Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP’de işler tam da yazdığım gibi ilerliyor. Malesef Türkiye’nin ana muhalefet partisi berbat durumda. Kakafoni, atışma, karşılıklı suçlama… Ne ararsanız var.

        Ben bu iç çekişmeyi başından beri herhangi bir pozisyon almadan, objektif ve somut gelişmeler üzerinden anlatmaya çalışıyorum. Buna bugün de devam edeceğim…

        Geçen yazıda imza sayısının kurultaya yeterli olmayacağını ve eksik olan yalnızca bir imza bile olsa Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultaya gitmeyeceğini yazmıştım. Bana bilgi veren kaynaklar mevcut yönetimin bu konuda son derece kararlı olduğunu söylemişlerdi, sebep olarak da Muharrem İnce’nin nezaketsiz buldukları davranışlarını göstermişlerdi. Onların tahmini, imzaların 550’nin biraz üzerinde olacağı idi.

        Nitekim iddia ettiklerine yakın bir sonuç çıktı. CHP yönetimi, geçerli imza sayısını 569 olarak açıkladı ve kurultay taleplerine kapıyı kapadı. Ancak tartışma bitmedi Muharrem Bey mücadelesini sürdüreceğini, destekçilerinin içinde birkaç isim de yargıya gidebileceklerini söyledi.

        AKİT DE GELEBİLİR, CUMHURİYET DE

        Bu aşamadan sonra ne olur? Yargıya gidilir mi? Gidilse de bundan bir şey çıkar mı? Kılıçdaroğlu cephesi son derece soğukkanlı ve kendinden emin. "Buyursunlar, gitsinler" deniyor. Toplanan bütün imzaların partide görülmeye açık bir şekilde durduğunu hatırlatıyorlar. "Yargı, medya, isteyen gelsin istediği gibi incelesin. Kimseye bir kısıtlamamız yok. Akit gazetesi de gelsin, Cumhuriyet de" diyorlar. "Şayet bazı imzaların yok edildiği ya da rakamın çarpıtıldığı düşünülüyorsa muhatabı neden ortaya çıkmıyor? Niçin kimse, 'Ben imza vermiştim ama imzam yok olmuş’ demiyor", diye ekliyorlar.

        Kısacası yargıya gidilse de bundan bir sonuç alınamayacağından emin görünüyor mevcut yönetim. Zaten şimdiden bu tartışmayı geride bırakmış Kılıçdaroğlu cephesi. Tabii Türkiye çapında tartışma sürerken ve partiye yönelik -yeterli ya da yetersiz- böyle bir talep ve çaba varken, ne kadar ve nasıl kulaklar tıkanabilir bilmiyorum.

        Ancak yarından itibaren ne olacağını biliyorum: Kemal Bey MYK’yı topluyor. Bir ‘vedalaşma MYK’sı’ olacak bu. Perşembe ya da en geç cuma da MYK değişikliğini açıklayacak. Tabii vedalaşma derken mevcut isimlerin hepsinin değişeceği anlaşılmasın. Önemli bir kısmı yerini koruyor. Belki sayıda azaltma olabilir, 3-4 isim eksilebilir. Bunun gerekçesi olarak da yerel seçimlere giderken karar mekanizmasını hızlandırmayı gösteriyorlar. Ancak sayıda değişiklik yapılıp yapılmayacağı henüz netlik kazanmadı.

        Öztürk Yılmaz-Ünal Çeviköz arasında bir tercih yapılabilir. (Ünal Çeviköz seçeneği daha kuvvetli). Faik Öztrak veya Aykut Erdoğdu MYK dışı kalabilir. Bülent Tezcan’ın ise MYK içinde yerini korusa da parti sözcülüğü görevini bırakabileceği konuşuluyor, ancak halen kesinlik kazanmış değil.

        **********

        YEREL SEÇİM HESAPLARI

        Gördüğüm kadarıyla CHP yönetimi yerel seçimler başlığını açmış bile. Yeniden referandumdaki ‘hayır’ cephesi gibi bir trend yakalanabilir umudu taşıyorlar. Bence Muharrem İnce acele etmese 24 Haziran'da estirdiği rüzgarı İstanbul adaylığında devam ettirebilir ve şansı olurdu ama ne hikmetse CHP içi iktidar kavgası çok cazip geliyor…

        İstanbul ve Ankara adayları ile ilgili kulisleri yokladım ama henüz isimler noktasına gelinmediğini gördüm. Öte yandan şimdiye kadar İstanbul ile ilgili adaylık niyetini açıklayan tek isim Gürsel Tekin’e belli bir sempati var. Tabii henüz herhangi bir şey söylemek için çok erken…

        **********

        BİTMEYEN YALANLARIN SINIRI YOK MU?

        Türk medyasında siyasi hasımlarıyla ilgili tarafların her türlü yalan ve iftira haber yapabilmesi maalesef bir gelenek haline geldi. Özellikle bazı fanatik yayın organları yanlış olduğunu göre göre yazıyor ve doğrusunu bilmelerine rağmen ısrarla yalana devam ediyorlar.

        Benimle ve ailemle ilgili de yalanlar ve iftiralar havada uçuşuyor. Böyle aleni iftira durumlarında karşı tarafı muhatap almam ve gerekirse de doğrudan yargıya başvururum. Ancak bu kez yalanlar başka insanları da ilgilendirdiği için bu konuyu yazmak durumundayım.

        Arkadaşlar, birkaç paparazzi tarzı fotoğraf üzerinden senaryolar yazdığınız ‘Smryna’ adlı yat bize ait değil. Günlüğüne 42 bin TL verip bu tekneyi kiraladığımıza dair haberler de baştan sona yalan. Smyrna, dostlarımız Hazım ve Duygu Giray çiftinin. Lütfen 5 milyon dolar kredi yalanı gibi olmasın bu olay da.

        3 çocuklu, cıvıl cıvıl, deniz tutkunu bu güzel aile Bodrum’dayken bizi davet etti ve biz de onların misafiri olduk, teknede güzel bir gün geçirdik. Hepsi bu. Çoğu işadamı, özel jetini ve yatını iyi fiyat alırsa kiralamaya da verebiliyor ama Smyrna için bu durum geçerli mi açıkçası bilmiyordum.

        İnternette yaz sezonu için günlüğüne 9 bin Euro istenen Smyrna yatı Giraylara ait mi yoksa isim benzerliği mi diye Hazım ve Duygu’ya sordum. Evet, aynı tekneymiş. Kendilerinin Bosphore Yachts diye de bir firması varmış ve acenteler aracılığıyla bu tekneyi de kiralıyorlarmış ama bu fiyatlara çok nadir yabancı müşteriler tutuyormuş. Mesela geçen sene Kazakistan Devlet Başkanı bu tekneyi bir haftalığına kiralamış vs.

        HABERCİLİKTE SON NOKTA: OLMAYAN GÖRÜNTÜYÜ GÖRÜNTÜLEMEK

        Ayrıca benim de olduğum bazı fotoğrafları yayınladınız anladık da Rasim’in tek fotoğrafı yokken nasıl ‘Rasim Ozan aylar sonra görüntülendi’ diye haber yapılabiliyor? Yani yalanın da bir sınırı olması gerekmez mi? Ortada tek görüntü yok ve olmayan görüntü üzerinden ‘Rasim görüntülendi’ deniyor. Muhtemelen tüm bu yazdıklarıma rağmen de yalanlar devam edecek…

        Bir yalımız olmadığını bildikleri halde hala ısrarla 'yalı yalı' diye yazan, 5 milyon doların 7’de 1’inden bile daha az krediyi TL olarak çektiğimizi bildikleri halde hala 5 milyon dolar kredi yazıp bir de uydurma astronomik ödeme tabloları çıkartanların, bu hastalıklı ve saplantılı tavrından kurtulmaları mümkün değil!

        Diğer Yazılar