Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        KONSERLER, tiyatrolar, sinema salonlarının açılması için ne gerekiyor?

        Sanatçının deminin tükenip, türevini alacak hali kalmadığı göz önüne alındığında, onlar için bir formül geliştirilemez mi?

        Bazılarını yakından tanıyorum.

        Bu denli onurlu ve gururlu; birbirlerine dayanışma içinde destek olan çok az meslek grubu vardır.

        Varlıklı olanların arkadaşlarının ev kiralarını ödediği kaç meslek sayılabilir?

        Bu denli sıkıntıda olmalarına karşın, diğer meslek grubundakiler gibi ne bağırıp çağırdılar, ne de “Herkese verdiğini benden neden esirgiyorsun?” demediler.

        Bıçak kemiğe dayanan bir ikisinin sesi çıktı, onun da imdadına yine sanatçı arkadaşları yetişti...

        Peki, bu hep böyle mi gidecek?

        Bilim Kurulu’nun kısıtlama ve normalleşmelere ilişkin tavsiyelerin belirlendiği alt grubunun başında bulunan Prof. Dr. Levent Akın’a dün bu soruyu yönelttim.

        “Ben de durumlarının farkındayım, ayrıca saygı duyuyorum” diye söze girip ekledi:

        “Ben de bir konsere gitmeyi, tiyatro, opera ve bale seyretmeyi, bir ortamda iyi bir müzik dinlemeyi çok özledim. Bunlara erişmek için biraz daha sabır…”

        TEMMUZ’UN İLK YARISI

        Süre konusunda her zamanki temkinliliği içinde davrandı, kesin bir takvime bağlamadı.

        REKLAM

        Bunun yerine olması gerekenleri sıraladı ve bunların olması halinde en geç Temmuz ayının ilk haftasının arifesinde konserlerin de tiyatroların da eğlence hayatının da başlayabileceğini bildirdi.

        Şartı bu bir ay içinde 25 milyon aşının tek doz olarak yapılması.

        Bu kadar insanın tek kol aşısının yapılmasının serbestleşme için yeterli olacağını belirtti.

        BİONTECH OLMALI

        Şartı da bunun Biontech aşısı olması.

        Çünkü Biontech aşısının ilk doz etkisinin yüksek olduğu kanıtlanmış durumda.

        Bundan dolayı 25 milyon kişiye daha tek doz Biontech aşısı yapılması halinde tam normalleşmeye geçilmesinin önünde bir engel olmayacağını Halk Sağlığı Uzmanı olarak garanti ediyor.

        Beklenti 14 Haziran’a kadar 14 milyon doz aşının daha gelecek olması.

        Böylece bu ay içinde toplam 30 milyon doza ulaşılması hedefleniyor.

        Bunun yanına 8 milyon doz da damacana olarak gelip, Türkiye’de şişelenmesi hedeflenen Sinovac aşısı var.

        Bugüne kadar da 28 milyon kişi toplamda iki veya tek doz aşısını aldı…

        Dolayısıyla bu kadar aşının devreye girmesiyle sayı 60 milyona yaklaşacağı için bir Malta gibi kitle bağışıklığına ulaşılmış olunacak…

        Nasıl orada normalleşme sağlandıysa Türkiye’de de aynısının olması kaçınılmaz hale gelecek.

        Ancak Prof. Dr. Akın’ın bu kapsamda bir uyarısı var.

        Tedbirin yine de elden bırakılmaması gerektiğini vurguladı.

        Önerisi Amfi tiyatro sistemi içinde konserlerin düzenlenmesi; yani dip dibe yerine ardı sıra dizilmiş oturma düzeninin olduğu bir sistemin ileride daha büyük rahatlamayı beraberinde getireceğine vurgu yaptı.

        Konserlerle birlikte tiyatro ve sinema salonlarında da buna dikkat edilmesi gerektiğini belirtti…

        Endişesi vaka sayısında yeniden yükselmenin olması halinde Şili’deki gibi aşının da fayda etmeyeceği bir seviyeye çıkmamak.

        Bu aşamada kendisine şu soruyu yönelttim.

        REKLAM

        TEMASLI TARAMASI ARTTIRILMALI

        Filyasyon ekiplerinin daha fazla tarama yapması sorunu çözmez mi?”

        Prof. Dr. Akın’ın önerisi temaslı olanlara dönük yoğun bir taramanın yapılması.

        Eğer bir yerde vaka çıktıysa, oraya gidip ilaç bırakıp eğer ateşi yükselirse bunları alması yönünde bir tavır yerine, temastan beş gün sonra gidip test alınması ve bunun takip edilmesi.

        Hem aile içinde hem de iş yerinde bunun yapılması halinde ilk aşamada vaka sayısını yükseltecek olmasıyla birlikte bir adım sonrasında kontrol altına alıp ciddi düşüşe neden olacağı kanısında.

        Bunun yapılması halinde vaka sayısının %80 oranında düşüş göstereceğine inanıyor.

        Öngörüsü 6 bin sınırına gelen vaka sayısının da daha fazla aşağı inmeyeceği…

        Dolayısıyla geriye iki yöntem kalıyor.

        Aşı olmak ve taramayı çok daha detaylı hale getirmek…

        Normalleşme zaten ardından gelir.

        Umut Temmuz’un ikinci yarısı…

        Hasan, Saltık idi…

        Hasan, Saltık idi…
        0:00 / 0:00

        YENİ konuştuğun bir kişinin ölüm haberini sosyal medyada görünce durumun nasıl olacağını önceki akşam deneyimledim…

        Önce gördüğümün hata olduğunu düşündüm.

        Sonrasında espri yapılıyor sandım.

        Aklıma ilk gelen telefon numarasını çevirdim…

        “Maalesef doğru…” diye ağlamaklı ses tonuyla açtı İsmail Altunsaray...

        Boğazım düğümlendi, sesim zorlamama rağmen çıkmaz oldu…

        Ne dediğimi, ne düşündüğümü anımsamıyorum.

        Telefonu kapatmışım…

        Bir telaşla Faruk Demir’i çevirdim, “Hasan’dan haberin var mı?” diyebildim.

        “Hangi Hasan?” diye söze girdi, anladım ki bilgisi yok...

        Üsteleyince dilimle dişimin arasında ses verebildim:

        “Bizim Hasan Saltık…”

        Bodrum’da olduğunu o da biliyordu; kalp krizi geçirdiğini söyledim.

        Ses tonumdan gerisini anladı, telefonu kapattığımda ağlıyordu…

        Sonra telefon trafiği hızlandı, ben birilerini, birileri de beni arayıp gerçek olup olmadığını soruyordu.

        Çünkü Saltık soyadının anlamındaki gibi, Hasan için ölüm bizim nezdimizde, “Hiçbir koşula, hiçbir sınırlamaya sığmıyordu…”

        Bırakın böyle bir gerçeği, cümlesinin dahi anlamı yoktu.

        Aramızda adı ölümle bütünleşik hale geleceklerin belki de en sonundaki isim olabilirdi.

        Sakin, kendi halinde bir derviş için ölüm ne anlam ifade ediyorsa Hasan Saltık için de aynı anlama gelirdi…

        Çünkü Hasan Saltık adı ölmeye yüz tutanları gidip yerinde bulan, onların yaşam bulmasını, yeniden filizlenmesini sağlayandı.

        Hayat suyuydu müziğin, sanatın…

        Sanatçının destek kapısı, sesin hayat avcısıydı…

        O sayede kaya dibinde, ot haline gelmeye yüz tutmuş sesler, müzikler canlanıp boy attı…

        Onun arabuluculuğu sayesinde türkülerle yeniden kardeş olduk…

        Sazı ile harikalar yaratanların elinden o tutup o bizim karşımıza çıkardı.

        “Ban sana bir ses yolluyorum; müthiş bir dinle bak…” diye onları bizlerle buluşturdu.

        Ülkeye küsüp gidenleri, Anadolu’da bir yerlerden hayat suyunun aktığına ikna etti, vatanına alıp getirdi.

        Bu toprakta yaşam sürmüş, yok olmaya yüz tutmuş dillerin türküsünü evlerimizin kapısına kadar getirip bıraktı.

        Onun sayesinde yeniden buluştuk Guatelli Paşa, Hamamizade Dede Efendi, Cihat Aşkın, Şükrü Tunar, Veysel, Mahsuni, Acemşiran- Bayati- Pençgah Mevlevi, Sesin Bekçisi Baba Hampartzum, Fikret Kızılok, Bizans Kilise Müziği, Tenekeci Mahmut, Muharrem Ertaş, Malatyalı Fahri, Neşet Ertaş, Selçuk Balcı, Selva Erdener…

        Ve daha niceleriyle…

        ANADOLU’NUN MİKROFONUYDU

        Ofisinde ziyaretine gittiğinizde siz ona değil de sanki o size misafir gelmiş gibi hissettirirdi.

        Nice albümlere imza attı.

        Son konuştuğumuzda, “Sana bir şey söyleyeyim mi, müthiş bir albüm geliyor haberin olsun” diye söze girdi.

        Sanatçının içine düştüğü durumdan duyduğu hüznü paylaştı.

        Bazı arkadaşlarının yardımına koştuğunu, ancak elinden daha fazlasının gelememiş olmasından büyük üzüntü duyduğunu söyledi.

        Çünkü yüreğinde hissediyordu…

        Belki ondandır bu denli birbirine bu denli zıt kutupta olup da Hasan için hep birlikte ağıt yakmaları…

        Sadece bir dostum, arkadaşım, yakınım değil…

        Anadolu’nun mikrofonu…

        Müziğin antropoloğu bize veda etti…

        Hak yolu açık, ruhu revam devri devran olsun…

        Hasan insandı, Saltık idi…

        Diğer Yazılar