Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Gazetelerimiz günlerdir Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır tarafından yaptırılıp MBC Televizyonu’nun Arapça ve Farsça kanallarında yayınlanan ve aleyhimizde edilmedik söz bırakmayan “Ateşin Krallıkları” isimli diziden bahsediyorlar.

        Bu dizi ne ilktir, ne de son olacaktır…

        Arap dünyasında, özellikle de sinema işinde öncülüğü elinde bulunduran Mısır’da bizden bahseden, bir kısmı dram, bir kısmı da komedi olan böyle dizilerden ve filmlerden uzun senelerden buyana bol miktarda çekilmişti. Maksat, Ortadoğu’da dört asır boyunca hüküm süren Türk idaresine hakaret etmekti; senaryonun merkezinde Mısır’daki hayalî bir Osmanlı paşası, yahut Kavalalı Mehmed Ali Paşa veya çevresi, bazen de bir yeniçeri yeralırdı…

        Ama bu filmlerin yahut dizilerin hiçbiri bizde “Ateşin Krallıkları” kadar ses getirmediler. “Ateşin Krallıkları” basınımız tarafından günlerce köpürtüldüğü, hakkında dünya kadar yazı yazılıp seyredilmeden yorumlar yapıldığı için bir anda “önemli” oluverdi! Dizinin aleyhinde yazıp durduk, yazdıklarımızı Arap basını alıp tepe tepe kullandı, cevap niyetine kendi yorumlarını ilâve ettiler, bazıları da bu vesile ile Türkler’e tekrar tekrar kin kustu ve sıradan bir dizi sayemizde önemli bir propaganda vâsıtası oluverdi!

        Arap TV’lerinde âdettir: Dizileri bizde olduğu gibi bölüm bölüm çekip çektikleri kısmı o hafta yayına vermezler, tamamını çeker, ondan sonra yayınlarlar…

        “Ateşin Krallıkları”nda da böyle yaptılar ve ilk sezonu çekip yayınlamaya başladılar...

        Dizinin ilk beş bölümünü dün gece sabaha kadar oturup seyrettim ve bizim tarihî dizilerimizin acemice yapılmış ucuz bir kopyesi ile karşılaştım!

        Ekranda saatler boyunca yapmacık tavırlar, avamî üslûpla konuşmalar, bu ve benzeri filmlerde bol bol rastlanan Türk düşmanlığı vardı, o kadar! Osmanlılar’ın zalim hükümdarı Selim, yani Yavuz Sultan Selim, Mısır’ı ele geçirip ve halkın gözbebeği olan Memlük hükümdarı Tumanbay’ı tepelemek için elinden geleni yapıyor; son seyrettiğim bölümde de bir kadının üstüne çullanıp zavallıyı elleriyle boğuyordu!

        Mâlûm maksatla hazırlanmış bir prodüksiyonda zaten başka ne olabilirdi ki?

        NEFRET ETTİKLERİ MEMLÜKLER’E SARILDILAR!

        Meselenin asıl tuhaf tarafı, Türk düşmanlığının Arap dünyasını şimdiye kadar “işgalci, katil, canî, barbar” diye bahsettikleri Memlükler’in hatırasına bile muhtaç hâle getirmesidir! Mısır’ı ve Suriye’yi asırlarca hakimiyetleri altında tutup Moğol belâsını durduran tek devlet olan Memlükler’in Araplıkla hiçbir alâkası yoktur, adamların bir kısmı Kıpçak, bir kısmı da Çerkestir, hattâ hükümdarlarından bazısı Arapça bile bilmez! Memlük Devleti’nin resmî ismi “Ed-dedlet-i Turkiyye”, yani “Türk Devleti”dir; bu ifadeyi bazen paralarının üzerine bile basmışlardır. Türkçe konuşup Türkçe yazmış, Türkçe şiir söylemişlerdir; meselâ son Memlük sultanlarından olan Kansu Gavrî, Türkçe’ye sevgilisine bir şiirinde “Ay yüzün gördükçe vallah hasta gönlüm şâdolur / Hak seni vâreylesün devletli sultanım benim” diye hitap edecek kadar hâkimdir! Ama zamanın şartları Yavuz Selim’in Memlük Devleti’ne son vermesini gerektirmiş ve tarih böyle tecellî etmiştir…

        Körfez ülkelerindeki Türk nefreti majestelerinin adamlarını senelerdir aleyhinde etmedik söz bırakmadıkları Memlükler’i yere-göğe koyamamaya ve bu bir iş için 40 milyon dolar harcamaya mecbur bırakmış! Mısır televizyonlarının sıradan dizilerini kaleme alan Süleyman Abdülmalik’e bir senaryo yazdırmışlar ama iş çekimlere gelince Arap dünyasında artık Mustafa Akkad yahut Yusuf Şahin gibi doğru dürüst yönetmen kalmadığı için bir yabancı aramış ve yaptığı filmlerin hiçbiri şimdiye kadar doğru dürüst ses getirmeyen Peter Webber adında vasat bir İngiliz’in üzerinde karar kılıp “Buyur, sen çek!” demişler; üstad her filminde olduğu gibi bunda da neyse ki ucuzluktan kurtulamamış!

        “Ateşin Krallıkları”nın bizim tarihî dizilerimizin yanında sinema-televizyon öğrencilerinin bitirme tezi diye çektikleri filmler gibi kaldığını söylemek hiç de abartı olmaz!

        Ama, adamların bir konuda hakkını yememem lâzım! Parayı bol buldukları için savaş sahnelerinde kesenin ağzını açmış, süvarilikte hayli usta olan Memlûkler’in binicilikteki maharetlerini aksettirmeye çalışmışlar.

        Fakat ne çare? Senaryo dökülüyor, yönetmen beceriksiz, üstüne üstlük Türk düşmanlığının, hırsın ve de nefretin bini bir paraya! Dolayısı ile başroldekilerin, meselâ Ömer Şerif’i seneler önce dünya starı yapan Yusuf Şahin’in keşfettiği Halid el Nebevi’nin kulağındaki küpesi ile Yavuz Selim’i oynaması, Suriyeli jön Mahmud Nasr’ın da bobstil bir Tumanbay’ı canlandırması güme gidiyor!

        “Ateşin Krallıkları”nı Youtube’da yahut internetteki diğer film sitelerinde seyretiklerinde millî damarları kabarıp filmin altına hakaretâmiz yorumlar yazan ve şovenist Arap seyircilerle ağız dalaşına girenlere tavsiyemdir:

        Bu dizi ciddiye alıp da sinirlenmenizi ve ona-buna lâf yetiştirmek için vakit harcamanızı gerektirecek kadar önemli değildir, haberdar olmadığımız daha dünya kadar benzeri vardır, bundan sonra da olacaktır, dolayısı ile canınızı sıkmanıza değmez…

        Ama seyrettiğiniz sahneler kanınıza dokunduğu takdirde ille de birşeyler yazmak istiyorsanız efendiliğinizi muhafaza edin, hakarete falan kalkmayın, sadece “400 küsur sene boyunca bizim eyaletimizdiniz, n’aber?” deyin, kâfi…

        Böyle söylediğiniz takdirde bizi katil, zalim ve kan içici mahlûklarmışız gibi göstermeye çalışanlar emin olun, tahmininizden çok daha fazla çıldıracaklardır.

        Diğer Yazılar