Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Rusya’dan alınan S-400 hava savunma sistemine ilişkin Türkiye ve ABD’nin tutumu değişmeden devam ediyor.

        Diğer yandan teslim edilecek S-400 sisteminin uçaklara yüklenme işlemi tamamlanıyor.

        Anlaşılan o ki kısa sürede Türkiye’de olacak.

        Konumlandırılacağı yere ilişkin de farklı söylentiler var.

        Ağırlıklı görüş, S-400 olayı daha ortada yokken füze rampa alanları oluşturulan Polatlı Acıkır mevkiinde bulunan Topçu ve Füze Okul Komutanlığı’nın da yer aldığı Topçu Tugayı…

        Diğeri Konya Meram’da içinde Hava Savunma Okulu ve Eğitim Merkezi’nin de bulunduğu Eğitim Merkezi Komutanlığı…

        Buna dün bir yenisi daha eklendi, Suriye sınırı ve Hatay’a yerleştirileceği iddiası gündeme taşındı.

        Mesele ise nerede konuşlanacağından çok geldiğinde neler olacağı…

        Nitekim ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Morgan Ortagus, dünkü açıklamasında tutumlarının değişmediğini kayda geçirdi.

        “Ankara anlaşmayı sürdürürse çok olumsuz sonuçlarla karşı karşıya kalacak” dedi.

        Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy da Türkiye’yi S-400 almaya iten koşulların belli olduğunu belirterek Ortagus’un sözlerine yanıt verdi.

        ÇÖZÜM ARAYIŞI

        Anlaşılan o ki S-400 yakında gelecek ABD de CAATSA kapsamında yaptırımlarını harekete geçirecek.

        Peki, Ankara’nın bu yaptırımlardan hangisinin uygulanacağı konusunda beklentileri neler?

        Bunu öğrenmek için Ankara son dönemin en verimli aylarını yaşıyor; çünkü Haziran ve Temmuz ayları büyükelçiliklerin resepsiyon dönemidir.

        Tüm diplomatik tarafları resepsiyonlarda bulma olanağına kavuşulur.

        Son iki haftadır diplomasi koridorlarında dile getirilen beklentiler ve S-400’e ilişkin senaryolar dikkat çekici.

        Öncelikli batılı ve Türk diplomatların istisnasız hepsi S-400’ün geleceği ve ABD’nin de CAATSA yaptırımlarını uygulayacağı konusunda hemfikir.

        YAPTIRIMLAR NELER OLUR?

        Ancak 12 maddenin içinden Başkan Trump’ın seçeceği yaptırımların ağırlıklı olarak neleri kapsayacağı konusunda rivayet muhtelif.

        Ancak şurası kesin ki ABD teknik ve siyasi olmak üzere iki ayaklı yaptırım süreci uygulayacak.

        Teknik olanda zaten adımlarını atmaya başladı, F-35 uçaklarının teslim ve eğitim sürecini dondurdu.

        Buna bazı savunma sanayii ve askeri malzeme tedarikinin durdurulması da eklenebilir.

        Her ne kadar neyin nasıl yürütüleceği, Kongre’nin Başkan Trump’ın onay verdiği 5 yaptırımı yeterli bulup bulmayacağına ilişkin oldukça fazla görüş var.

        Ama herkesin buluştuğu noktalar da yok değil…

        Örneğin Rusya ile çalışan şirketlerin sahiplerine getirilecek kısıtlama bunun başında geliyor.

        Bunun yaygınlaştırılarak Türkiye’deki seçili bazı şirketlere ve finans kurumlarına ABD piyasasında işlem yaptırmama, tahvillere erişimini engelleme, hizmet tedarikini durdurma, daha da ileri giderek döviz alım-satım işlemi yapmasını engelleme yönünde olabilir.

        İkincisi ise siyasi manevralar ki bunun ilk sinyalleri Libya ve Kıbrıs’tan geldi…

        Yunanistan’a silah yardımında bulunulması kararı alınırken, 34 yılın ardından Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne silah satışı da kaldırıldı.

        ABD İLE S-400 YÖNETİMİ

        Şimdi Ankara yaptırımların hiç olmaması, eğer olacaksa da en az zararla atlatılması için ara formüller üzerinde duruyor.

        Bu açıdan Ankara’da diplomasi koridorlarında ilginç formüller dile getiriliyor.

        Kesin bir karar söz konusu değil, ama ciddi kaynaklardan gelen ve olabilirlikler arasında sayılan formüllerden biri S-400’ün Türkiye’ye geldikten sonra kurulumunun bir süre geciktirilmesi…

        Dikkat çekici olan bir diğeri ise S-400 sisteminin kullanılmasının NATO kapsamı dahilinde ABD’li teknik adamların da içinde bulunduğu bir komisyon tarafından yönetilmesi…

        Türkiye S-400 konusunda bir komisyon kurulmasını zaten Washington’a önermişti; bunun sistemin kullanımına da yaygınlaştırılıp, “ortak yönetim” şekline dönüştürülebileceğine vurgu yapılıyor.

        Ancak bu kez buna Rusya’nın ne diyeceği merak ediliyor.

        AB’NİN 18 TEMMUZ KARARI

        Bir de yaptırımların çarpan olarak gelen etkileri var ki bunun en ağırlıklı olanına da Doğu Akdeniz’de rastlanıyor.

        Türkiye’nin sondaj faaliyetine başlama kararı ile birlikte Yunanistan ve Rum kesiminin ağırlığını koyması sonucu 18 Temmuz’da toplanacak Avrupa Parlamentosu’ndan da Türkiye aleyhine sert bir karar çıkabilir.

        Beklenti müzakerelerin bir süreliğine askıya alınmasına yönelik karar çıkacağı yönünde.

        FONLARA FREN GELEBİLİR

        REKLAM

        Bunun ciddi sıkıntılar yaratacağı konusunda AB tarafı uyarılmış; hatta bazı AB üyesi ülkeler de devreye sokulmuş.

        AB’den beklenen bir diğer yaptırım da İPA Fonlarına yönelik…

        Yani AB’nin aday veya potansiyel aday ülkelerde verimli kaynak aktarımını sağlamak üzere 2007 yılından bu yana başlattığı mali yardım sistemi IPA Fonlarını (Instrument for Preaccession Asistance/Katılım Öncesi Yardım Aracı) tamamen kapatmak.

        Türkiye

        AB, IPA Fonları kapsamında 2014-2020 dönemine hukukun üstünlüğü, temel haklar, çevre, iklim, ulaşım, rekabet edebilirlik, eğitim, istihdam, tarım ve kırsal kalkınma için 4,7 milyar euroluk pay ayırmıştı.

        Bunun büyük bölümünü geçmişte bazı nedenlerle kısıtladı, şimdi tamamen durdurabilir.

        Bu da AB kapsamında yürütülen birçok projenin kapısına kilit asmak anlamına gelir ki bu da birçok kişinin sıkıntıya girmesine yol açar.

        Bundan dolayı Ankara batının ikili kıskacından çıkış için tabiri caizse şapkadan tavşan çıkarmanın yolunu arıyor…

        ***

        ODTÜ ve bir öğrenci için 3 yıl çalışan tren

        Japonya’nın Hakkaido Adası’nda iki yıl önce önemli bir gelişme yaşandı.

        Ada’da bulunan Kami-Şirataki tren istasyonunun yolcu sayısı büyük oranlı düşünce zarar etmeye başlayan Japon Demiryolları hattı kapatma kararını masaya yatırdı.

        Öncelikle treni kullanan varsa durumlarını da görmek bakmak istedi.

        Bu aşamada iki istasyonluk hattı lise öğrencisi bir kızın düzenli olarak kullandığı fark edildi.

        Kapatılması halinde kızın mağdur olacağı görüldü.

        Bu nedenle zarar etse dahi, lise öğrencisi kız okulunu bitirene kadar hattın açık kalmasına, hatta tren istasyona geliş gidiş saatlerinin de kızın okul saatine göre ayarlanmasına karar verildi.

        TOPLUM VİCDANI

        Medyada iki yıl önce yer alan haberi önceki gün İsviçre Büyükelçiliği resepsiyonunda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş anlatınca anımsadım.

        Yavaş’ın anlatımına da ODTÜ Kimya Mühendisliği Fakültesi’nden 2013 yılında mezun olduğunu söyleyen kadının, “ODTÜ hassasiyetinize teşekkür etmek için geldim” diye başlayan sözleri neden oldu.

        Fotoğraf çektirmek için sıraya girenlerin sayısı gittikçe artarken, yarısından fazlası ODTÜ’deki duruma işaret edip Başkan Yavaş’a teşekkürünü iletti.

        Bir ara, “Fark etmiyoruz ama ODTÜ olayı toplum vicdanında önemli yer etmiş…” dediğimde devamını kendisi getirdi:

        “Ülkücü camianın içinde önemli yeri olan bir arkadaşımın çocuğu da babasına ODTÜ konusundaki tutum nedeniyle sert tepki göstermiş. O da bana iletti. Burada da gördüğünüz gibi nereye gitsem herkes ODTÜ’deki yurt meselesiyle söze başlıyor…”

        “SANILIYOR Kİ MARJİNAL GRUP”

        Konuyu ODTÜ yönetimi ile konuştuğunu, sorunun ağaç kesiminden daha çok Kredi Yurtlar Kurumu’nun üniversite içine yurt yapmasından kaynaklandığını söyledi.

        ODTÜ yönetimine, “Gerekirse Çankaya, Yenimahalle ilçe belediyelerimiz de destek verir, hep birlikte yurdu biz yapar ODTÜ’ye teslim ederiz” önerisi getirdiğini, ancak üniversite yönetiminin bu konuda yetkili olmadıkları bilgisini kendisiyle paylaştığını da belirtti.

        Bu aşamada yazının girişinde aktardığım Japonya’daki lise öğrencisi için 3 yıl demiryollarının hizmet verdiği olayı anımsatıp ekledi:

        “Sanılıyor ki marjinal küçük bir kesim orada ağacı bahane edip olay çıkarmak istiyor. İşte ülkücü kökenden gelen arkadaşımın çocuğunun tepkisi ortada... Nereye gitsem bu konu açılıyor, birçok insanın vicdanını yaralıyor; kim gelse ilk cümlesi ODTÜ oluyor. Mesele oradaki kavak değil bunu anlamıyorlar…”

        “KENT HUZURSUZ OLMASIN”

        Yöneticiler olarak her sorunu diyalog yoluyla çözme taraftarı olduğunu belirtti.

        “ODTÜ’de bir huzursuzluk var bunu görüyoruz; o zaman bunu çözmek için formülü de gelin üretelim. Benim teklifim net…”

        Bir Büyükşehir Belediye Başkanı’nın, kentinde polisiye vakalar olmadan, huzur içinde uzlaşarak sorunları çözmenin çabasıydı Yavaş’ın uğraşı…

        Resepsiyonda o kadar çok kişi fotoğraf çektirmek istedi ki, aralarında başka ülkelerin büyükelçileri de vardı…

        Yanından ayrılırken aklıma, “Kent huzursuz olmasın yeter ki…” cümlesi takıldı kaldı.

        Bu cümleyi en son ne zaman duymuştum diye düşündüm, Ali Dinçer’e kadar uzandım…

        Ne kıymetliymiş oysa…

        ODTÜ YÖNETİMİ DE ANLADI

        Sonunda ODTÜ Yönetim Kurulu işin nereye evrileceğini anlamış olacak ki dün önemli bir karar aldı.

        Ülkedeki barış ve huzur ortamına dikkat çekip, yurt konusunun "gözden geçirilmesi için ilgili kurum ve bileşenler ile müzakere etme kararı" aldıklarını açıkladı...

        Dilerim konuyu ele alacağı taraflara da aynı hassasiyet nükseder....

        Yoksa sadece inşaatsürecinde değil sonrasında da sürekli diken etkisi yaratır...

        Diğer Yazılar