Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        KADINA ve sağlık çalışanlarına karşı şiddeti önlemeyi amaçlayan kanun teklifi, şiddetin önlenmesini sağlayabilir mi?

        Adalet Komisyonu’nda bulunan teklifi okuyunca iki soru aklıma takıldı.

        Konunun uzmanlarına da sordum, gördüm ki onlar da benden farklı bakmıyor.

        KADIN KAPSAMI GENİŞLEDİ

        İlk sorum şu:

        Bir kadın, bir başka kadına şiddet uygularsa, onun cezası da arttırılacak mı?

        Teklife bakılırsa yanıt açık; evet, kadına şiddet uygulayan kadının da cezası artar…

        Oysa amaç kadının korunmasıydı…

        Döngüsel paradoks gibi görünüyor olsa da Türk Ceza Kanunu’nun 82, 86, 94, 96 ve 106’ıncı maddelerinde teklifteki düzenleme bunu getiriyor…

        Önce yukarıda sıralanan şiddet ile ilgili bütün bu maddelerin başına, “Suçun kadına karşı işlenmesi halinde…” diye cümle ekleniyor ve bunlardaki cezayı arttırıyor.

        İşkence ve eziyet çektirme suçu ile ilgili TCK 94 ve 96’daki durumu ele alarak açıklayayım.

        Mevcut kanun, “bir kimsenin” işkence veya eziyet çekmesine neden olacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında, işkencede 3-12, eziyette ise 2-5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması hükmünü taşıyor.

        Her iki madde, “suçun çocuk veya hamile kadına karşı işlenmesi halinde” cezanın alt sınırını işkencede 5 yıla, eziyette ise 2,5 yıla çıkarıyor.

        Dolayısıyla suçu, kanunların felsefesi kapsamında kadın-erkek ayrımı yapılmaksızın insan odaklı suç olmaktan çıkarıyor, kadın kimliğine büründürüyor.

        Yani bir kadın, bir başka kadına işkence veya eziyet etmiş olursa da daha fazla ceza almasının önünü açıyor.

        Kadının yasalar karşısındaki eşitlik hakkını kaldırıyor.

        TCK’nın mevcut halinde “gebe kadına karşı” denilerek, cinsiyetinden kaynaklanan güçsüzlüğünü erkek ile eşitlemek için arttırılması hedeflenirken, teklifle getirilen düzenlemede, kadına, kadın da şiddet uygulasa her halde artırım getiriliyor.

        Örneğin, kadın olmasıyla alakalı olmayan hırsızlık, dolandırıcılık suçundaki durumlar için de ceza artırımını getiriyor.

        Kadına karşı suç deyip, her durumu tek bir sepetin içinde tanımlıyor.

        Oysa mevcut kanun, beden, ruh veya hamilelik diyerek cinsel durumundan kaynaklı güçsüzlüğe karşı koruma sağlıyordu.

        Hatta teklifle getirilen 62’nci madde düzenlemesi ile de cezanın hafifletici unsurları da ortadan kaldırılıyor.

        HUKUKÇULAR NE DİYOR?

        TCK’nın 2005 kapsamlı değişikliğinde etkin rol üstlenen ceza hukukçusu Prof. Dr. Adem Sözüer düzenleme üzerinde sohbet ederken, “Yasanın felsefesini ortadan kaldırıyor” eleştirisinde bulundu.

        Prof. Dr. Sözüer, dolandırılan bir kadın ile erkek arasında yasalar karşısında bir farkın olmaması gerektiğine de dikkat çekerek, “Bu düzenleme hırsızlık veya dolandırıcılık nedeniyle kadına tehditte bulunuluyorsa da ceza artacak” dedi.

        Düzenlemenin ceza hukuku karşısında kadını, kişi, insan olarak kabul etmekten çıkarıp, her halde kadın haline getirdiğini de belirterek, “Bu Anayasa’nın eşitlik ilkesine de aykırı” deyip ekledi:

        “Hamile kadın ibaresini kaldırıp, kadın yazıyor. Oysa ‘hamile kadın’, ayrıcalığının tanımı. Ona karşı yapılan şiddet veya eziyeti cezalandırıyor. Kadının, güçsüz kaldığı durumuna yönelik suçlara yaptırım getiriyor. Oysa bu düzenleme kadını her halde güçsüz ve eşitsiz kabul ediyor. Daha ilerisi kadının kadına karşı suçunu da kapsama alıyor.”

        ÇOCUKLAR İŞLERSE

        Benzer durumun 16 yaşından küçük çocuklar için de geçerli olacağını belirten Prof. Dr. Sözüer, “Bir kadına karşı 16 yaşından küçük çocuk suç işlerse, onun çocuk olması durumunun getirdiği hafifletici avantajları da kaldırıyor” dedi.

        Düzenlemenin kadının erkek ile kanun önündeki eşitliğini ortadan kaldıracağını belirtip şu noktaya dikkat çekti:

        “Kadına karşı şiddeti çok geniş bir kapsama oturtup, hamilelik gibi kadın olmasından kaynaklanan suçların ötesine taşımış ve kadını ayrıştıran bir durum ortaya çıkarmış. İşin felsefesinin ötesine geçmiş. Bu haliyle Anayasa’ya da aykırı…”

        Kadına karşı suçlar üzerine çalışmaları bulunan Avukat Özlem Günel Tekşen de düzenlemenin yasalar karşısında kadın-erkek eşitliğini kaldırdığına dikkat çekti.

        “Düzenleme kadınlar için ayrı otobüs uygulamasına benzemiş; aynı mantık?” tespitinde bulundu.

        KADIN DERNEKLERİ NE DİYOR?

        Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü de dünkü sohbetimizde düzenleme ile kadınların korunması hedeflenirken, kadının eşitlik hakkına müdahale edildiğine vurgu yaptı.

        Düzenleme ile kadınların ısrarlı takibin ispatını yapma durumunda bırakıldığını, hamilelik, evlilik halinde uğranılan şiddetin de “ayrılık kararı verilen veya boşanılan eşe” kavramı getirilerek, birlikte yaşam sürenlerin dışarda tutulduğuna vurgu yaptı.

        “Bu durumda imam nikahlı olanlar ne olacak? Kadın- erkek hakkı yok, insan hakkından yararlanması sorunu var. İnsan odaklı bakıp, erkek karşısında kadın olmasından kaynaklanan bazı güçsüzlüğünü yasalar ile gidermek yerine, kadını ötekileştiren bir durum yaratıldı.”

        Bu kanun da zina suçlarına ilişkin düzenlemeye döneceğe benziyor.

        Kadının hakkı korunmak istenirken, kadının yasalar karşısındaki eşitlik hakkı elinden alınıyor.

        Diğer Yazılar