Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Üçüncü Murad'ın müneccimbaşısı olan Takiyüddîn, hükümdardan tam 10 bin altın aldı ve son kuruşuna kadar harcayıp Tophane sırtlarında bir rasathane kurdu. Rasathane 1579'da açıldı ama ömrü sadece dört yıl sürdü. Zamanın şeyhülislâmı Ahmed Şemseddin Efendi, padişahı rasathanenin yıkılması için ikna etti ve rasathane bir gecede yerle bir edildi. İstanbul, dünyanın en önemli astronomi merkezlerinden biri olma şansını da, işte böyle kaybetti.

        ASTRONOMİ, Müslüman bilginler için İslamiyet'in ilk asırlarından itibaren en gözde bilim dallarından biri oldu. İslam dünyasının önde gelen birçok şehri, 12. ile 15. yüzyıllar arasında hem çeşitli bilimlerin merkezi, hem birer astronomi okulu halindeydi.

        Nasıreddin-i Tusî'nin 13. asrın sonlarında Maraga'da kurduğu rasathane, devrinin en büyük gözlem merkeziydi. Onu, Timur'un hükümdarlık eden bir torunu, Uluğ Bey takip etti ve 15. yüzyılın ortalarında, Semerkand'da, sadece zamanının değil, tarihin en büyük rasathanelerinden birini kurdu. Uluğ Bey çağının en önemli astronomuydu ve gök cisimlerinin hareketlerinden söz eden ve bizzat kaleme aldığı eseri, "Ziycnâme-i Sultani", zamanımıza kadar öneminden hiçbirşey kaybetmedi. Beş asır önce yaptığı hesaplarda bugün ancak bilgisayarlarla yapılan hesaplara göre sadece onbinde birlik hata yapmış olması astronomideki büyüklüğünün isbatı oldu ve Uluğ Bey'e hep saygı duyuldu.

        Gök bilimciliğindeki bu parlak geçmiş, Uluğ Bey sonrasında öteki bütün İslam devletlerinde bir astronomi hevesi yarattı. Birçok hükümdar zamanının en modern rasathanesini kurdurabilmek için kolları sıvadı, o devrin önde gelen astronomlarını davet etti, kimisi maksadına ulaşabildi ve rasathane sahibi oldu, kimisi de hüsrana uğradı.

        Aynı çaba bizde de gösterildi ve İstanbul, tarihe geçmiş böyle bir rasathaneye sahip olabilmiş sayılı şehirlerden oldu.

        İşin öncülüğünü, Üçüncü Murad yaptı. Hocası Sadeddin Efendi, zamanının en meşhur tarihçisiydi ve bilimsel bir kafaya sahipti. Uluğ Bey'in o devirden iki asır önce yaptığı hesapların gözden geçirilmesi zamanının geldiği konusunda hükümdarı ikna etti. İstanbul'da rasathane kurulması için bir ferman çıkarttı ve işi devrin önemli astronomlarından birine, Takiyüddîn'e verdirdi.

        Takiyüddîn, Üçüncü Murad'ın müneccimbaşısıydı. İşi padişaha geleceği söylemekti ama bununla yetinmiyor, geceleri Galata Kulesi'nin tepesinde yıldızların hareketlerini takip ediyordu. Hükümdardan tam 10 bin altın aldı, son kuruşuna kadar harcayıp Tophane sırtlarında bir rasathane kurmaya çalıştı ve rasathane 1579'da açıldı. Binanın içi mekanik saat, gönye, kum saati, gök küreleri, pergel ve cedvel gibi mesleki araçlarla doluydu ve Takiyüddîn rasat aletlerini bizzat kendisi imal etmişti.

        Ama, rasathanenin ömrü sadece dört yıl sürdü. Takiyüddîn'in en büyük destekçisi olan Sadeddin Efendi, zamanın şeyhülislâmı Ahmed Şemseddin Efendi ile bozuştu, şeyhülislâm saray kadınlarının da desteğini alıp padişahı rasathanenin "günah" olduğu yolunda doldurmaya başladı. "Gökyüzünün sırlarını bulmaya çalışan devletlerin hepsi batmıştır" dedi ve hükümdarı ikna etti. Üçüncü Murad "Derhal yıkıla!" buyurdu ve Kapdan-ı Derya Kılıç Ali Paşa, Takiyüddîn'in rasathanesini bir gecede yerle bir etti.

        İstanbul, dünyanın en önemli astronomi merkezlerinden biri olma şansını, işte böyle kaybetti.

        HATTIN ÜSTADLARI

        Mehmed Esad Yesari

        NESTA'LİK yazısının en usta hattatlarındandır. İstanbul'da ve vücudunun sağ tarafı felçli olarak doğdu. Sol elini mükemmel şekilde kullanabildiği için "Yesârâ" yani "solak" mahlâsıyla meşhur oldu. Talik yazıyı Dedezade Seyyid Mehmed Efendi'den meşkederek öğrendi ve Veliyyüddin, Mehmet Refi ve İsmail Refik adındaki üç büyük hattatın bulunduğu bir merasimde icazetname aldı. Mehmet Esad Yesari, talik'i İran'da zirveye taşıyan büyük sanatkâr İmad'ın Anadolu'daki temsilcisiydi. Bu yazıda harflerin ölçülerinde değişiklik yaptı ve âdeta yeni bir şive aradı. Bu arayışı oğlu Yesarizade Mustafa İzzet gerçekleştirecek ve onun gayretiyle nesta'lik'te bir Türk ekolü doğacaktı.

        Yesari'nin bu mâil nestalik kıt'ası, İstanbul'da, Türk ve İslam Eserleri Müzesi'nde bulunmaktadır.

        İFTAR SOFRAMIZ

        Cezayir kuskusu

        MALZEME

        ■ Kuskus

        ■ Kuşbaşı et

        ■ Soğan

        ■ Yeşil biber

        ■ Domates salçası

        ■ Elma sirkesi

        ■ Köbelek mantarı

        ■ Tarhunotu

        Diğer Yazılar