Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        AK Parti TBMM’ye sunduğu torba teklif ile bazı OHAL yetkilerinin üç yıl daha uzatılmasını sağlayacak düzenleme önerdi.

        Buna göre kamudan ihraçlar üç yıl daha devam ederken, toplu suçlarda gözaltı süresi de aynı sürede 12 güne kadar uzayacak…

        Ayrıca TMSF’nin şirketlere kayyum atamasına ilişkin yetkisi de 3 yıl daha devam edecek…

        AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, getirdikleri düzenlemenin gerekçesini “Tehdit henüz geçmiş değil” diye özetledi…

        Karşılarında 50 yıldır örgütlenmiş bir yapının bulunduğunu, mücadele için süreye ihtiyaçları olduğunu da sözlerine ekledi.

        Aslında Kanun değişikliğinin AK Parti içinde içselleştirildiğini söylemek olası değil.

        Nitekim partinin önde gelen bazı isimleri ve Cumhurbaşkanı’nın etkin başdanışmanları da bu düzenlemenin olmaması için çaba göstermiş.

        NEDEN YENİ DİJİTAL VERİLER

        Ancak özellikle güvenlik bürokrasisinin ısrarlı olduğu biliniyor.

        Öne sürdükleri neden de son dönem ele geçirilen bazı dijital kayıtların çözülmeye ve yeni isimlerin çıkmaya başlaması…

        Son günlerde özellikle asker ve polis içinde ardı sıra yapılan operasyonlar sonucu gerçekleşen gözaltılar da bu kapsamda elde edilen verilere dayanmış.

        REKLAM

        İtirazlar karşısında, “Biz de olmasını istemeyiz ama bu dokümanlar elde iken, yasa uzatılmaz ise durumumuz sıkıntıya girer; ihraçta zorlanırız” görüşünü dile getirmiş.

        Bu veriler de yurt dışından yakalanıp getirilen bazı mahrem imamların bilgisayar kayıtlarından ve Türkiye’de irtibatlı oldukları tespit edilen kişilerin dijital depolarından çıkmış.

        DAHA KISA SÜRE OLUR MU?

        Peki, üç yıl değil de daha kısa süre için geçerli olabilir mi?

        Çünkü bu durumda seçime de OHAL yasaları kapsamında gidilmiş olacak…

        Bu konuda bir karar yok ama olmaz diyen de yok…

        Oysa OHAL uygulaması 7 kez uzatılıp, Temmuz 2018’de sona erdiğinde diğer uygulamaların da süreç içinde kaldırılacağı sözü verilmişti…

        Bu sürede 125 bin 678 kişi kamudan ihraç edilirken, 3 bin 213 kişinin rütbesi söküldü, 2 bin 761 kuruluş da kapatıldı.

        Son bir yıl içinde gözaltına alınan kişi sayısının 2 bin civarında olduğu belirtiliyor.

        BANKAYA PARA YATIRDI, SENDİKAYA ÜYE OLDU DİYE

        Şurası açık ki, sıkıyönetim dönemlerinde dahi örgüte mensup olduğu gerekçesiyle bu denli gözaltı ve tutuklama söz konusu olmadı.

        AK Parti içinde yükselen eleştiri de bu noktada öne çıkıyor.

        Örgütün kilit noktalarında bulunan yönetici kadrolarının ele geçirildiği, bu kişilere yönelik yargı sürecinin çalıştığına atıf yapılıyor…

        Sadece bankaya para yatırdı veya sendikaya üye oldu diye kamudan KHK ile ihraç edilen kişilere yönelik de bir düzenleme yapılması gerektiğinin altı çiziliyor.

        Çünkü bu kişiler OHAL Komisyonu tarafından belirlenip görevlerine iade edilecekti.

        Ancak çok hızlı yol alınabildiğini söylemek çok olası değil.

        AB KURUMLARI VE ÜLKELERİ

        REKLAM

        Son olarak AB Zirvesi öncesinde AB Konseyi ve Komisyonu başkanlarının Ankara ziyaretinde de bu konunun ele alındığı biliniyor.

        Tavsiyeleri, “Bankaya para yatırdı diye insanları Terörle Mücadele Yasası kapsamında yargılamayın, bunların ayrımını yapın” noktasında…

        Bunun yapılmaması halinde bazı yaptırımların devam edeceği de kayda geçirilmiş.

        Ancak şu aşamada böyle bir adım atılması mümkün görünmüyor.

        Neden de Ankara’nın AB kurumları ile AB ülkeleri ile ilişkilerinin birbirinden oldukça farklı seyir izlemesi.

        Bugün AB’nin başat ülkeleri ile Ankara’nın sorunu kalmamış gibi duruyor.

        Buna Yunanistan Dışişleri Bakanı Dandias’ın son demecindeki olumlu sözleri de eklenebilir; ki Ankara ziyaretinde neler yaptığı hafızalarda…

        Fransa’dan yine benzer şekilde yaklaşımlar söz konusu…

        AB İÇİNDEKİ POLONYA KRİZİ

        Ayrıca AB içinde insan hakları ve yargılama konularında ciddi kriz var; buna neden de Polonya ve Macaristan’ın tutumu…

        Polonya daha önce kürtaj yasağı, mülteci gibi konularda çatıştığı AB Konseyi ile şimdi de yargı reformu paketi nedeniyle çatışma içinde…

        Polonya hükümeti yargı reformu ile Ulusal Yargı Konseyi üyelerinin atama yöntemini değiştirdi, 25 üyenin 15’inin hakimler yerine milletvekilleri tarafından belirlenmesi kuralını getirdi.

        Yargıtay’a itiraz haklarını sadece belirli kurumlara verirken, yargıçların zorunlu emeklilik yaşını da 65’e indirdi.

        En önemlisi mahkeme başkanlarının atama ve görevden alma yetkisini de doğrudan Adalet Bakanı’na bıraktı.

        EGEMEN DEMOKRASİ

        AB Konseyi’nin saçını başını yolmasına, üyelikten ihracı gerektiren meşhur 7’inci maddeyi çalıştırma tehdidine karşın Polonya geri adım atmadı.

        AB de buna karşın hiçbir şey yapamadı…

        Dolayısıyla Rusya’da ortaya çıkan ve gittikçe yaygınlaşan “egemen demokrasi” kavramı bugün AB’nin de en büyük karın ağrısı.

        Dolayısıyla kimsenin ötekine diyeceği kalmadı…

        Diğer Yazılar