Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        GELECEK Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, seçim sürecine ilişkin oldukça kaygılı…

        Altılı masaya bu hafta sonu ev sahipliği yapacak olan Davutoğlu ile dün evinde verdiği kahvaltıda sohbet ederken, bu kaygının sadece iktidar kesimindekilerde değil, muhalefette de bulunduğunu belirtti.

        Endişesine yol açan bu kesimlerden iktidar tarafını şöyle tanımladı:

        Türkiye'de 2 kesim var beni tedirgin eden; birisi iktidarda güç sahibi olmanın getirdiği yanılsama ile gerçeklerden kopan. İktidar sahibi olmasına gerek yok, A Haber'i dinleyip, tek taraflı propagandayı dinleyip, 'Bu iktidar giderse Türkiye batacak' diye bir kanaate sahip olanlar. Bunlarda şöyle bir kanaat var; bu iktidar kalıcı. Bu bir yanılsama. Bu genelde iktidarının son dönemine gelen otoriterlerde olur. Bu yanılsama onların gerçeği görmesini engelliyor."

        MEVCUT BOŞLUKTA GÖTÜRÜR

        Muhalefette yer alan kesime yönelik endişesini de şöyle dile getirdi:

        “İkinci yanlış yaklaşım ise ‘Bunlar nasıl olsa gidecek kolay bir zafer kazanacağız’ diyen yaklaşım. ‘Bu mevcut boşluktan şu kişi çok kolay Cumhurbaşkanı seçilebilir, şu parti tek başına iktidarı götürür’ diyen bir kesim var. “

        REKLAM

        KOLAY ZAFER DÜRTÜSÜ HEZİMET YARATIR…

        Her iki kesimin de “kalay zafer dürtüsü” ile hareket ettiğinin altını çizdi.

        Bu beklentinin çatışmaya zemin hazırlayıcı bir özelliği olduğunu da anımsatıp devam etti:

        “Kolay zafer dürtüsünden fazla insanları yanıltan bir şey yoktur. Kolay zafer dürtüsü insanlara en büyük hezimetleri yaşatır. Ben bunu iki tarafta da görüyorum. İktidarda da kolay bir zafer beklentisi var, muhalefette de belli kesimlerde kolay bir zafer beklentisi var.”

        İKİ TARAFI DA BİLİYORUZ

        Diğerlerinden ayrıldıkları özelliklerinin her iki tarafı da yakından tanımak ve psikolojisini bilmek olduğunun altını çizdi…

        Davutoğlu, iktidardaki psikolojinin temelinin, yanlış gidişi görmelerine karşın, “Reis (Erdoğan) nasıl olsa yine şapkadan tavşan çıkarır” temeline dayandığını belirttik ekledi:

        “Onların psikolojisi ‘Evet bir şeyler yanlış gidiyor ama Reis yine kazanacak’. Bundan daha tehlikeli bir şey yoktur. Bütün otoriter liderleri bu düşünce bitirmiştir.”

        Muhalefette oluşan psikolojiyi de şöyle tarif etti:

        “Bu tarafta ise bazen muhalefet kanallarını izliyorum, öyle bir algı oluşturuluyor ki; 20 yıllık AK Parti iktidarı tek ve günahkâr bir dönem… Bütün hepsi de onun içindeydiler hepsi birden bunun hesabını vermeliler.”

        REKLAM

        Hesap verecekler arasında kendilerini de saydıklarını hayıflanır bir ses tonuyla vurguladıktan sonra şu sözleri kendi psikolojisini yansıtıyordu:

        “Açık söyleyeyim ben hesaplaşmadan korkmuş olsaydım AK Parti'de bayrak açmazdım…

        ÜÇ KİŞİDEN İKİSİNİ UZAKLAŞTIRIR

        İki tarafa da hakim olan kolay zafer elde etme psikolojisinin toplumsal çatışmanın önünü açabileceği tehlikesine de işaret edip uyardı:

        Bu kolay zafer psikolojisi birtakım ifrat noktalarına götürüyor. Bu yaklaşım vaka olarak da doğru değil siyaseten de doğru değil. AK Parti'nin o günkü reformlarını da yaşadık bugünkü zorbalıklarını da yaşadık. O dönemden bu döneme oy veren kitlelerin yaklaşık 3 kişiden 2'si AK Parti'ye bir dönem oy vermiş. Şimdi sen bütün AK Parti dönemlerini mutlak bir karanlık dönem olarak yansıttığında, bu oy veren kitleleri kendinden uzaklaştırmış yabancılaştırmış oluyorsun. Onlar kendi iktidarlarını eleştirirken, sen diyorsun ki 'Sen de onların içindeydin'.”

        PARMAK SALLAYANLAR

        Davutoğlu, Türkiye’de birbirine parmak sallayan iki kesimin kutuplaşmayı artırdığını belirtip sözlerini sürdürdü:

        “Türkiye'de 2 kesim var parmak sallayan. Bir Bahçeli ve Erdoğan… Beni eleştirirsen hainsin diyen bir parmak sallama. Diğer tarafta da dönüp bütün o kesimlere hepiniz suçlusunuz diyen ve parmak sallayan bir kesim. Türkiye bu iki kesimle Allah muhafaza kutuplaşmaya gider.”

        REKLAM

        KADER SEÇİMİ

        Bütün bu nedenlerden dolayı gelmekte olan sandığın önemine işaret etti, sözleri Abdülhamit üzerinden başlatılan tartışmalara da teşbih yapan içerikte şöyle oldu:

        Önümüzdeki seçim Türkiye'nin kader seçimi. Cumhuriyetin yüzüncü yılına girerken tarihi tartışmaların, yüzyıl önceki tartışmaların tekrar başlatıldığı tarihi kutuplaşmaların köpürtüldüğü bir ortamla seçime gidersek, bu iki kesimde mevcut psikolojiler ile bir karşıtlık üzerinden bir siyasi ikilim oluşturulursa Türkiye 2023’e birleştirici bir ruhla değil parçalayıcı bir ruhla girer…”

        KARARSIZLARA ÇAĞRI

        Bu aşamada kararsız seçmene de çağrısı oldu:

        Kararsız kalınarak Türkiye'nin geleceği çizilemez. Kararsız kalınması doğru gördüğünüz siyasi yaklaşımın yenilgisine yol açar. Çünkü karşı tarafın elini güçlendirmiş olur. Kimse bu seçimde tarafsız kalmamalı. Herkes Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği ile ilgili kararını vermeli. Kimse ‘Seçim nasıl olsa yapılmayacak ya da yapılsa bile bu iktidar değişmeyecek’ gibi bir düşünce ile karamsarlığa sevk edilmemeli. Bu seçimle Türkiye'nin kaderi değişecek. Bunda da en büyük rol halâ şu anda kararsız gibi görünen seçmende olacak.”

        ALTILI MASAYA DÜŞEN

        REKLAM

        Altılı masaya bu açıdan önemli bir görev düştüğünü de belirtti…

        AK Parti’den ayrılmış, ancak devamı olmayan partilerin muhalefetin alanını genişlettiğini, yeni bir seçim zemini yarattığını vurguladı.

        Bunun da gelecek seçimin 2018 verileri ile değerlendirilmesinin önüne geçen en önemli unsurlardan biri olduğunu” belirtti.

        “Türkiye’de büyük değişim tek bir partinin tabanı ve iradesi ile gerçekleşmeyecek” deyip devam etti:

        Böyle büyük dönüşümlerin olduğu süreçlerde tek bir parti, tek bir isim, tek bir programla değil toplumu kapsayan kuşatan bir yeni anlayışla yaklaşmak lazım. Ve bu farklı anlayışların da siyaset sahnesine kendi kimlikleri ile çıkması lazım. O kimliklerden koptuğunuz takdirde bu bir ittifak işbirliği süreci olmaktan çıkar. Böyle büyük dönüşümlerin olduğu süreçlerde tek bir parti, tek bir isim, tek bir programla değil toplumu kapsayan kuşatan bir yeni anlayışla yaklaşmak lazım. Ve bu farklı anlayışların da siyaset sahnesine kendi kimlikleri ile çıkması lazım. O kimliklerden koptuğunuz taktirde bu bir ittifak işbirliği süreci olmaktan çıkar.”

        Altılı masanın bu anlamda Tazminattan bu yana oluşmuş tüm kesimlerin ve siyasi akımların temsil edildiği bir zemin haline geldiğini ve her kesimin kaygılarını karşıladığını belirtti.

        REFERANS METİN ÇIKACAK

        Altılı masanın referans metinlere ihtiyacı olduğunu ve bu hafta sonu yapılacak toplantıya da bu metinleri hazırlayıp gideceklerini bildirdi.

        REKLAM

        Bunun ileride Altılı Masa tanımı yapılırken kullanılacak bir metin olacağını da söyledi.

        Özellikle, “Size oy vereceğiz ama Cumhuriyet Halk Partisi ile birlikte olmayın” diyen diğer tarafta da kendileri ile olunmamasını CHP veya diğer partilere öneren kesimlere izah etmekte yardımcı olacağının altını çizdi.

        Hafta içi liderleri ziyaret ederek 29 Mayıs'ta çıkaracakları 4 ön metin üzerinde çalışacaklarını açıkladı.

        Bunları, temel ilkeler, seçim güvenliği, geçişe sürecinde yapılacak Anayasal ve yasal düzenlemeler ve ekonomik kurumların yeniden yapılanması olarak sıraladı, daha önce oluşmuş komisyonların bu hazırlıkları yaptıklarını söyledi.

        SEÇİME AYRI GİRME KARARI YOK

        Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin süreçlerin ayrı değerlendirilmesi gerektiğini de söyledi.

        “Seçime ayrı gireceğiz diye bir verilmiş karar yok” deyip ekledi:

        Seçime farklı partilerin ortak bir deklarasyon ile girmesi büyük bir toplumsal güven uyandırır. Cumhurbaşkanı adayları ayrı olsa bile şu anda masada Cumhurbaşkanı ortak olacak diye bir kanaatimiz var. “

        SADAT BENZERİ YAPILAR

        CHP liderinin kapısının önünde açıklama yapmasıyla seçim güvenliğine ilişkin tartışmaların odağına oturan SADAT ile ilgili olarak da Davutoğlu tarihten alıntı yapıp, şunları söyledi:

        REKLAM

        “1947 yılında Mersin'in Arslanköy’de jandarmanın seçim sandığına el koyması karşısında direnen Arslanköylü kadınların o direncinin üzerinde, ülkede bir uygulama başlamıştır. Yani o yaşananlar da gösterdi; seçim dönemlerinde Türkiye'de İçişleri Bakanı, Ulaştırma Bakanı ve Adalet Bakanı görevi bırakır ve tarafsız görevlendirmeler olurdu. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde bu kaldırıldı. Eğer AK Parti objektif bir seçim sürecinin üzerindeki kaygıyı gidermek istiyorsa, derhal bu 3 bakanlığın seçim ortamına girildiği anda tarafsız bakanlıklara dönüştürülmesi, bütün demokrasi tarihimizde olduğu gibi tarafsız bakanlıklar atanması yönünde bir yasal düzenleme gerçekleştirilmeli.”

        Kaygı veren şüphelerin de kaldırılması görevinin de SADAT ve Cumhurbaşkanı'nda olduğunu söyledi.

        Davutoğlu başka konulardaki düşüncelerini de aktardı, ancak Altılı Masa içinde farklı görüşler olduğu için bunları dillendirmemekte özen gösterdi...

        Sadece özenli değil, bir süre önce Kılıçdaroğlu ve Akşener'de tanıklık ettiğim hassasiyet Davutoğlu'nda da mevcuttu...

        Diğer Yazılar