Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        RESMÎ cenaze törenlerinde, 29 Ağustos’tan buyana Itrî’nin bestesi olduğuna inanılan Tekbir çalınıyor...

        Uygulama, İçişleri Bakanlığı’nın 81 ilin valiliğine bu konuda gönderdiği yazı ile başladı, Şopen’in marşı yerine Tekbir’in icra edilmesi talimatı verildi ve Tekbir bando ile ilk defa Şehid Jandarma Uzman Onbaşı Muhammed Meriç’in cenazesinde çalındı.

        Şopen’in Marşı, bizde bildiğim kadarı ile resmî olarak ilk defa 3 Aralık 1932’de Ankara’da vefat eden şair, dilci, idareci, milletvekili ve Bektaşî büyüklerinden Samih Rifat’ın ertesi gün yapılan cenaze merasiminde icra edilmişti.

        Cenaze marşı konusunu 1990’ların başından itibaren gündeme getirmeye çalıştım, Şopen’in bestelediği ama aslında marş değil bestekârın 1830’larda yaptığı Si Bemol Minör 2 numaralı Piyano Sonatı’nın üçüncü bölümü olan ve artık “cenaze marşı” diye bilinen melodinin yerine Tekbir’in icrasının daha uygun olacağını defalarca yazdım.

        Zira, hayata 1710’larda veda eden meşhur bestekârımız Itrî’ye ait olduğuna inanılan “Tekbir” tamamen “bize ait”, herkesin bildiği ve hemen her cenazede terennüm edilen bir eser idi; hattâ Son Halife Abdülmecid Efendi Tekbir’i orkestraya uyarlamıştı.

        KARMAŞA İHTİMALİ VAR...

        Meseleyi 29 Ekim 2015’te bu köşede tekrar yazmam üzerine Tekbir’in üzerinde durulmaya başlandı ve zamanın Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez de işin gerekliliğini gündeme getirdi. Derken askerî bandolarda görevli bazı müzisyen subaylar bu konuda çalışmaya başladılar, neticede Tekbir bandoya uyarlandı ve cenazelerde Şopen’in eseri yerine artık Tekbir icra ediliyor...

        Şimdi yapılması gereken iki önemli iş var: İçişleri Bakanlığı’nın talimatının ardından Genelkurmay’ın da kendisine bağlı bandolara cenazelerde bundan böyle Tekbir’in çalınması konusunda bir emir göndermesi ve eserin resmî bando partisyonunun belirlenmesi...

        Her iki konu da gayet önemlidir, zira 1920’lerdeki benzer bir karmaşanın, İstiklâl Marşı ile ilgili karışıklığın benzerinin ortaya çıkması ihtimali mevcuttur:

        Büyük Millet Meclisi’nin 12 Mart 1921’deki toplantısında Mehmed Âkif’in şiirinin “Millî Marş” olarak kabulünün ardından bir beste yarışması açılmış ama jüriye düşünülen bütün üstadlar müsabakaya yarışmacı olarak katıldıkları için jüri teşkil edilememiş ve yarışmadan bir netice alınamamıştı.

        Bunun üzerine memlekette bir millî marş kargaşası yaşandı ve her besteci yaşadığı bölgede kendi marşını çaldırmaya başladı. İstanbul’un Asya yakasında Ali Rıfat Bey’in, Avrupa tarafında Zati Bey’in, Edirne’de Ahmed Yekta Bey’in, İzmir ile Eskişehir’de İsmail Zühdü Bey’in, Batı Anadolu’nun İzmir dışındaki bölgelerinde yine Ali Rıfat Bey’in, Ankara’da da Riyaset-i Cumhur Orkestrası Şefi Osman Zeki Bey’in eserleri icra ediliyordu. Bestelerin güfteleri aynı idi, “Korkma sönmez bu şafaklarda...” diye başlıyordu ama melodiler tamamen farklıydı.

        DEMEK Kİ, KARAR DOĞRU İMİŞ!

        Karmaşaya 1930’da son verildiği ve Zeki Üngör’e ait olan bugün kullanılan bestenin Millî Eğitim Bakanlığı tarafından “resmî marş” olmasının kararlaştırıldığı söylenir. “Söylenir” diyorum, zira çok aramama rağmen arşivlerde bu konuda bir belge bulamadım.

        Günün birinde herhalde ortaya çıkacaktır...

        Sözünü ettiğim iki meselenin, yani bandonun bütün askerî cenazelerde Tekbir’i icra etmesi konusunda emir verilmesi ve eserin resmî bando partisyonunun belirlenmesi işte bu yüzden, seksen küsur sene önceki karmaşanın yeniden yaşanmaması için gayet önemlidir.

        Bu işin nasıl yapılacağına, meselâ “Tekbir de nereden çıktı? Şopen’in Cenaze Marşı’ndan vazgeçmek lâikliği bir tarafa atmaktır” diyen şartlanmış kafaların yeralmayacağı ve aklıbaşında kişilerden müteşekkil bir komisyon mu kurulacağına yahut değişik orkestrasyonların kulağa en hoş geleninin belirlenmesi için anket mi düzenleneceğine Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı beraberce karar verirler ve gereken noksanlar tamamlanmış olur.

        Pek farkında değiliz ama, yurt dışındaki bazı klasik müzik sitelerinde iki haftadan buyana Tekbir meselesi tartışılıyor, bazı çatlak sesler yükseliyor ve “Otoriter İslâmcı rejim, Şopen’in marşını kaldırdı” deniyor...

        Böyle söylediklerine göre, cenazelerde Tekbir’in icrası kararı demek ki gayet yerinde ve doğru imiş!

        Diğer Yazılar