Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        BIRAKIN Altılı Masa’nın diğer bileşenlerini, CHP içinde, hem de etkin ve yetkin isimlerinde dahi aynı soru hakimdi:

        “Kemal Bey (Kılıçdaroğlu) aday olmaktan vaz mı geçti? Masaya sürpriz yapıp farklı isimlerle mi gelecek?”

        CHP grubu başlamadan, geçmişte bakanlık ve parti yöneticiliği yapmış isimler dahi bu sorunun yanıtının peşindeydi…

        Tam o sırada CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak yanımıza geldi.

        Daha iki gün önce Kocaeli’nden Ankara’ya aynı araç içinde gelen, Kılıçdaroğlu ile en sık konuşan kişi olduğu için soruyu, bize aktaranları da işaret ederek doğrudan kendisine sorduk…

        “Kılıçdaroğlu’nun bir başka ismi önereceği doğru mu?”

        Aynı netlikte yanıt verdi:

        “Kesinlikle yanlış. Kararımız net, bizim adayımız Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Bunun dışında da bir kararımız yoktur. Tabii adayın kim olacağına karar verecek olan da Altılı Masa’daki liderlerdir…”

        Bu aşamada Toprak’a aday belirleme yönteminin nasıl olacağını da sorduk, buna da liderler zirvesinde karar verileceğini belirtti.

        YARI YARIYA

        Aynı soruyu dün Altılı Masa’nın diğer bileşenlerine de sordum…

        İYİ Parti’nin önceki gün yapılan toplantısında da konu ele alınmış; Genel Başkan Akşener herhangi bir öneride bulunmamış, kurmaylarını dinlemiş.

        Orada da ortaya çıkan beklenti, anket ile belirlenmesi ve bunun önerilmesi yönünde.

        Partinin yetkili organlarına danışılmasını; örgütlerin kararına bırakılmasını; liderin kararına bağlı kalmasını önerenler de olmuş.

        İYİ Parti kurmayına Kılıçdaroğlu’nun adaylığına bakışın oranını sorduğumda verdiği yanıt genel psikolojiyi de yansıtıyordu:

        “Arkadaşların %50’si olumlu bakıyor; geri kalan %50’si ise karşı diyebilirim. Buna Genel Başkanımız karar vermeli…”

        “KENDİ KİMLİĞİMİZLE SEÇİME GİRECEĞİZ…”

        Bütün süreçlerin DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı İdris Şahin’e de yönelttim.

        Bu konuda henüz bir karar alınmadığını, parti olarak bu konuda yetkiyi Genel Başkan’a verdiklerini bildirdi.

        Bu aşamada dün ortada dolaşan bir iddiaya da değindi, “Biz ittifak olmaz ise Türkiye’nin tamamında, ittifak halinde ise Kanun gereği 41 yerde kendi kimliğimizle seçime gireceğiz…” dedi…

        Sonra da uzun uzadıya gerekçelerini ve aylar önce bu konudaki açıklamalarını anımsattı.

        Hayıflanmalarından yola çıkarak şunu söyleyebilirim ki DEVA’nın, Gelecek, SP ve DP ile birlikte CHP listesinden seçime gireceğine ilişkin iddiadan rahatsız olmuş.

        Böyle bir konunun hiçbir aşamada ele alınmadığı gibi, kararlılıklarını da devam ettirdiklerine vurgu yaptı.

        Bu konuda bir kararın olmadığını sadece Şahin değil, dün konuştuğum diğer 5 partinin etkin isimleri de söyledi.

        Nitekim yarın yapılacak olan liderler zirvesinde Cumhurbaşkanı yardımcıları ve adayının belirlenmesini de kapsayacak şekilde Masa’da ele alınacak.

        Daha yeni oluşturulan ve ilk toplantısını dahi yapmayan Liste İttifakı Komisyonu hangi bölgede, hangi partiler ittifak yaparsa daha etkili olacağı üzerinde duracak.

        Nitekim İYİ Parti lideri Akşener de önceki günkü demecinde Şanlıurfa’da CHP ile birlikte seçime girmeleri halinde 4 milletvekili çıkarma şansını yakalayacaklarını söylemişti.

        ÜÇ AYAKLI PLAN

        Cumhurbaşkanının yetkilerini nasıl kullanacağı, bakanlar kurulu üyeliklerinin nasıl dağılacağı ile kendi tanımlarıyla “Katılımcılık ve yetki paylaşımına göre icranın paylaşımı” konusunda ise yol haritasında uzlaşma sağlanmış.

        Aktardıklarına göre “milletvekili sayısına odaklı” üç aşamalı yöntem belirlemiş.

        Birinci aşama 400 ve üzerini, ikincisi 360-400 arasını ve sonuncusu da 301-360 arasını ve altını kapsıyor.

        Her bir duruma göre geçiş süreci 5 yıldan, 6 aya kadar farklılık gösteriyor ve yetki paylaşımı da buna göre belirleniyor.

        Yani cumhurbaşkanı yardımcılığı ve bakanlıkların nasıl paylaşılacağı geçmiş dönemlerdeki koalisyon hükümet modellerinde olduğu gibi işleyecek.

        Partilerin oy oranları ve çıkardığı milletvekili sayısına göre cumhurbaşkanı yardımcılığının etkinliği ve bakanların dağılımı netleşecek.

        Geçmişin üçlü kararnamesinde olduğu gibi MİT, Diyanet İşleri, Genelkurmay gibi üst düzey başkanlıkların atamasında ortak irade ile oluşmuş bakanlar kurulu kararı esas alınacak.

        “HİÇ %1 İLE %30 AYNI OLUR MU?”

        İdris Şahin bu konuya biraz daha açıklık getirerek, “İstişare, müzakere ve karar birbirinden farklı konular. İstişare ve müzakere ayrı ama %1 ile %30’un karardaki hakkı aynı olur mu tabii ki çoğunluğun hakkı farklı olacak” dedi.

        Ancak bugün şube müdürünün dahi cumhurbaşkanı onayına ihtiyaç duyduğu sistem de olmayacak, çok alt kademeler bakanlara bırakılacak.

        Liderlerin cumhurbaşkanı yardımcısı olup olmaması ise eğer üzerinde yarınki toplantıda bir uzlaşı sağlanmaz ise seçim sonrasında oranlara göre belirlenecek.

        Özetle bugünden atılacak adımların yarın daha sorunlu hale gelmesini, geçmiş koalisyon hükümetlerinde baştan kararlaştırılmayanların yarattığı sorunlara yol açmaması için bugünden her bir noktanın karara bağlanması amaçlanıyor.

        Görünen o ki her konuda bir uzlaşı sağlanıyor gibi görülse de henüz çözülmemiş gerilime yol açan çok neden ortada duruyor…

        Başörtüsünde uzlaşma zor…

        Başörtüsünde uzlaşma zor…
        0:00 / 0:00

        DAHA önce de burada kayda geçirdim, başörtüsüne Anayasal güvence getiren düzenleme seçim dönemi dışında olsaydı gözü kapalı geçerdi.

        Kimse de diğerinin önerisini dikkate almazlık etmez, hatta en iyi metnin çıkarılabilmesi için de ortak bir komisyon dahi oluşturulurdu.

        Bu düzenleme de TBMM’den neredeyse tüm milletvekillerinin katılımıyla çıkardı.

        Ancak dün Anayasa Komisyonu’nda da yaşandığı gibi öngörülen oldu, Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı bileşenleri bir metin üzerinde uzlaşamadı.

        Oysa İYİ Parti bu konuda önemli bir noktadaydı ve metne destek vermek için kendisi uzun uğraş sonucu önemli bir metin çıkarmıştı.

        GETİRİLEN ÖNERİ

        Komisyonda da vurguladıkları gibi getirilen metin, Cumhur İttifakı’nın metninde yer alan, “Hiçbir kadın, dini inancı sebebiyle başını örtmesi ve tercih ettiği kıyafetinden dolayı” bölümünü kapsıyor.

        Bunun, “Hiçbir kadın, başını örtmesi de dahil olmak üzere tercih ettiği kıyafetinden dolayı” şekline dönüştürülmesini öneriyor.

        Burada da kalmıyor, “…Devlet ancak dini inancı sebebiyle kadının başını örtmesini ve tercih ettiği kıyafetini hiçbir surette engellememek kaydıyla gerekli tedbirleri alır” hükmünün de şu şekilde düzenlenmesini istiyor:

        “Alınan veya verilen hizmetin gereği olan kıyafet söz konusu olduğunda ise Devlet kadının başını örtmesini hiçbir surette engellememek şartıyla gerekli tedbirleri alır…”

        CHP de bu öneriye katkı veriyor.

        Bu öneriyi getirmelerinin nedenini de “Yarın bir kaymakam veya rektör kapıya dayanır, ‘senin kıyafetin dini inancın için değil’ deyip yine engel olur, bu endişeyi ortadan kaldırmayı amaçladık” diye izah ettiler.

        Ancak Cumhur İttifakı “dini inanç” kelimesinin çıkarılmasını istemedi.

        KİM GÖZE ALIR?

        Bundan sonra ne olur derseniz…

        İYİ Parti kararlılığını koruyup kendi metni olmazsa destek vermeyeceğini beyan etmiş durumda.

        Anladığım kadarıyla da değişiklik teklifleri kabul görmezse Genel Kurul’da oylamaya katılmayacaklar, terk edecekler.

        İçlerinden bir grup milletvekili referandumu da göze alarak Genel Kurul’a katılır ve oy verir mi?

        Sanmıyorum, çünkü ucunda sandık var; hiçbir milletvekili adaylığını göze alıp böyle bir adım atamaz.

        Üstelik elinde de öncekinin aksine getirdiği teklifle sabitlenmiş gerekçesi de varken…

        Ama yine de bu siyaset, yarın kimin ne yapacağına kimse kefil olamaz ve bilemez…

        Her şey Genel Kurul’da oy verme anında kesinleşir…

        Diğer Yazılar