Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        FATİH Altaylı'nın dün yayınlanan Ertuğrul Özkök röportajında sık sık bir "Beyaz Türk" deyimi geçiyordu...

        Ertuğrul ağabeyin son senelerde sık sık telâffuz ettiği bu "Beyaz Türkler"in kim ve neyin nesi olduklarını, geçmişte ve bugün nerede yaşayıp ne ettiklerini bir de ben anlatayım:

        1970'li senelerde hayatta olan eski devrin entellektüel kesimi, bir toplumu üç kesimin teşkil ettiğini söylerlerdi: "Avam", "havas" ve "havâsü'l-havas"...

        Avam, pek öyle tahsili olmayan, günlük hayatını idameye çabalayan sıradan vatandaş demekti. Okuyup kendini yetiştirmiş olanlara, yani entellektüellere "havas" denirdi; toplumun üst sınıfını ise "havâsü'l-havas", yani batıdaki karşılığı ile "creme de la creme" teşkil ederdi.

        Bugün okumuş, batının hayat tarzını benimsemiş ve hayat tarzlarını o şekilde devam ettirmeye çalışan çevreler için kullanılan "Beyaz Türkler", aslında eskilerin "havâsü'l-havas" sınıfında mütalâa ettikleri kişiler ile ailelerdir.

        BEYAZLIĞIN ÜÇ ŞARTI

        Ertuğrul Özkök'ün "Beyaz Türk" kavramındaki yanlışlık da işte buradadır, "Beyaz Türk" yahut "havâsü'l-havas" olmanın şartı, her aklına gelenin ayrı şekilde yorumladığı "modernite" kavramını kendine hayat tarzı seçmiş kişiler arasında olmak değildir ve "havâsü'l-havas"ın özellikleri farklıdır:

        ■ İmparatorluk zamanında önemli idarî görevlerde bulunmuş olan ve "payitahta mensup" bir aileden gelmek, yani "İstanbullu" olmak.

        ■ Mensup olduğu ailenin vakti zamanında edinmiş olduğu kültürü bilmek ve o kültürü bugün de devam ettirmek.

        ■ Ortalığa çıkıp "Ben şuyum, ben buyum, ailem şöyledir, böyledir ben de zaten bembeyazım, hattâ şeffafım" gibisinden afra-tafra satmaktan ibaret sözler etmemek, hele gazetelerin ve dergilerin "sosyete sayfası" denen sütunlarında hiçbir şekilde yeralmamak.

        "Beyaz Türkler"in daha başka özellikleri varsa da, en başta gelen şart bu üç maddeden ibarettir, bu şartları taşıyan çok sayıda aile hâlâ aramızdadır ve hayatlarını etrafta kendilerinden bahsettirmeden idame ettirmektedir.

        ARİSTOKRASİ FARKLIDIR

        Peki, meselenin para, pul ve servet tarafı ne olacak?

        "Havâsü'l-havas" olmanın aristokrasi, zenginlik ve refah ile alâkası yoktur; aralarında servet sahibi olanlar tabii ki mevcuttur ama bu kişilerin yahut ailelerin en belirgin özellikleri sahip oldukları bilgi ve görgüdür. "Beyazlığın" ilk şartını teşkil eden unsur da zaten birkaç nesil boyu devam eden bu "görgü"dür!

        Bu yazıyı Fatih Altaylı'nın Ertuğrul Özkök ile yaptığı ve dün yayınlanan röportajın hemen ardından kaleme aldım ama Ertuğrul ağabeyin yeni kitabını, yani "Bir Beyaz Türk'ün Hatıra Defteri"ni henüz okumadım. Dolayısı ile, sözkonusu kitapta ortaya konan görüşler hakkında neler düşündüğümü "Bir Beyaz Türk'ün Hatıra Defteri"ni bu günlerde okuyup bitirdikten sonra, yakında yazacağım.

        Ama, şu kadarını şimdilik tekrar söyleyeyim: "Beyaz Türk" olmanın Avrupaî düşünce ve o şekildeki hayat tarzı ile hiçbir alâkası yoktur ve Ertuğrul ağabey de zaten "havâsü'l-havas" değil, "havas" grubunun mensubudur.

        Kimlerin "Beyaz Türk" olduğunu merak edenler için şimdiden bir ipucu vereyim: Darüşşafaka Cemiyeti'nin gazetelere 1970'lerin sonuna kadar her sene verdiği bazen tam, bazen de tam sayfaya yakın koskoca bir mevlit ilânı vardır...

        O ilânı bulun ve ruhlarına hatim indirilip mevlit okunan isimleri tek tek görün...

        Asıl "Beyaz Türk"ler, işte o ilânda isimleri geçen kişilerin çoğunun şimdi mevcudiyetlerinden pek haberdar olunmayan torunları ve torun çocuklarıdır...

        Diğer Yazılar