Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        PARTİ kurmak için kolları sıvayan Muharrem İnce, bir süre daha CHP’nin önemli konusu olmaya devam edecek gibi görünüyor.

        Görüşenlerin aktardığına göre, CHP lideri Kılıçdaroğlu parti hukukuna aykırı hareket etmediği sürece muhatap alma niyetinde değil…

        Bu görüşü İnce ile temasa geçmesi, partiden kopuşunun önüne geçilmesi talebini iletmek için giden eski Genel Başkanlar Hikmet Çetin ve Murat Karayalçın’a da hissettirmiş.

        “Ben git demedim, kendisi ayrılacağım diye çıktı” noktasında kalmış.

        Bu aşamada İnce’nin, “Partide Atatürk düşmanları var, partiyi bir çete yönetiyor” yönündeki söylemleri de gündeme gelmiş, “Eğer bir iddiada bulunuyorsa bunları ispatla da yükümlüdür” görüşü dile getirilmiş.

        Bunun süreklilik arz etmesi durumunda da partinin hukukunu kimseye çiğnetmeyeceğinin altını çizmiş.

        PERŞEMBE TEPKİSİ

        Nasıl bir adım atılacağı konusunda ise öncelikle İnce’nin perşembe günü yapacağı basın toplantısını görmek istediğini belirtmiş; ona göre bir tutum geliştireceğini bildirmiş.

        İki eski Genel Başkan, muhtemelen bugün veya yarın da İnce ile bir araya gelmek için dün randevu ayarlama çabasındaydı.

        REKLAM

        Şurası açık ki CHP yönetimi İnce’nin gitmesini istemiyor; ancak ayrılmasının partide yaratacağı huzursuzluğu da görüyor.

        Bundan dolayı itekleyici bir dil yerine kucaklayan bir üslupta kalıyor.

        Nitekim Kılıçdaroğlu’na en yakın isimlerden biri olan Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun da dünkü sohbetimizde bu üslupla yaklaştı:

        “Ben bu kadar yıl CHP’ye emek vermiş, onunla bütünleşmiş Muharrem İnce’nin ayrılıp parti kuracağına ihtimal dahi vermiyorum…”

        SEÇİM MODELİ ÖNERİSİ

        İnce’nin Cumhurbaşkanı adaylığına odaklı CHP’de kalma arayışına çözüm aranırken, iki eski Genel Başkan’ın ziyaretinde adaylık belirleme sürecine ilişkin model önerisi gündeme gelmiş.

        Murat Karayalçın, seçmen tabanında Cumhurbaşkanı adayının Abdullah Gül veya Ali Babacan olacağına dönük algının burukluk yarattığına dikkat çekerek şu öneriyi getirmiş:

        “Genel Başkan’ın elinde bir altın oyu olsun, ama adayımızı kayıtlı 1.2 milyon üyemizin katıldığı ön seçim ile belirleyelim. İttifak görüşmeleri dikkate alınarak Genel Başkan da elindeki altın oyu dilediği gibi kullanabilsin. Bu seçmenimizi de rahatlatır. Bu tür tartışmaların da önüne geçer. Biz ittifak yaparken, içerdeki birliği de korumalıyız.”

        Kılıçdaroğlu öneriyi not almış, herhangi bir görüş dile getirmemiş...

        HDP İLE İYİ PARTİ BİRLİKTE

        Karayalçın'ın ikinci önerisi HDP konusunda olmuş; “Altın teraziyi çalıştırmalıyız, önemli olan İYİ Parti ve HDP’nin eş zamanlı bulunduğu bir ittifaktır, biri olmadan diğeri olmamalı” görüşünü dile getirmiş.

        REKLAM

        Kılıçdaroğlu bu öneriye de yanıt vermemiş.

        Görünen o ki Kılıçdaroğlu'nun, İYİ Parti lideri Akşener ile birlikte CHP'li İzmit Belediye Başkanı Kaplan’ın davetine katılıp mesaj vermek istediği Perşembe gününe İnce’nin basın toplantısı koyması CHP’de kaşları kaldırmış.

        Partinin etkin bir ismi, “İnce o gün gideceklerini biliyordu; başka bir gün mü kalmadı da o götürüp basın toplantısını perşembeye koyma gereği duydu; belli ki sabotaj etmek istiyor” dedi.

        Eski Genel Başkanlara da bu bir şekilde ifade edilmiş…

        "LOUİS BONAPART'IN 18 BRUMAİRE'İ"

        Şurası açık ki, parti büyüklerinin sorun çözücü olarak CHP’de bulunuyor olmasından parti yönetimi memnun.

        Ancak iki yılda bir eski Genel Başkanlar aracılığıyla Muharrem İnce sorununa çözüm aranıyor olmasından da bıkkınlar.

        Nitekim 2018’de de bu kez Altan Öymen ve Murat Karayalçın yaşanan krizi çözmek için devreye girmişti.

        Bunlar üzerinde sohbet ederken, çok değer verdiğim bir büyüğüm Napolyon Bonapart’ın ordunun başına geçtiği gün Meclis’i basıp, hükümeti ele geçirdiği, Fransız takviminde sonbaharın ikinci ayının 18’inci gününe denk gelmesine atıfla Karl Marks’ın yazdığı kitabındaki sözünü anımsattı.

        Marks, “Louis Bonapart’ın 18 Brumaire’i” eserinde, düşünür Hegel’in bir sözünü anımsatıp, iki isme Napolyon Bonapart ve III. Napolyon’a atıf yaparak şöyle der:

        “Hegel, bir yerde, şöyle bir gözlemde bulunur; bütün tarihsel büyük olaylar ve kişiler, hemen hemen iki kez yinelenir. Hegel eklemeyi unutmuş; birinci kez trajedi, ikinci kez komedi olarak…”

        Sağı bilen solcularla

        CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, göreve geldiği günden bu yana partisinin siyasal kültürünü farklılaştırdı.

        En önemli adımını da son Kurultay ile attı, partinin A takımını da dün buna uygun tarzda yeniledi.

        Şurası açık ki Kılıçdaroğlu yeni kadrosuyla, uzun süredir erek haline getirdiği kentsel muhafazakarlara, dindar merkez sağ seçmene açılım yolunda bu kez fazla engelle karşılaşmayacak.

        Çünkü klasik, eski CHP siyaseti ve söylemiyle gidilmesi halinde, " oyu geçemeyeceğini görüyor.

        Bu nedenle kentsel muhafazakar veya Orta Anadolu'daki mütedeyyin sağcılarla birlikte Kürt seçmene de ulaşmak, en azından HDP’nin ardından en yüksek oyu alabilen ikinci parti konumuna erişmek istiyor.

        Kurultay’da yıllar sonra Kürt sorununa vurgu yapması, ardından PKK ile yeraltı mafyasını eşitleyip, sorun ile terörü birbirinden ayıran bir zemine çekmesinin gerisinde de bu yatıyor.

        Yeni Merkez Yürütme Kurulu (MYK) yapılanmasını da iki hedefe odaklı inşa ettiği açık.

        Ayrıca partinin ulusalcı kesimini de görmezden gelmemiş; Selin Sayek Böke’ye partinin Genel Sekreterlik görevini vermesi de bunun göstergesi; kaldı ki CHP tarihinde Genel Sekreterliğe ikinci kez kadın geliyor.

        MERKEZ SAĞIN DİLİNİ VE AKADEMİSİNİ BİLENLER

        Yeni yönetim yapısının bir başka açıdan en dikkat çeken iki özelliği var.

        Öncelikle eski yönetim kadrosunun omurgasını korudu…

        Parti Meclisi’ne seçilemeyen 4 yardımcısının koltuğuna 4 yeni isim getirirken, MYK’daki koltuk sayısını da iki eksiltti.

        Burada en dikkat çeken taraf, yeni getirdiği isimler ve partide koruduğu omurganın muhafazakar kesimle ilişkisi…

        Yeni göreve gelen milletvekili Ahmet Akın, yerel seçimde CHP’nin Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkan adayı idi; yapılan tüm anketler seçilmeye en yakın aday gösteriyordu.

        Ancak, İYİ Parti ile yapılan müzakere sonucu Kılıçdaroğlu, Akın’ın adaylığından vazgeçti; Balıkesir’de de seçim kaybedildi.

        Akın’ın milliyetçi-muhafazakar kesimin en yoğun yaşadığı Balıkesir’de milletvekili seçimi sürecinde, hem de yerel seçim döneminde sergilediği dil ile gösterdiği performans herkesin dikkatini çekmişti.

        Bir diğer yeni isim Ali Öztunç da yine milliyetçi-muhafazakar kesimin en yoğun yaşadığı Kahramanmaraş’ta yıllar sonra CHP’ye milletvekili kazandıran kişi oldu.

        Yerel seçim dönemindeki performansı yüksekti; Kahramanmaraş’taki çevre sorunlarına dikkat çeken açıklamaları, işçi kesimi ile ilişkileri milliyetçi-muhafazakarların da dikkatini çekti.

        Muhafazakarları akademik olarak tanıyan ve yeni gelen bir diğer MYK üyesi ise KHK ile atılan öğretim üyeleri arasında bulunan Prof. Dr. Yüksel Taşkın…

        Prof. Dr. Taşkın’ın akademide milliyetçi muhafazakar kesim ile İslamcılık üzerine yaptığı kitap çalışmaları ile tanınır.

        Kılıçdaroğlu'nun koruduğu kadro açısından bakıldığında da durum farklı değil.

        Merkez sağ siyasetin, DYP’nin içinden gelen Bülent Kuşoğlu görevini de koltuğunuz da korurken, benzer şekilde Prof. Dr. Fethi Açıkel’in doktora tezi de tarihsel sosyolojik açıdan milliyetçilik, din ve kapitalizm üzerine…

        Kılıçdaroğlu sağı en iyi okuyan ve söylem ittifakı yaratabilen isimleri A takımına katarken, klasik CHP’li ile sol ve ulusalcı yelpazeyi de genişletti.

        Yerel seçim dönemindeki çabaları bilinen Seyit Torun’u aynı yerde tutarken, yine merkez sağın önemli merkezlerinden Malatya’da durmaksızın çalışan Veli Ağababa’yı da yine aynı görevinde tuttu.

        Koltuğunda tuttuğu bir diğer isim partinin genç bilişimcisi Onursal Adıgüzel olurken, sinirlenmeden konuşmasıyla bilinen sözcü Faik Öztrak’ı da yerinde korudu.

        Kendisini seçime taşıyacak bu kadronun en belirgin özelliği nedir diye sorulsa, verilecek yanıt merkez sağ ile birlikte Kürt açılımını da yapabilecek ittifak odaklı kadro olur…

        Diğer Yazılar