Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BODRUM yine günlerdir yine zangır zangır sallanıyor...

        Lâhmacunun iki yüz küsur liraya tazakkum edildiği, bir bardak ayranın ciddî fiyatlara satıldığı ve “beach” dedikleri yerlerdeki locaların çok daha ciddî servetlere kiralandığı Bodrum’un isminin nereden geldiğini bilmem hiç merak ettiniz mi?

        “Bodrum” kelimesinin kökeni hakkında yapılmış bir araştırma Prof. Dr. Tuncer Baykara’ya aittir ve Türk Tarih Kurumu Belleteni’nin 1981 Nisan’ında çıkan 178. Sayısında yayınlanmıştır.

        Prof. Baykara, bu konuda iki kaynak verir: Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sini ve bazı eski ansiklopedileri...

        “Bodrum” sözü, ansiklopedilere göre 1400’lü senelerin başında Şovalyeler’in yaptırdıkları kaleden gelmektedir. Şovalyeler kaleye mensup oldukları dinin büyüklerinden Aziz Petrus’un isminin Lâtincesi olan “Sanctum Petrum” adını vermişler ve “Petrum” sözü zamanla “Bodrum” olmuştur...

        Ama, Evliya Çelebi’de bambaşka bir izah vardır: Çelebi, Seyahatnâme’sinin dokuzuncu cildinde “Bodrum”un “kâfir kalesi” olduğunu söyler!

        Evliya’nın yazdıklarına göre, Bodrum’daki büyük kale daha önce Malta Şovalyeleri’ne aittir ve Kanunî Süleyman tarafından fethedilmiştir. Kâfirler, sonraları Türk kumandandan kalenin kuzeye bakan kapısının sol tarafındaki sahilde ufak bir bodrum inşa edebilmek için müsaade istemişler, çalılıkların çevirdiği yerde gizlice ufak bir kale yapmışlar, inşaat bitince çalıları ateşe vermişler ve yeni kale ortaya çıkmıştır. “Bodrum” adı, küçük bir bodrum inşa etme bahanesi ile ama sahtekârca yapılan işte bu “kâfir kalesi”nden gelmektedir!

        Seyahatnâme’de Bodrum hakkında daha başka bilgiler de var ama sadece bu kadarını nakledeceğim. Evliya Çelebi’nin yazdıklarını merak ettiğiniz takdirde Seyit Ali Kahraman ile rahmetli Yücel Dağlı’nın yayınladıkları koskoca iki cildlik “Evliya Çelebi Seyahatnâmesi”nin indeksinden “Bodrum”u bulur ve numaraları verilen sayfaları okuduğunuzda daha çok şey öğrenebilirsiniz...

        BİR UNVAN GASBI

        Bodrum’da süregelen sallantıların bir başka tarafı daha var:

        Hani değil deprem olması, evdeki ayağı arızalı masanın sallanması hâlinde bile kanal kanal dolaşıp birbirlerinin tamamen aksi değerlendirmeler ve yorumlar yapıp milletin kafasını daha da karıştıran jeoloji, sismoloji, jeofizik, jeomorfoloji, jeodezi, jeofalan, jeofilân, jeobilmemne üstadları var ya...

        Bu üstadlar şimdi Bodrum’daki depremlerin bahanesi ile günlerdir yine ekranlarda ve gazete sayfalarında arz-ı endâm ediyorlar...

        Aralarında hemen her vesile ile fikir beyan eden ve TV’lerde isminin altında “İTÜ Öğretim Üyesi” yazan bir profesör...

        Basınımızın tuhaf bir âdeti, daha doğrusu bir “saflığı” vardır: Adamın biri çıkıp da “Ben falanca üniversitesinin bilmemne profesörüyüm” dediği takdirde tahkik etmeye lüzum görmeden hemen inanır ve “Anlat hocam, anlat” diye ağzının içine bakakalırız.

        İTÜ NEDEN SUSUYOR?

        Sözünü ettiğim hoca bu sâfiyetimizi mükemmelen kullanıyor. “Kullanıyor” diyorum, zira vakti zamanında İTÜ’nün hocası olduğu doğru ama bu üniversite ile senelerden buyana artık alâkası yok! Bir ara ayrılmış, sonra geri dönmek istemiş fakat olmamış ama İTÜ deprem alanında önemli bir merkez kabul edildiği için gazetelerde ve TV’lerde ne zaman arz-ı endâm edecek olsa isminin altında “İTÜ Öğretim Üyesi” diye bir unvan gasbı mevcut!

        Hazret acaba İTÜ’de hâlen hoca da ben mi bilmiyorum, yoksa hakikaten bir hayalî kadro meselesi mı sözkonusu?

        Meseleyi aydınlığa kavuşturmak hemen her vesile ile “Biz asırlar önce kurulduk, Mühendishane’nin devamıyız” diye uzun uzun anlatan ama bir türlü “Bu profesörün üniversitemiz ile bir alâkası yoktur” diyemeyen İTÜ’ye düşer...

        İstanbul Teknik Üniversitesi bu unvan gasbı hakkında senelerden buyana niçin bir açıklama yapmıyor dersiniz?

        Diğer Yazılar