Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Washington’un da umutla beklediği gibi İdlib, Ankara ile Moskova ilişkilerinin tamamen kırılmasına neden olur mu?

        Ya da en tehlikeli olan sorudan başlarsak, İdlib iki ülke askerlerinin çatıştığı, uçaklarının it dalaşı yaptığı sahaya döner mi?

        Her iki kesimden bu sorulara gelen yanıtlar “kesinlikle hayır” yönünde…

        Ancak her iki taraf da “parmak ısırma” oyununu sonuna kadar oynamakta kararlı.

        Rus tarafı İdlib Mutabakatında da yer bulan M-4 ve M-5 otobanlarının aşırı muhalif güçlerden temizlenmesi ve ağır silahların geri çekilmemesini gerekçe göstererek, saldırıların devamını destekliyor.

        Türk tarafı da radikal unsurları temizlemeye uğraştığı sırada Şam güçlerinin saldırılarının buna izin vermeyip tahrik ettiğini söylüyor.

        Son tahlilde iki taraf da suçladığı kesimin geri çekilmesini istiyor.

        Ancak sahada Türk Silahlı Kuvvetleri ile Rus askerlerinin karşı karşıya gelmesini iki taraf da istemiyor.

        Zaten iki ülke askeri kesimleri arasında çatışmayı önleme merkezi de İdlib bölgesinde oldukça hassas ve duyarlı şekilde işliyor.

        YENİ ÖNERİLER

        Bunun yanı sıra Türkiye’nin desteğindeki rejim karşıtı ılımlı silahlı muhalifleri havadan vurması ve Şam güçlerine hava koruması altında saldırı olanağı sağlaması sorun yaratıyor.

        Moskova böylece Soçi Mutabakatında da yer bulan M-4 ve M-5 otobanlarının kontrolünü tamamen Şam yönetimine terk etmeyi amaçlıyor.

        Türkiye desteğindeki muhaliflere İdlib kent merkezi de dahil olmak üzere kuzeye doğru dar bir alan bırakıyor.

        Böylece daha önce sunduğu Hatay sınırı boyunca uzanan 15 km derinliğindeki haritayı da revize edeceği intibaı yaratıyor.

        Ankara ise karşılığında herhangi bir şey almadan böyle bir pazarlığa girme niyetinde değil…

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da dün açık şekilde belirttiği gibi, Soçi’deki İdlib Mutabakatı ile sağlanan gözlem noktalarının çevresindeki ablukanın Şam güçleri tarafından kaldırılmasını istiyor.

        S-400 KURULUMU GECİKİR

        Bu olmazsa ne olur?

        Soruyu hükümet için bu konuda fikir üreten bazı isimlere yönelttim…

        Şu noktanın altı özellikle çiziliyor:

        “Rusya ile işbirliğinde bugüne kadar güvenimizi zedeleyen bir tutumla karşılaşmadık, o nedenle işbirliğine güvenimiz var ama ulusal çıkarlarımızı korumak için de elimizden geleni sergilemekten de geri durmayız…”

        Bir süredir farklı kesimlerden de duyduğum iyi tasarlanmış cümlenin anlamı açık:

        “Eğer Türkiye’nin ulusal çıkarlarına zarar verici noktaya gelirse işbirliği alanlarının hepsinden çekilmekten geri durmayacağız…”

        Bu işbirliğinin en önemli tarafını aslında Suriye sahası ve ona dayalı diğer faktörler oluşturuyor.

        Örneğin S-400 konusu…

        Açıklamalarda S-400’lerin Nisan gibi hazır hale getirileceğinden söz ediliyordu, görünen o ki son gelişmeler ışığında süreç iki ay kaydı, Haziran’a kaldı…

        Ticarette ve turizmde ise iki taraf da hiçbir şey yokmuş gibi davranmayı tercih ediyor.

        Tur operatörleri ile bağlantılar kuruluyor; ticarette dün de açıklandığı gibi Türkiye’nin domates ihraç kotası %50 arttırıldı.

        İDLİB DÜĞÜMÜNE ÇÖZÜM ÖNERİSİ

        Bir diğeri, belki de İdlib düğümüne de çözüm aracı olabilecek alan Barış Pınarı bölgesi…

        Ankara’da bir süredir farklı mecralarda dile getirilen, fikir jimnastiği şeklinde ifade edilen konu, İdlib’in güneyinden çekilmek karşılığı, Çobanbey ile Talabyad arasında kalan Menbiç ve Kobani bölgesinin Türkiye’nin denetimine bırakılması…

        Konu Barış Pınarı bölgesinde ortak devriye alanı kararının alındığı görüşmelerde Rusya ile masada ele alınmış, ancak Moskova soğuk yaklaşmış ve kendisinin kontrol altında tutacağı konusunda söz vermişti.

        Bu kapsamda da ortak devriye kararı alınmıştı.

        Hatta sonuncusu dün Kobani bölgesinde gerçekleşen ortak devriye faaliyetleri de bölgede kesintisiz devam ediyor.

        İdlib sahasındaki gerilim bu bölgede hissedilmiyor.

        İKİ BÖLGE BİRLEŞSİN

        Bu düşünceyi dile getiren kişiler de yukarıda da belirttiğim gibi hükümete görüş bildiren önemli şahıslar.

        Kendilerinin de altını çizdiği gibi bu konuda hükümetin bir kararının söz konusu olmayıp, sadece düşünce egzersizi bazında dile getirildiğini de belirtmeliyim.

        Beklentileri İdlib sahasından gelenlerin Barış Pınarı bölgesine aktarılması ve burada kalıcı konutlara kavuşturulması için bir geçiş güzergahının tanınması.

        Böylece İdlib kent merkezi dahil olmak üzere, Cinderes, Azez, Afrin, Çobanbey, Al Bab, Talebyad ve Resulayn bölgesine sahada bulunan 4,5 milyon kişinin kesintisiz hareketinin sağlanması ve yerleşmesinin kolaylaştırılması yönünde bir görüş…

        Böylece daha önce ABD’nin söz verdiği şekilde Menbiç sahası Türkiye’nin kontrolüne terk edilirken, Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı bölgeleri de birleşmiş olacak.

        Kobani ve Menbiç bölgesini ABD çekildiği için son 5 aydır Rusya kontrolüne almıştı.

        Kobani’den başlayıp, doğuya doğru giden sınırın 30 km gerisine kadar da zaten YPG’nin ağır silahlı unsurlarının geriye çekilmesi yapılan mutabakat metninde yer alıyor.

        YENİ KONUTLAR BU BÖLGEYE KURULSUN

        Bunun kuzeye kaçan 1,7 milyon kişi için de yeni bir soluk olacağı ve Almanya Başbakanı Merkel’in de destekleyeceğini belirttiği konutların yapılabileceği noktasında.

        Moskova böyle bir plana evet der mi, bunu kestirmek zor, çünkü Rusya ile Türkiye’nin zaten aykırı çıkarları, aynılaşmak yerine gittikçe uzaklaşıyor.

        Bununla birlikte zıtların birliğinin en üst yapılanmasına da tanıklık ediliyor.

        İki liderin bir araya gelmesiyle geçmişte uçak krizi de dahil dondurulup, birçok meselenin uzlaşma ile sonuçlandığı gibi, bu konunun çözüleceğine inanılıyor.

        Moskova ise bundan şu aşamada, "Ne kadar alırsam kârdır, sahada elde ettiğimi biraz daha arttırıp masaya öyle oturayım ve yeni elde ettiklerimle müzakereye başlayayım" taktiğini güdüyor.

        Bütün bunlara karşın Astana taraflarının her 6 ayda bir yaptıkları, bu kez Tahran’da gerçekleşecek 6 Mart öncesinde bir çözüm arayışı da sürüyor.

        Moskova ise ikili görüşmeyi 5 Mart’ta İstanbul yerine, 6 Mart’ta üçlü zirve sırasında gerçekleşmesi gibi bir tavır geliştiriyor; ağırdan alıyor.

        Moskova’daki karma heyetlerin iki toplantısından sonuç alınmayınca, dün üçüncüsü Ankara’da gerçekleşen görüşme bekleniyor.

        Bunun ardından Erdoğan ve Putin’in yeni bir telefon görüşmesiyle her şeyin şekilleneceği görülüyor…

        Diğer Yazılar