Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şişli Seçim Kurulu Başkan ve müdürünün başvurusuna verdiği yanıta bakarak aynı ilçe seçim kurulu başkanlarıyla 23 Haziran seçimine gidileceği sanılmıştı.

        YSK’nın kararını okuyanların böyle anlamış olması da normaldi…

        Çünkü YSK o kararında Kanun’un, seçim kurulu başkanlarının o bölgedeki en kıdemli hakimlerden oluşması gerektiğine ilişkin hükmünü anımsattı.

        YSK olarak bu hükme uymaya devam edeceğini oy birliği ile ilan etti...

        Çok sürmedi…

        YSK Başkanı Sadi Güven, bayramın 2’nci günü saat 01.00’de yaptığı yazılı açıklamayla, aynı seçim kurulu başkanları ile devam niyetinde olmadığını gösterdi.

        KANUN’A UYGUN DEĞİLMİŞ

        Gelinen nokta ve bundan sonra olacaklara gelirsek…

        YSK, daha önce Cumhuriyet Başsavcılığı’na hakimler hakkındaki başvurunun kanuna aykırı olduğunu geç fark etti ve geri çektiği dilekçeyi şimdi Hakimler Savcılar Kurulu’na (HSK) verecek.

        Sadi Güven açıklamasında, 2018 Ocak ayında atanan ilçe seçim kurulu başkanlarının 2 yıllık görev süresinin bulunduğunu, bunların görevden alma yetkisinin de HSK’ya ait olduğunu anımsattı.

        İlçe seçim kurulu başkanları hakkında disiplin soruşturmasının bu kapsamda HSK tarafından yürütülmesi gerektiğine de vurgu yaptı.

        Oysa bir hakim hakkındaki disiplin işleminin Cumhuriyet Başsavcılığı değil, HSK’nın yapması gerektiğini bilmeleri gerekiyordu.

        Yanlışını fark etmiş olacak ki başvuruyu geri çekti.

        KARARIYLA ÇELİŞTİ

        Ancak bu geri çekme işlemini yaparken, geçen hafta Cuma günü Şişli İlçe Seçim Kurulu Başkanı Ahmet Vedat Güneş ve Seçim Kurulu Müdürü Hatice Çelebi’nin “madem biz suistimal yapan çete üyeleriyiz neden bizimle devam kararı aldınız?” yönündeki başvurusuna verdiği yanıttan da uzaklaştı.

        Çünkü Güneş ve Çelebi’nin yaptığı başvuruya şu yanıtı vermişti:

        “23 Haziran 2019 tarihinde yapılacak olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi için ilçe seçim kurulu başkanı, seçim müdürü ve seçim personelinin görev değişikliği hususunda bu aşamada yapılacak bir işlem bulunmadığına…”

        Ancak oy birliği ile alınan bu karar ile YSK Başkanı Güven’in önceki gece yarısı HSK’ya başvuruda bulunacaklarına ilişkin açıklaması çelişti.

        OLACAKLAR BELLİ

        Bundan sonra olacaklar da belli…

        Seçime pazartesi günü itibarıyla 12 gün kalacak, HSK aynı gün kararını verirse, bunun tebliği de göz önüne alınırsa 11 gün kala ilçe seçim kurulu başkanları, ya başka bir yere tayin edilecek.

        Ya da disiplin soruşturmasının selameti açısından açığa alınacak veya başka bir yere atanacak.

        Görevlerini de o bölgedeki ikinci en kıdemli hakim üstlenecek.

        Peki, bugüne kadar bütün iş ve işlemleri takip edip, her aşamasını yönetmiş ilçe seçim kurulu başkanlarının yerine gelenler seçimi yönetme konusunda sorunla karşılaşabilir mi?

        Bu durum YSK’nın seçimi 23 Haziran’a yetiştirme zorluğunu öne sürerek yeni bir sandık takvimi belirlemesine gerekçe olabilir mi?

        Hemen belirteyim böyle bir gelişmeyi hiç sanmıyorum…

        Ancak hukuk doğal akışından bir kez çıktı mı akla böyle olmadık soruları da getirmiyor değil…

        MESLEĞİN EN KIDEMLİLERİ

        Burada dikkat çeken ise Sadi Güven’in gece yarısı gelen açıklamasındaki ifadeleri…

        “Ne yapabilirdi; YSK’nın seçimi iptal kararına uydu” denilebilir.

        Unutulmamalı ki YSK buna ilişkin adımı zaten Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak yaptı ve geri çekti.

        Ayrıca dikkat edilmesi gerekir ki talep edilen disiplin soruşturması… YSK Başkanı Güven, temsil ettiği görev gereği başvuruyu yapıyor; makamın tanıdığı bireysel hakkı kullanıyor.

        Haklarında soruşturma açılmasını istediği kişiler ise, tayini zor olan İstanbul’da, mesleklerinde en kıdemli noktaya ulaşmış hakimler.

        İçlerinden bazıları belki YSK üyelerinden de kıdemli.

        Hakkında usulsüzlük, hırsızlık yaptıkları, çete faaliyetinde bulunduklarına ilişkin iddialara yanıt dahi verme gereği duymadan üstüne bir de disiplin soruşturması talebi bindiriliyor.

        GÜVEN’İN ÇELİŞKİSİ

        Paradoks da burada başlıyor.

        Çünkü YSK Başkanı Güven, seçimin iptaline ilişkin gerekçeli kararın 251’inci sayfasındaki “Karşı Oy” yazısında aynen şöyle demişti:

        “Sandık kurullarının usulsüz oluşması tam kanunsuzluk halini oluşturmaz. Sandık kurullarının kuruluşuna ilişkin işlemlerin kesinleşmesinden sonra bu kuruluşa karşı yapılacak itirazlar seçimden sonra o seçimlerin iptali için tek başına bir itiraz sebebi olarak ileri sürülemez…”

        Bunu yazan Güven, aynı kişiler hakkında HSK’dan disiplin soruşturması istiyor.

        YSK’da görev yapan siyasi parti temsilcilerinin ağırlıklı bölümü ile dün konuştum.

        Hepsinin de beklentisi aynı yönde oldu.

        AK Parti milletvekili ve YSK Temsilcisi Recep Özel beklentisini şu şöyle dile getirdi:

        “YSK’nın iptale ilişkin kararının maddelerinden biri de soruşturma açılmasıydı. Başkan da bu kapsamda HSK’ya başvuruda bulunacağını açıkladı. İlçe seçim kurulu başkan ve üyeleri HSK tarafından ya görevden alınıp başka yere atanır ya da açığa alınır; kendilerinden sonra gelen en kıdemli hakime de görev verilir…”

        DEDİĞİ GİBİ İLERLEDİ

        Şunu baştan belirteyim CHP’nin YSK Temsilcisi Mehmet Hadimi Yakupoğlu bu gelişmeyi bekliyordu.

        İki hafta kadar önce bugün yaşanacak olanları bir mesajla iletmiş, HSK Kanunu’nun 86’ncı maddesindeki “Hakim ve savcıların suçlarına iştirak edenler aynı soruşturma ve kovuşturma mercilerine tabidirler” hükmünün çalıştırılacağını belirtmişti.

        Öyle de oldu…

        Yakupoğlu dünkü sohbetimizde de mevcut ilçe seçim kurulu başkanlarının tayininin çıkarılacağı öngörüsünde bulundu.

        Bu aşamada YSK’nın 13 seçim müdürünün yerini değiştirmesi konusuna da değindi ve neden bu sayıda kalındığına ilişkin tahminini de şu sözlerle dile getirdi:

        “Kamu görevlisi olmayan kaç kişinin o bölgede sandık kuruluna atandığına ilişkin bir kıstas rakam belirlemişler. Örneğin Esenyurt’ta 1600 civarında sandık var, ama sandıklara 8 kamu görevlisi olmayan atanmış; bu nedenle o müdürü almamışlar. Daha yüksek sayıda olanlara bakılmış; 13 sandık müdürünün İstanbul dışında geçici görevlendirilmesinde bu kıstas rakam işlemiş.”

        Eğer böyle ise idare hukuku açısından sorunlu…

        Yani hırsızlık suç ise 8 tane çalan ile 15 tane çalan Kanun karşısında aynıdır; önemli olan suç ve şahsiliğidir.

        İYİ Parti YSK Temsilcisi Aylin Özgül Kırmızıoğlu ise daha önemli bir noktaya dikkat çekti:

        “Seçim Kanunu özel bir kanun; görevlere nasıl atama yapılacağı net yazıyor. İlçe seçim kurulu başkan, müdür ve personeli vekaleten görev yapamaz, kanuna aykırı. Ya HSK'ya soruşturmayı seçim sonrasına bırakacak ya da görev yerleri değiştirilecek.”

        KİME GÖREV YAPTIRIR

        Her şey bir yana…

        Burada dikkat çeken ise hem gerekçeli karara da yansıdığı gibi YSK’nın ifade talebine verdikleri yanıtta hem de Şişli İlçe Seçim Başkanı’nın yazısında görüldüğü gibi hemen hepsi milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde ne yaptılarsa aynısını yaptıklarını belirtiyor.

        Hatta bugün İstanbul Seçim Kurulu Başkanlığı’na getirilen Fatih Seçim Kurulu Başkanı’nın o tarihte YSK’ya yolladığı ifadesinde de vurguladığı gibi, kaymakamlıklardan yeteri kamu görevlisi yollanmadığı için bu yola başvuruyor.

        Özetle başkalarının yarattığı olumsuzluk, yıllardır mesleğini onurla yürüten insanların sırtına yıkılıyor…

        Bu kadar kırıp dökülen YSK bir daha nasıl toparlanır, cesaret edip kim sandıkta görev üstlenir onlar da ayrı konu…

        REKLAM

        ***

        Pazartesi bombardımanı için 3 günlük dinlenme...

        Memleketi Trabzon’dan başlayıp, Giresun ve Ordu mitingleri ile Karadeniz mitinglerini tamamladı.

        CHP’li yetkililerin de vurguladığı gibi, bir ilgi bekleniyormuş ama bu seviyeye çıkması onları da şaşırtmış.

        Geçmişte Demirel, “Hamsi kavağa çıkar mı?” sözü üzerine ANAP lideri Mesut Yılmaz’ın Karadeniz sahilinde yakaladığı avantajı, şimdi rakiplerinin “Pontus- Rum” yakıştırması yaptığı İmamoğlu edindi.

        Rakipleri altın tepside sundu, bundan sonra tersine dönmesi de olanaksız…

        AK Parti’nin etkin bir ismine neden böyle bir propaganda yoluna gittiklerini sordum, kendisi de şaşkındı “Ben de bir anlasam…” yanıtından fazlasını söyleyemedi.

        “Tam da seçmenin kantarın topuzunu biraz fazla kaçırdığına inandığı bir dönemde bu tarzdan gereksiz açıklamalara giriliyor. Hoş da değil…” demekle yetindi.

        PROPAGANDANIN DİLİ

        Dikkat çeken ise bu yakıştırmalarda bulunanların, il başkanı, milletvekili, bakan yardımcısı seviyesindeki isimler olması...

        Bunun bir merkezden planlanan propaganda aracı halinde kullanıldığı izlenimini vermesi…

        AK Parti, yerel seçimin başlangıcında tanzim satış mağazaları ile başlayıp, kabzımallar, pazarcılar, Kürt seçmene yönelik propaganda dilinde yaşadığı sıkıntıyı anlaşılan o ki devam ettiriyor.

        AK Parti’nin propaganda araçlarının kullanımı konusunda yetkin isimlerinin, bu dile tepkili olduklarını belirtebilirim.

        Beklentileri rakibe yarar getiren dilden uzaklaşılıp, AK Parti’nin İstanbul’a yaptığı yatırımları anlatan söyleme yer açılması…

        Seçime iki hafta kala, pazartesi gerçekleşecek yoğun propaganda bombardımanının dilinin de ağırlıklı olarak bu yönde olacağını belirttiler.

        İMAMOĞLU’NA TAVSİYE

        CHP tarafı ise rakibin söylemlerinin kendisine getirisinin keyfini sürüyor…

        Aktardıklarına göre pazartesi başlayacak yoğun tempo öncesi İmamoğlu’na biraz dinlenmesi tavsiye edilmiş.

        Bir iki gün kamuoyu önünde görülmemesi, elzem olan kişiler dışında kimseyle temas etmeden dinlenmesi tavsiye edilmiş.

        Pazartesi ola hayrola…

        Diğer Yazılar