Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÖNÜMÜZDEKİ 15 Temmuz günü, I Viyana'daki Kapuçin Kilisesi'nin kapısına atların çektiği, son derece süslü ve birkaç yüz sene öncesinden kalma bir cenaze arabası gelecek.

        Arabadan bayraklara sarılmış bir tabut indirilecek, tabutun önüne eli asâlı bir adam geçecek ve asâsı ile kilisenin kapısına üç defa vuracak.

        Kapının ardından "İçeriye giriş izni isteyen kimdir?" diye bir ses işitilecek ve asâlı adam "Otto! Allah'ın inayeti ile Avusturya İmparatoru, Macaristan, Bohemya, Dalmaçya, Hırvatistan, Slovenya, Galiçya ve Lodomeria ile Kudüs kralı, Toskana ve Krakov büyük dükü, Lorraine, Salzburg, Stiria, Carni-ola ve Bukowina dükü, Transilvanya büyük prensi, Moravya'nın efendisi, Si-lezya, Modena, Parma, Piacenza, Guastalla, Osviecim ve Zator ile Teschen, Friaul, Dubrovnik ve Zadar markisi, Habsburg, Tirol, Kyburg, Grozia ve Gradisca kontu, Trento ve Brixen prensi, Yukarı ve Aşağı Lusetia ile İstria'nın efendisi, Hohenemez, Feldkirch, Bregenz, Sonnenburg ve daha pekçok yerin kontu, Trieste, Kotor ve Slovenya lordu, Sırbistan'ın büyük voyvodası, vesaire, vesaire, vesaire..." cevabını verecek.

        GÜNAHKÂRA GİRİŞ İZNİ

        İçeriden bir ses gelecek: "Böyle birini tanımıyoruz!".

        Kapının dışında bekleyen eli asâlı adam, birkaç saniye sonra kapıyı yine üç defa vuracak, yine "İçeriye giriş izni isteyen kimdir?" sorusu işitilecek ve bu defa daha kısa bir cevap verilecek: "Otto! Allah'ın inayeti ile Avusturya İmparatoru ve Macaristan Kralı".

        Kapı yine açılmayacak ve yine aynı cevap verilecek: "Böyle birini tanımıyoruz!".

        Kapuçin Kilisesi'nin kapısının dışında bekleyen adam hiç bıkmayacak, elindeki asâyı yine üç defa vuracak ve aynı soru ile karşılaşacak: "İçeriye giriş izni isteyen kimdir?"

        Artık başka bir cevap verilecek: "Otto adında günahkâr bir fânî!"

        İçeriden bu defa "Girebilir!" sadâsı işitilecek, kapı açılacak ve bayraklara sarılı tabut Kapuçin Kilisesi'nin mihrabının önüne taşınacak.

        15 Temmuz günü Viyana'da yapılacak olan merasim işte bu sahne ile başlayacak ve Avrupa'nın en eski hanedanı olan Habsburglar'ın 1922'de ölen son imparatoru Karl'ın hayata 99 yaşında geçen pazartesi günü veda eden reisleri Otto, son uykularını Kapuçin Kilisesi'nde uyuyan atalarının yanına defnedilecek. Ama, kalbi eski bir âdete uyularak definden önce çıkartılacak, üç ayaklı son derece şık bir kristal kavanoza konup Macaristan'a gönderilecek ve Pannonhalma'daki büyük kiliseye gömülecek.

        Tam adı "Franz Joseph Otto Robert Maria Anton Karl Max Heinrich Sixtus Xavier Felix Renatus Ludwig Gaetan Pius Ignatius von Habsburg" olan Otto'nun mensup olduğu Habsburg ailesi, tarih sahnesinde ilk defa bundan 1200 sene önce, 900'lü yılların başında göründü. Üç asır devam edecek bir prenslik kuran aile, 1273'te o zamanki Almanya'nın tahtına sahip oldu, daha sonra Avusturya'ya geçip Viyana'yı başkent yaptılar ve Avrupa'nın en güçlü hanedanı haline geldiler. Çocuklarını Avrupa'nın diğer hanedanlarının mensupları ile evlendiren Habsburglar güçleri arttıkça "miras" bahanesi ile öteki memleketleri de ele geçirdiler. Önce "Kutsal Roma-Germen", ardından da Avusturya-Macaristan İmparatorlu-ğu'nu kuran ve Avrupa'nın en güçlü hanedanı olan Habsburglar'ın aynı "miras" bahanesi ile Macaristan'a da sahip olmalarını son anda Kanunî Sultan Süleyman, 1526'da Mohaç'ta engelledi.

        KANUNÎ'NİN BELÂLISI

        Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra yıkılan Habsburg İmparatorluğu'nun sınırları içerisinde bugün Avusturya, Macaristan, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Çekoslovakya, Slovenya, Slovakya, Karadağ, Polonya, Romanya, Sırbistan, İtalya ile Ukrayna'nın bir kısmının bulunduğunu düşünecek olursanız, Avrupa'nın bu en eski ailesinin kurduğu imparatorlukların büyüklüğünü daha iyi farkedersiniz.

        Kutsal Roma Germen ve ardından gelen Avusturya-Macaristan İmparatorlukları'nın tarihleri boyunca en büyük rakibi biz olduk, yani Osmanlı İmparatorluğu! Kanunî Sultan Süleyman'ın "er veya geç tepelemeyi" hayâl ettiği "gâvur kral", Habsburglar'ın en güçlü imparatorlarından olan Birinci Ferdinand idi.

        Habsburg ailesinin kurduğu bu büyük imparatorluk, zamanla Osmanlılar ile aynı kaderi paylaştı ve Birinci Dünya Savaşı'nda bizim gibi onlar da yenilince imparatorluk çözüldü, toprakları üzerinde yeni devletler kuruldu ve Habsburg ailesi Avusturya'da sınırdışı edildi. Avusturya'nın genç cumhuriyeti aynı bizim Osmanlı ailesine getirdiğimiz sınırlamalarda olduğu gibi Habsburglar'ın memlekete girmelerini yasakladı ve sarayları ile diğer bütün gayrımenkullerini devletleştirdi.

        Otto'nun babası ve Avusturya'nın son imparatoru olan Karl, bu karar üzerine ailesi ile beraber atalarının kurmuş olduğu memleketi terkedip sürgüne gitti. Ama kaderini bir türlü kabul etmedi, sürgünde rahat durmadı, yeniden tahta geçmenin yollarını aradı, Avusturya tahtına dönemeyeceğini anlayınca bu defa Macar tahtını geri alabilmek için silâhlı teşebbüslerde bulundu fakat hiçbirinde başarılı olamadı ve 1922'de henüz 35 yaşında iken sürgünde öldü.

        Karl'ın bütün bu girişimlerini, üzerinde çok büyük etkisi olan karısı son imparatoriçe Zita'nın isteği ile yaptığı bilinirdi. "Burbon-Parma" hanedanının mensubu bulunan Zita, kocasının ölümünden sonra imparatorluk ailesinin herşeyi ile tek başına alâkadar oldu, büyük maddî sıkıntılar çekti ve sekiz çocuğundan sadece birine, günün birinde ailesinin tahtını geri alacağına inandığı büyük oğlu Otto'ya çok iyi bir eğitim sağladı.

        Zita, 1989'da sürgünde öldüğü zaman 97 yaşında idi...

        Hayatının 80 küsur senesini sürgünde geçiren Otto von Habsburg 1912'de dünyaya gelmiş, babasının tahta geçmesinden sonra veliahd ilân edildi ve 1918'de ailesi ile beraber sürgüne gitmişti. İkinci Dünya Savaşı yıllarında önde gelen bir Nazi ve komünist karşıtı olarak tanınan prens, Almanya'nın Avusturya'yı işgaline en sert şekilde karşı çıkanların başında geldi, hattâ Naziler tarafından gıyabında idama bile mahkûm edildi ve ilerleyen senelerde bütün mesaisini "Avrupa Birliği"nin kurulmasına sarfetti. Bu çabalarından, vefatının açıklanmasından sonra Avrupa Birliği'nin yayınladığı bildiride bahsedilecek ve "Birliğin hayata geçmesinde, Dr. von Habsburg'un unutulmaz çabaları vardır" denecekti.

        Avusturya'dan vatandaşlık alamadığı için yarım asır boyunca vatansız kalan ve 1970'lerin başında Alman vatandaşlığına kabul edilen Otto von Habsburg, 1979'dan sonra 20 yıl boyunca Alman Hristiyan Demokrat Partisi'nin Avrupa Parlamentosu'nda milletvekilliğini yaptı. Demirperde ülkelerinin 1980'lerin sonunda ardarda yıkılmaları sonrasında bu ülkelerin Avrupa Birliği'ne alınmaları konusunda en fazla çabayı gösteren kişinin o olduğu söylenirdi.

        AYNI BİZİMKİLER GİBİ

        Avusturya'nın Habsburg ailesine uyguladığı yasaklar, 1960'lara kadar devam etti, ailenin hiçbir mensubu, ülkesine giremedi ve Avusturya hükümeti sadece cenazelerine izin verdi. Yasak, Otto von Habsburg'un Avusturya tahtından feragat ettiğini 1961'de açıklamasından sonra gevşetildi, feragat belgesini imzalayan diğer Habsburglar'ın memleketlerine gelmelerine izin verildi ancak bazı yasaklar devam etti: Habsburglar isimlerindeki bir çeşit asalet eki olan "von" sözünü Avusturya'da kullanamayacaklar ve Avusturya cumhurbaşkanlığı seçimlerine giremeyeceklerdi! Otto von Habsburg'un ülkesindeki resmî adı bu sebeple ölümüne kadar "Dr. Otto Habsburg" oldu, seçim konusundaki yasak ise ancak birkaç ay önce kaldırıldı.

        İşte, Avrupa'nın en eski hanedanının en yaşlı reisinin maceralı ve hüzün dolu hayat hikâyesi... Sadece çok kısa bir bölümünü naklettiğim bu hayat hikâyesi sizlere başka maceralı hayatları, meselâ Osmanoğulları'mn son temsilcilerinin yaşadık' larmı hatırlatmıyor mu?

        Osmanlı'nın kemerli burnu ne ise Habsburg'un ince dudağı da odur

        FATİH'in ve Kanunî Süleyman'ın gravürlerine, İkinci Abdülhamid'in

        de fotoğraflarına baktığınızda, muhteşem burunları hemen dikkatinizi çeker.

        "Osmanlı burnu" dedikleri ve bir imparatorluk gibi koskocaman olan bu burun, Osmanoğlu ailesinin

        genetik mirası olmasının yanısıra,

        aynı zamanda alâmet-i fârikasıdır.

        Avusturya'nın bir küsur senelik hanedanı olan Habsburglar'ın alâmet-i

        fârikası ise, dudakları, daha doğrusu hiç yokmuş gibi duran üst

        dudaklarıdır!

        Habsburglar'da alt dudağın renkli kısmının hemen altında, ileriye doğru

        uzanan bir hat vardır. Bu hat alt dudak boyunca devam eder ve ağzın

        bitiminde sona erer. Üst dudak ise yok

        gibidir ve ince bir çizgiyi andırır. Hattâ, alt dudağı bu şekilde olmayan bir bebek dünyaya geldiği zaman bazı hanedan mensuplarının "Anası bu

        çocuğu acaba başkasından mı peydahladı?" diye konuşmuş olduklarına

        da kaynaklarda sık sık rastlanır. Bu kutuda iki fotoğraf

        görüyorsunuz: Bir "Habsburg

        dudağı" ile muhteşem bir "Osmanlı

        burnu". Dudağın sahibi Otto von Habsburg, burun ise İkinci

        Abdülhamid'e ait.

        Fotoğraflara yakından baktığınızda

        bu "dudak" ve "burun" meselesini çok daha yakından anlayabilirsiniz.

        Diğer Yazılar