Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        1970’lerin ilk seneleri olacak, elime TDK’nın yeni çıkarttığı birkaç sözlük geçmişti.

        “Sözlük” dediğimi Kurum’un Büyük Türkçe sözlüğü zannetmeyin... Felsefeden mekaniğe, sinemadan inşaata kadar aklınıza gelebilecek hemen her alandaki teknik terimleri toparlayıp takır-tukur karşılıklar uyduruyor, sonra da ayrı ayrı küçük kitaplar halinde yayınlıyorlardı.

        Yayınlardan birinin adı “Çifteker Terimleri Sözlüğü” idi...

        Kitabı görünce “Bu ‘çifteker’ de neyin nesi?” diye merak ettim, sayfaları çevirince anladım. “Bisiklet” sözü Kurum’u rahatsız etmiş, akılları sıra Türkçeleştirmiş ve “çifteker” yapmışlardı...

        Hınzırlık bu ya, Dil Kurumu’nun o zamanki “Genel Yazman”ının telefonunu buldum, aradım; Türkçe’mi onların istediği gibi kıvırmaya, yani bozmaya çalışarak “Efendim ben öğrenciyim, yeni yayınladığınız bir sözlük betiğini övünçle aldım ama konusunu anlamam olanak dışı oldu, ‘Çifteker’ ne anlama geliyor, ne demek?” diye sordum.

        Kurum’un şimdi rahmetli olan “Genel Yazman” ının cevabını tahmin edemezsiniz: “Ben de bilmiyorum, size Terim Kolu Başkanı’nın telefon numarasını vereyim, ona sorun” buyurdu!

        BÜYÜK HALANIN VARİSLERİ

        Türk Dil Kurumu, o senelerde işte böyle çalışıyordu! Yani “terim”, “gerim”, “merim” gibisinden kurullar teşkil ediliyor, birileri masanın başına geçip “Bu sözcükler Türkçe değil; Arapça, Farsça yahut gâvurca! Ah bizim devrimimiiiiiz!” diye Türkçe’de yerleşmiş ne kadar kelime varsa ellerine süpürge niyetine aldıkları kalemlerle dili güya temizliğe tâbî tutuyor, kelimelere hem abuk-subuk, hem de kulak tırmalayıcı karşılıklar buluyor ve icad ettikleri takırtıları “sözlük” diye yayınlıyorlardı! Ama dile karşı işlenen cürümler o kadar serî ve çok idi ki, yapıp ettikleri işleri Kurum’un başındaki zat bile takip edemeyecek hâle gelmişti.

        Sadece kelimeleri tahrip etmekle kalmadılar, imlâyı, Türkçe’nin âhengini ve telâffuzu da mahvettiler. Bir ara akıllarına esti, inceltme ve uzatma maksadıyla kullanılan şapka işaretleri de kaldırıldı; meselâ “hâlâ” babanın kızkardeşi “hala”, “kâr” kışın yağan “kar”, “mirasçı” demek olan “vâris” de bacaktaki “varis” oldu!

        Kurum’un şimdiki başkanı olan muhterem profesör geçen gün her ne kadar “Şapka işaretleri hiçbir zaman kaldırılmamıştır” buyurdu ise de kaldırılmıştır! Türk Dil Kurumu’nun yayınladığı, senelerce “İmlâ Kılavuzu” olan ismi 60’ların sonunda yahut 70’lerin başında “Yazın Kılavuzu” yapılan ve dilde terör estirmekten başka bir işe yaramayan kitaplara bakarsanız, imlânın ve telâffuzun canına nasıl okunduğunun bol bol örneğine rastlarsınız...

        Türkçe, o senelerde uğradığı tacizlerin ve tecavüzlerin travmasından hâlâ kurtulamadı... Gençlik bugün merâmını sadece yüz, haydi bilemediniz yüz elli kelime ile ifadeye çalışıyor ise, bu cürmün en büyük faili o zamanın Kurum’udur...

        ARGO VE MECAZ ZENGİNLİKTİR!

        Türk Dil Kurumu birkaç seneden buyana toparlanıp eski günahlarını affettirme çabası içerisinde ama başına bu defa da feminist, entel ve kendilerince nazik ve nâzenin bir takım “Şu kelimeyi sözlükten çıkar, bu sözcüğü kullanma!” diye musallat vaziyette...

        Bir müddet önce “müsait” kelimesine takmışlardı. Sözlükte kelimenin argo anlamının “flörte hazır olan kadın” olduğunun yazılması üzerine bayrak açmış; derken “kötü kadın”, “orospu”, “hayat kadını” ve “kötü adam” gibisinden sözleri de dillerine dolamış ve sözlükten çıkartılmaları için kampanya başlatmışlardı ama Kurum neyse ki kulak asmamıştı...

        Geçen hafta da “kirli”ye taktılar, mecazî mânâsı “belli dönemlerindeki kadınlar” olan kelimenin bu anlamının sözlükten çıkartılmasını istediler, Kurum sözlüklere mecazî anlamı gösteren bir kayıt konacağını açıkladı ama birileri, meselâ Türkiye Kadın Dernekleri, “Sözlükte ‘kirli’nin mecazî anlamı da yeralmasın” diye tutturdu!

        Türkiye’nin bazı çevrelerinde kadınlara hâlâ olmaması gereken, utanç verici nazarlarla bakıldığı, tacizlerin ve tecavüzlerin sık sık yaşandığı maalesef bir gerçektir.

        Ama, ortada bir gerçek daha var: Mecaz ile argonun dilin zenginliğini teşkil ettiği! Fena muamelelerin ve gayrıinsanî davranışların son bulmasının çaresi doğru dürüst eğitimden geçer ama sözlüklerden kelime kazıyıp dili güdükleştirmenin eğitimle alâkası yoktur, bu heves sadece ucuz bir tatminden ibarettir!

        Diğer Yazılar