Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cezaevlerinin dolması üzerine, ceza indirimi konusunu ilk gündeme taşıyan MHP oldu.

        Bu konuda hazırladığı teklifini de MHP Grubu, başta lideri Devlet Bahçeli’nin imzası olmak üzere TBMM’ye sundu.

        Getirilen teklif 19 Mayıs 2018 tarihinden önce işlenen suçlarda düzenleme yapıyordu.

        Buna göre bazı suçlar istisnalar olmak üzere, hükümlü olanların tabi oldukları infaz hükümlerine göre, çekmeleri gereken toplam ceza süresinden 5 yıl indirilmesi hedefleniyordu.

        Ancak düzenlemeye hükümetin olumlu yaklaşmaması üzerine MHP lideri Bahçeli bir süre önce yaptığı açıklamada, “tekliflerini geri çektiklerini ve beklemeye aldıklarını” duyurdu.

        Bunu yaparken, “AK Parti’nin ikinci yargı paketini TBMM’den geçirecek siyasal çoğunluğa sahip olduğunu” da kayda geçirdi.

        Ancak aradan geçen sürede hükümet birinci yargı paketini TBMM’ye getirip geçmesini sağlarken, içinde infaz düzenlemesi olan ikinci paketi üzerinde uzun süredir çalışıyordu.

        Bunun için de alternatifli infaz indirimi modelleri üzerinde duruyordu; MHP’nin teklifinin ise Anayasa Mahkemesi’nden dönme ihtimalinin yüksek olduğuna inanıyordu.

        MHP’den gelen yaklaşım hükümet çevrelerini etkilemiş olacak ki, ikinci paket üzerindeki çalışmalar sırasında alternatif bir model olarak ittifak ortağının 5 yıllık indirimi de gündeme alınmış.

        Bunun pakete nasıl eklemlenebileceği üzerinde durulmuş.

        Cumhurbaşkanı’nın da görüşüne sunulmak üzere son rötuşlarının yapıldığı belirtilen pakette, MHP’nin önerisi de taslak metinde yer buluyor.

        Ancak bu kez, bir defaya mahsus yapılacak 5 yıllık indirim düzenlemesine tabi tarihin 19 Mayıs 2018 yerine, daha yakın bir zaman dilimine çekilmesi hedefleniyor.

        Ayrıca MHP’nin teklifinde, kadına şiddet, çocuk istismarı, uyuşturucu kaçakçılığı gibi ceza indiriminden istisna olan suçların tanımı vardı, burada da bir düzeltmeye gidilmesi hedefleniyor.

        Çünkü geçmişte de istisna maddelerden birinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptali sıkıntı yaratmış ve o madde de indirimden yararlanır hale gelmişti.

        Bu durumu ortadan kaldırmak için istisna maddeler yerine, hangi suçların kapsam içinde olacağının sıralanması yönüne gidilmiş.

        Şunu belirteyim ki düzenlemenin bu halinden MHP de memnun.

        TOPLUMSAL BARIŞ GEREKİR

        Teklifin hazırlayıcılarından MHP Hukuk İşleri Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız ile dün sohbet ederken, cezaevlerinin kapasitesinin 100 bin kişi aştığını belirtti.

        Yıldız, getirilen düzenlemeden memnuniyetini dile getirdi ve şunları söyledi:

        “Bu cezaların ağırlıklı bölümü bugün hakimlik ve savcılık mesleğinden atılanlar tarafından düzenlendi. Toplumun barışması, yaralarının sarılıp tedavi edilmesi gerekir. Uyuşturucu baronu ile torbacı Şanlıurfalı çocuğa da aynı ceza verilmemeli…”

        BİR ÖRNEK ÜZERİNDEN UYGULAMA

        Bu durumda belirli bir tarihin öncesinde olanlara 5 yıllık ceza indirimi uygulanacak.

        Geri kalan hükümlüler için ise iki formül söz konusu…

        Bunlardan ilki mevcut uygulamada cezasının 2/3’sini infaz kurumunda çekmiş olma şartı vardı.

        Örneğin 18 ay ceza almış bir kişi, bir yıl da infaz indirimi olduğu için hiç hapishane yüzü görmeden mahkeme kapısından ayrılıyordu.

        Bir başka örnek, eğer geçmişte 12 yıl hüküm almış ise 2/3’si indiğinde mahkumiyetine tabi süre 8 yıla düşüyordu.

        Bir yıl da denetimli serbestlik eklendiğinde mahkumiyet 7 yıla iniyordu.

        Beş yıl da blok indirimden yararlandığı takdirde bu kişinin mahkumiyet süresi 2 yıl olarak kalıyordu ki bu da infaz yasası gereği yarı açık cezaevi demekti.

        CEZAEVİ YÜZÜNÜ GÖRECEK

        Yeni düzenleme ise iki farklı öneriyi barındırıyor; hangisinin uygulanacağına Cumhurbaşkanı karar verecek.

        İlki cezaya tabi sürenin yarısını indiriyor; yani 4 yıl cezası olan bir kişi 2 yıl hapiste kalacak.

        Bir diğer taslak ise kişinin cezaevinde geçireceği sürenin 1/5’ini indiriyor, buna 2 yıl da ilave denetimli serbestlik getiriyor.

        Bu durumda 4 yıla hükmü olan kişi cezaevinde geçireceği süre 2 yıl yani, 24 ay iken, 4/5’ini cezaevinde geçirmek zorunda olduğu için hapiste kalacağı süre 19 aya düşüyor.

        Bir başka anlatımla diyelim ki 18 ay cezaevinde geçirmesi gereken süre var, bunun 4/5’ini yatmakla yükümlü olduğu için 9 ay hapis yatacak.

        Benzer şekilde 24 yıl hüküm almışsa, cezası mevcut 2/3 uygulamasındaki gibi 19,5 yıla inmeyecek, 21 yıl hapiste kalacak.

        Dolayısıyla 4 yıl hapis cezası alanlar kapalı cezaevinde 3 gün “iyi hali” kaldıktan sonra açık cezaevine geçiyor, buradan da koşullu denetimli serbestlikle dışarı çıkıyordu.

        Örneğin 10 yıl hapis cezası almış bir kişi de mevcut durumda bir ay kapalı cezaevi yüzü gördükten sonra, açık cezaevine geçiyordu.

        Yeni uygulama ise bu durumları ortadan kaldırıyor, hiç cezaevi yüzü görmeden kimseyi bırakmıyor, muhakkak hapishane ile tanıştırıyor.

        İNFAZ HAKİMİ GELİYOR

        Düzenleme ile getirilen bir yenilik de var olan ancak bir türlü uygulanmayan infaz hakimliği kurumunu ayağa kaldırması.

        Mevcut sistemde kurum oluşmadığı için infazın tüm uygulamalarını hükmü veren mahkeme takip ediyordu.

        Hem mahkumiyeti veriyor, hem cezanın nerede çekileceğini belirliyor, ardından da cezanın infaz iyi hal durumunu takip ediyordu.

        Mahkemenin iş yükünü arttıran bu uygulama bitecek ve var olan infaz hakimliği bu görevi üstlenecek.

        İYİ HALİ CEZAEVİNDE GÖRÜLECEK

        Bir başka uygulama da iyi hal ile ilgili.

        Kişi daha cezaevine gitmeden, orada iyi halli davranıp davranmayacağına bakılmaksızın baştan öyle olacağı varsayılıyordu.

        Bundan böyle cezaevindeki hal ve davranışları iyi halini belirleyecek, baştan verilmeyecek.

        Çünkü, normalde ¾’ten, ½’ye cezalar indirilirse, suçlunun önceden aldığı indirimlerle hiç hapis yatmadan mahkeme kapısından ayrılmasını engelleyen düzenleme getiriliyor.

        Müebbet ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarında ise ¾ oranı korunuyor.

        Örneğin, TCK 81 veya 82’de yerini bulan adam öldürme suçundan hüküm alan kişiyi varsayalım, bu süreli suçlar olmadığı için ¾’lük bölümünü cezaevinde geçirmesi gerekecek, ½ indiriminden yararlanamayacak.

        Ancak, hakim bu suçunu ağırlaştırılmış müebbet veya müebbet hapisten, iyi hali göz önünde tutarak süreli suça dönüştürür ve cezayı 20 yıla indirirse ne olacak?

        Ceza süresine mi, yoksa cezaya konu maddeye mi bakılacak?

        Hukukçular bu durumda cezaya konu maddeye bakılacağını ve bunun olanaksız olduğunu belirtti.

        RAHŞAN AFFINA DÖNÜŞÜR MÜ?

        Bu aşamada düzenlemenin bir süre önce Hakk’a yürüyen Rahşan Ecevit’in adıyla anılan “Rahşan Affına” dönüp dönmeyeceğini sorguladım.

        İnfaz düzenlemesi olduğu ve geçmişte de yapıldığı için imkansız olduğunu belirttiler.

        Ancak, bir gerçek var ki Türkiye son yıllarda sorununu ceza hukuku ile çözer oldu.

        Buna bir an önce son vermesi ve Türk Ceza Kanunu'nu araçsal olmaktan çıkarması gerekiyor…

        *

        DEVA kadrosu

        En az 4 ötelemeden sonra Ali Babacan, Demokrasi ve Atılım Partisi’ni (DEVA) kurdu.

        Bu denli uğraş sonrası açıklanan kadroya bakıldığında, aslında önceden de çok rahatlıkla ilan edilebilir isimlerin yer aldığı görülüyor.

        Listenin bütününe bakıldığında şu söylenebilir ki liberal muhafazakar bir ekip…

        NEDEN YOKLAR?

        Başlangıçta içinde soldan bazı isimleri de barındıracağından söz edilmişti, ancak dün açıklanan listede bildik, tanıdık sol isimler yoktu.

        Örneğin Ertuğrul Günay, her ne kadar 2002’den sonra AK Parti kadroları içinde yer almış olsa da savunduğu ve icra ettiği politikaları soldan geliyordu.

        Kendisine kurucular kurulunda neden yer almadığını sorduğumda, “Baştan destek verdim ama sonradan olmayacağını gördüm” yanıtını verdi.

        Sadece Günay değil, geçmişte kurucular içinde olacağı belirtilen örneğin eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da yok.

        Arayıp nedenini sordum, “Ali Bey (Babacan) ve Sadullah Bey (Ergin) ofisime geldi, teklifte bulundu. Ama ben çok uygun olmayacağı kanaatiyle katkı vermeyi uygun bulmadım” dedi.

        Aktarıldığına göre bazı isimler kendisi olmak istememiş, ama kuruluş aşamasında adından sıklıkla söz edilen bazı isimlerin kadroya alınmasını da bizzat Babacan istememiş…

        Bu arada 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ekibinden bazı isimlerin yer almadığı ve aralarında soğukluk olduğu iddiaları ise bizzat kaynağından kontrol ederek söyleyeyim ki gerçeği yansıtmıyor.

        Babacan üzerinde başlangıçta Gül gölgesi yaratmak istenmemiş; desteğinde bir eksilme yok.

        Kurucular kuruluna gelince, şunu belirteyim ki başlangıçta daha ekonomi ağırlıklı olacağından söz ediliyordu, ancak Babacan’ın ağır toplarından sadece iki isim bulunuyor.

        Kurucular listesinde Kürt siyasetinde tanınmış ve etkin olanlar Fazıl Hüsnü Erdem veya merhum Mir Dengir Fırat’ın kızı Helin Fırat, eski Milletvekili Mehmet Emin Erkmen dikkat çekiyor.

        MERKEZ SAĞDAN KATKI

        Kurucular arasında yer alanların geçmişte bulundukları kadrolar açısından bakıldığında daha çok merkez sağ partilerde bulundukları da bir başka gösterge.

        Bunların en dikkat çekenleri de ANAP döneminden Seyit Halil Özsoy, yine geçmişte DYP’de politika yaptıktan sonra AK Parti’de milletvekilliği yapmış, eski Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Edip Uğur ile uzun yıllar MHP’de siyaset yapan Ramiz Ongun…

        Ayrıca AK Parti’de milletvekilliği ve bakanlık yapan Aliye Kavaf da bir diğer dikkat çeken isim…

        DIŞARIDAN MYK’YA ATAMA

        Bazı isimlerin de dışarıda bırakıldığına tanıklık ettim.

        Aktardıklarına göre böyle olmasını bizzat Babacan istemiş, kurucular kurulunun içinden Merkez Yürütme Kurulu’nu çıkarırken, Tüzük ile kendisine verilmiş yetkiyle kurucular harici 25 isimden yönetime eklemeler yapacakmış.

        Babacan’ın partisi Türk siyasi hayatına girmekle kalmadı, AK Parti’den ayrılan bağımsız milletvekili Mustafa Yeneroğlu’nun da kurucular listesinde yer alması nedeniyle TBMM’de temsil edilen 11’inci parti de oldu.

        Siyasetin bundan sonraki süreci ise gelecek sandık işbirliğinin taraflarını belirleyecek…

        Şurası kesin ki partilerin parlamenter demokratik sistem istemesi, ittifakları tek başına tayin etmeye yetmeyecek…

        Belki ileriki dönemde, ittifaklardan çok, her adımda birlikte hareket eden “Birlikler” sürecine tanıklık edilecek.

        CHP lideri Kılıçdaroğlu da zaten bir süredir “demokrasi birliği” adı altında bunun zeminini hazırlıyor…

        Diğer Yazılar