Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        AK Parti milletvekillerinden biri, “14 Mayıs’ta seçim olacak mı?” diye sorunca bir kez daha anladım.

        Siyaset kendi gerçeğinden daha çok, hipergerçeklikte yaşıyor.

        Gördüm ki mesele tek yönlü de değil.

        Gerçeğin bir konumu ile başka bir tarafı arasında aracılık yapan süreç işlemiyor.

        Çünkü aynı soruyu son iki gün içinde, MHP, CHP ve İYİ Parti milletvekilleri de yöneltti.

        Bu da gösteriyor ki birinden diğerine akışla hareket eden siyasi kutuplar arasında da kısa devre oluşmuş.

        Bütün bunlar, şu meşhur sorunun haklılığını bir kez daha ortaya çıkıyor:

        “Kitleleri büyüleyen şey iletişim araçları mı, yoksa kitleler mi iletişim araçlarını bir gösteri aracı olmaya zorluyor?..”

        SORGULAMA KAYBOLUNCA

        Çünkü her ikisi de kararı elinde olan kendi gerçeğinin ötesindeki hayali gerçeğin peşine takılmış sorgulama yapma gereği duymuyor…

        En sıradan bakışla, seçimin zamanından önceki tarihte, 14 Mayıs’ta TBMM’den çıkması kararının kendi iradesine bağlı olduğu gerçeğini görmek istemiyor.

        Nitekim soruyu yönelten muhalefet milletvekili ile aramızdaki diyalog şöyle gelişti:

        - Ne dersin 14 Mayıs’ta seçim olur mu?

        - Siz onay verecek misiniz?

        - Neden bizim onayımıza ihtiyaçları mı var? Kararı alacak onlar değil mi?

        - Seçimin zamanından önce TBMM’den çıkması için 360 milletvekilinin onayına ihtiyaç var. Cumhur İttifakı’nın da bu sayıda milletvekili yok. Sizin desteğiniz olmadan 14 Mayıs çıkmaz; siz oy verir misiniz?

        - Onların istediği tarih için niye verelim ki!.. Vermeyiz tabii…

        Sonuç olarak başta dile getirilen sorunun bir anlamı kalmıyor…

        ANLAM TALEBİNİ ÜRETMEK

        Siyasetin uzun süredir içine düştüğü, arz yerine, anlam talebini üretememe sorunu burada da karşımızda duruyor.

        Aslında bu siyasetin doğuştan gelen bir marazı değil…

        Son dönem gittikçe içine saplandığı, gerçeği sorgulamak yerine, sosyal medya illüzyonuna takılan politik bakışın getirdiği nokta…

        Buna bir de haberin hızının bilginin devresini yakması eklendiğinde, gerçekten uzak, anımsatılınca kendini bulan süreci tartışmanın anlamsızlığı da ortaya çıkıyor.

        MUHALEFET OLMADAN ASLA

        Milletvekiline yönelttiğim soruda da kendini bulduğu gibi, seçim kararı kanun gereği TBMM’nin beşte üç çoğunluğunun oyuyla, yani 360 milletvekilinin onayı ile olası.

        Cumhur İttifakı'nı oluşturan, AK Parti, MHP ve BBP’nin toplam sandalye sayısı 334; bu durumda diğer partilerden 26 milletvekilinin desteğine ihtiyaçları var.

        Bu sayıda milletvekili de üç partide, CHP, İYİ ve HDP’de mevcut...

        Dolayısıyla her üçünün de bu yönde bir adım atması olası değil.

        Nitekim CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun dünkü sohbetimizde partisinin bu yönde bir kararının olmadığını belirtip ekledi:

        “Kimi 23 Nisan’ı, kimi 14 Mayıs’ı işaret ediyor; herkes kendince bir tarih söylüyor. Bizim böyle bir talebe karşılık vereceğimizi kim nereden çıkarıyor?”

        ADAYLIK TARTIŞMASI

        İYİ Parti Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu ise işaret edilen tarihin ardında yatan gerekçeye dikkat çekti.

        Tatlıoğlu’nun da vurguladığı gibi, 14 Mayıs’ın gerisinde yatan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki kez seçilmiş olması ve Anayasa gereği bir daha aday olamayacağına ilişkin iddia.

        Yine iddialarına göre AK Parti’nin bu engeli Anayasa’nın 116’ncı maddesindeki, “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir” hükmü ile aşacağına dönük öngörüleri…

        AK Parti bu konudaki düşüncesini zaten yakın geçmişte açıkladı, yeni bir sisteme geçildiğinin altını çizdi.

        TBMM Başkanı da bu konuda makale kaleme aldı, yeni bir sisteme geçildiğini, dolayısıyla yeniden adaylığının önünde engel bulunmadığını söyledi.

        YSK ise bugüne kadar kendisine gelen başvurulara, aday başvurularının olmaması nedeniyle, “karar verilmesine yer yok” yanıtını veriyor.

        KARŞIMIZA ADAY OLMASINI İSTERİZ

        Hemen belirteyim, ne İYİ Parti, ne CHP veya bir başka muhalefet partisi Cumhurbaşkanı’nın tekrar aday olup olamayacağı konusuna girmeyi dahi aklından geçiriyor.

        Tatlıoğlu da dün bu duruma dikkat çekip ekledi:

        “Daha önce açıkladığımız gibi Cumhurbaşkanı’nın aday olmasını ve karşımıza çıkmasını çok esteriz, hatta bir engeli varsa hukuk yoluyla kaldırılmasını da sağlarız…”

        Bu bakış CHP’de de mevcut.

        Hatta CHP’nin eski milletvekillerinden biri aracılığıyla bu tartışmanın başlatılmasından endişe duyuyorlar, “Erdoğan’ın buradan yeni bir mağduriyet üretmesinden endişe duyarız” yaklaşımı sergiliyorlar.

        Bunlar meselenin bir boyutu…

        GERÇEĞİN ÖLÜMÜ

        Ayrıca var sayılım ki AK Parti böyle bir yöne gitti, muhalefet kendisi için fayda getirmeyecek bir tarihteki seçime neden destek versin?

        Daha önemlisi, AK Parti neden “aday olmasına olanak yoktu, bu nedenle seçimi öne alıyorlar” algısına yol açacak bir adım atsın?

        Bütün bunlar ortada iken, konunun bu denli tartışılır hale gelmesinin tek nedeni, siyasetin öldürdüğü gerçeği, kalp masajı ile diriltme çabasıdır.

        Siyasetin, hipergerçeğe teslim oluşunun ilanıdır...

        Diğer Yazılar