Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dosya kâğıdından büyükçe sayfanın neredeyse dörtte birini dolduran ve tam bir megalomani beyanı olan tuğla kadar bir imza… Adam sanki kararname imzalamıyor, tuğrakeş olmuş, padişah fermanının üzerine “El muzaffer dâiman” yazan tuğra çekiyor! Sonra imzaladığı metni iki eli ile tutup kaldırıyor, suratına güya mütebessim ama aslında zalim ve mağrur bir ifade veriyor ve ettiği haltı kameralara gösterip cihana ilân ediyor!

        Dikkat ederseniz, Amerikan Başkanı Donald Trump’ın iç politikasına âlet edeceği için ses getirmesini istediği bütün kararnameleri tulûatı andıran böyle bir ortamda imzaladığını görürsünüz…

        Trump, aynı havaya geçen gün de büründü ve yapımında ortak olduğumuz F-35 savaş uçaklarının teslimini erteleyen kararı Fort Drum askerî üssünde kavuklu ve pişekâr rolüne soyunmuş Amerikalı pilotların arasında aynı tulûatı oynayarak imzaladı.

        Atması nerede ise birkaç dakika süren kazık kadar imzasını çiziktirirken arkasında duran pilotlar, subaylar, kavuklular ve pişekârlar tebessüm ettiler; imzayı tamamlamasından sonra metni yine havalara kaldırdı, bütün tebessümler sırıtışa döndü ve Türk-Amerikan ilişkileri daha da bir yerlere serildi.

        Biz aslında askerî alanlarda son anda böyle kazık yemeye alışkın bir milletiz ve benzer hadiseleri geçmişte defalarca yaşadık. Amerika’nın seneler önceki diğer ambargoları bir tarafa, ilk büyük kazığı 1914’te İngiltere’den yemiş, sipariş ettiğimiz “Sultan Osman” ve “Reşadiye” zırhlılarının bedellerini o senelerde hazinede tek kuruş olmadığı için Donanma Cemiyeti’nin başlattığı yardım kampanyasına katılan halkın yemesinden-içmesinden kısarak bağışladığı paralardan ve verdiği ziynet eşyalarından karşılayıp son kuruşuna kadar peşin olarak ödemiştik ama İngiliz Hükümeti o günlerde Almanya ile yakınlaşmamızı gerekçe göstererek gemileri vermemiş, gaspetmişti.

        NEDEN SUSKUNSUNUZ BEYLER?

        Aradan 104 sene geçtikten sahnede şimdi Trump duruyor ve benim merak ettiğim başka bir husus var:

        Washington ile böyle gerginlikler yaşadığımız bugünlerde Amerika’ya lâf edebilme uğruna senelerden buyana mangalda kül bırakmayan antiamerikan, antiemperyalist, solcu, vatansever, demokrat, halkın ıvır-zıvırı, vesairesi oldukları iddiasındakilerin ve her vesile ile “imzacılık” oynama meraklılarının tek kelime olsun etmemelerinin sebebi!

        Vaktiyle “Kahrolsun Amerika” diye yeri-göğü inleten, “Emperyalizme ölüm!” sloganları ile kulakları sağırlaştıran, hattâ İstiklâl Caddesi’nde bundan birkaç hafta öncesine kadar Amerikan sistemine veryansın eden bildiriler dağıtanlar şimdi sükût içerisindeler; hem de ne sükût!

        1960’larda iki-üç saftirik Amerikalı denizciyi kargatulumba edip denize atmayı abarttıkça abartıp marifetlerini “Altıncı Filo’yu Dolmabahçe Rıhtım’nda denize döktük” yahut “İkinci Kurtuluş Savaşı’nı kazandık” gibisinden tuhaflıklarla efsaneleştirmeye çalışan 68 kuşağının anlı-şanlı kahramanları! Donald Trump’ın Türkiye’ye karşı günlerden buyana yaptıkları size göre emperyalizm değil de başka bir “izm” mi? Bütün bu olup bitenler emperyalizmin şâhikasını teşkil etmiyor mu? Niçin susuyorsunuz?

        Yoksa, Donald Trump vakti zamanında elinize fırsat geçtiği anda bir kaşık suda boğmaya heveslendiğiniz Amerika’nın değil de bir başka memleketin başkanı mı? Bize haftalardır yaptıklarına karşı tek söz olsun etmemenizin sebebi “Oh olsun” havasına girip “Türkiye’nin başındaki gitsin de, nasıl giderse gitsin, kim gönderirse göndersin, hattâ bu işi Amerika da yapacak olsa kabulümüzdür” zihniyeti mi, yoksa akşamdan kalma mâlûm mahmurluğunuzdan hâlâ çıkamamış olmanız mı?

        Endişeden ziyade Amerika ile aramızın bozulmasının kendilerine göre “hayırlı” başka neticeler getireceği ruyasına dalıp sevinçten dilleri tutulan bu beylerin ve hanımların unutmamaları gerekir: Yarım asırdır daldıkları hayallerin bir türlü hakikat olamaması gibi bu temennileri de mutlaka boşa çıkar ama gelip geçici sıkıntılar her tarafı etkiler, hattâ Cihangir’deki mekânları da tarumâr eder!

        Diğer Yazılar