Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sabahtan beri bir hastane odasından dışarıda yağan yağmuru izliyorum. Yoldan durmaksızın ambulanslar geçiyor. Hava puslu, gündüz de olsa farlar açık. Her damla o farların ışığında paramparça oluyor. Bir Kieslowski filminin içindeyim sanki. Dumanlı, gri, şiirsel bir sıkıntı…

        Annemi günün ağarmasına saatler kala ameliyathaneye aldılar. Biraz önce odaya döndü. O uyuyor, ben yazıyorum. Dermanı olmayan bir dert değil çok şükür. Yıllardır ihmal ettiği dizler artık alarm veriyordu. Öyle büyük bir acıyı bizden gizlemiş ki bunca zaman... Sol diz, sağ diz ve kalçalar. Hepsi birden tamire muhtaç.

        Şimdilik tek dize protez yapıldı. Zaman içinde diğer diz ve kalçaya gelecek sıra. Biraz önce ameliyatta taktıkları metali gösteren röntgen de geldi. Gözlerime inanamadım. Bacağın içinde kocaman iki parça var artık. Sonrasında diğer diz ve kalçalarda da olacak bunlardan.

        Röntgenden görünen protez.

        Ancak yine de röntgene bakarken büyük bir mutluluk hissediyorum. Hastane kapısından, "atlatmış" olarak çıkıp gidilecek bir rahatsızlık için girmişiz. Hayatta bundan daha coşku verici ne olabilir?

        Günlük koşturmada atladığımız, değerini bilmediğimiz onca şey bu odanın iç sıkıcı durağanlığında kendini hatırlatıyor. Dışarıdan gelen hemşire sesleri, odayı temizlemeye giren kadın, yan odadaki ziyaretçiler… Hepsi düşünmeyi unuttuklarımızı düşündürtüyor.

        Kısacası ben bugün başka bir alemdeyim. Yarın kaldığımız yerden devam…

        Diğer Yazılar