Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KÜLTÜR Bakanlığı'nın 2009 Kültür ve Sanat Büyük Ödülü, neyzen Niyazi Sayın ile tanburî Necdet Yaşar'a verildi. Bir sanatkârın "büyük sanatkâr" olabilmesi için yeteneğinin, çalışma azminin ve ellerinde yoğrulacağı kaliteli hocaların yanısıra çok önemli bir başka şart daha vardır: Yetiştiği çevre... Entelektüel boyutu geniş ve sanat seviyesi yüksek bir çevrede yetişen sanatçı, diğer şartlara da sahip olduğu takdirde, "büyük sanatçı" olur. Bu kural edebiyatta, resimde, musikide ve sanatın mevcut olan her dalında aynen geçerlidir. Son zirvesini Niyazi Sayın'ın temsil ettiği Klasik Türk Müziği konusunda hiç öyle "millî sanatımız" yahut "atalarımızdan bizlere kalan miras" gibisinden zoraki yorumlara girmeyelim. İşin aslı, eskiden sadece "musiki", şimdilerde de "Klasik Türk Musikisi" dediğimiz müziğin bir imparatorluk sanatı ve o imparatorluğun başkentinin, yani İstanbul'un musikisi; hattâ, İstanbul'un eskilerin "havâsül'havas" dedikleri kesiminin, yani en üst seviyedeki entelektüel çevresinin sanatı olduğudur. Tarihin gelmiş geçmiş en önemli neyzenlerinden kabul edilen Niyazi Sayın'ın sanatında bu derece büyük olmasının sebeplerinden biri, işte böyle bir muhitte yetişmesi, daha doğrusu imparatorluk sanatını devam ettirmeye çalışan son çevrenin son mensubu olmasıdır. Niyazi Bey'in gençlik yıllarından itibaren içerisinde bulunduğu muhiti ve istifade ettiği isimleri bir düşünün: Klasik sanatların ve sanatla yoğrulmuş zarif kişilerin o senelerde hâlâ varolduğu bir Üsküdar, meselâ hattan ebruya, gül yetiştiriciliğinden okçuluğa kadar birçok sanatın büyük üstadı Necmeddin Okyay, bize mahsus Kur'an tavrının son zirvelerinden olan Yeraltı Camii İmamı Ali Efendi, zarafetin son temcilcilerinden Ali Fânî Dede, Eyüp'te şekillenmiş bir hayat felsefesinin son mümessilleri ve bütün bu kişilerin yanısıra neydeki üstadı neyzen Halil Dikmen ve daha birçok üstad... Bugün çoğu kişinin sadece "mükemmel bir ney icracısı" diye bildiği ama musikiden ebruya, tesbihçilikten kuş ve çiçek bahislerinde ve daha başka alanlarda üstad olan Niyazi Sayın, işte böyle bir çevrenin eseridir. Onu sadece bir müzisyen olarak görmek büyük bir noksandır, hakkında sanatın diğer dallarındaki seviyesi ve özellikle bütün hayatını vakfettiği bir felsefe gözönüne alınmadan yapılacak olan değerlendirmeler de çok eksik kalır. Niyazi Sayın'a verilen Kültür ve Sanat Büyük Ödülü, bu büyük sanatkârın kıymetinin takdiri ve kendisine gösterilen vefa bakımından şüphesiz çok önemli bir harekettir. Ama, Niyazi Bey, nefesinin yarattığı şâheserlerle gelecek asırlara kalmayı zaten çoktaaan garanti altına almıştır. Fransızlar'ın "joie de vivre" dedikleri bir kavram vardır. Yani "yaşama sevinci", hattâ bana göre "yaşama zevki"... Yaşama zevkinin mânâsını hayatı boyunca mükemmel bir şekilde göstermiş olan herkesin üstadı Niyazi Bey'e uzun bir ömür temenni ediyorum.

        Diğer Yazılar