Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Felaketler peş peşe geliyor. ‘Geldi’ demeye dilim varmıyor zira bitmiyor kazalar, afetler...

        5 Şubat 2020 kapkara bir gün olarak tarihe geçti. Elazığ depreminin yaraları henüz sarılmamışken gelen haber hepimizi perişan etti. Acımız çok büyük…

        Ancak yalnızca üzülerek, ah vah ederek geçiştiremeyeceğimiz bir tablo var karşımızda. İlk gün 5, ikinci gün 33 ölü ve 3 kayıpla birlikte çok vahim bir çığ faciası bilançosu bu.

        Haberi aldığımda felaketin meydana geldiği dünyalar güzeli Bahçesaray ya da kadim ismiyle Müküs gözümde canlandı. 2010 yazında hem de dün aralarında çığ altında yaralalan Cumhurbaşkanı Başdanışmanlarından AK Parti Van eski milletvekili Gülşen Orhan’ın da olduğu bir grupla gitmiştim bu yemyeşil, şiir gibi ilçeye ve köylerine.

        Yazları serin ve güzel ama kışları çok çetin Van…

        ÇIĞ TÜRKİYE'NİN BİR GERÇEĞİ, PEKİ BUNA YÖNELİK ÖNLEM ALDIK MI?

        Maalesef bu bir gerçek. Gülşen Orhan da bölgede sık yaşanan çığ tehlikesine yönelik önlemler almak için gayret gösteren bir isim. Yıllardır bu konuya dikkat çekmeye çalışıyor, Karabet Kar Tüneli’nin yapılmasında çabaları etkili oldu ve dün de yine çığ faciasının ardından incelemeler için oradaydı… Ta ki daha büyüğü üzerlerine gelene kadar. Engellemeye çalıştığı çığ onu da yaraladı…

        Şunu bilmemiz gerek: O bölgede çığ sürpriz değil. Rakım çok yüksek ve tipi aylarca yolları kapatıyor, sık sık çığ düşüyor. Bunun için özel eğitimlerin verilmesi gerek. Çığ arama kurtarma farklı püf noktaları olan bir alan.

        Benim bildiğim Türkiye’nin bu konuda tek eğitim veren merkezi Erzurum AFAD Çığ Eğitim Merkezi. Orada belli aralıklarla Jandarma ve Belediye arama kurtarma ekiplerine eğitim verildiğini biliyorum ama belli ki bu hiç yeterli değil.

        Doğa felaketini önleyemezsiniz ama doğru önlemlemlerle sonuçlarını değiştirebilirsiniz. Bu konuya biraz önem versek, çığ olayının Türkiye’nin bir gerçeği olduğunu göz önünde bulundurarak tedbir alsak dünkü facia yaşanmaz, 38 can gitmezdi…

        TRANSPONDER NEDEN YOK?

        AKUT’un altın yıllarında kurumun en önemli pozisyonlarında bulunmuş ve bir çok çığ hadisesinde arama kurtarma operasyonlarında görev almış çok değer verdiğim bir tanıdığımı aradım dün.

        Öyle kritik bilgiler verdi ki…Ondan öğrendiklerimle bu kazanın büyük oranda tedbirsizlik ve bilgisizlikten kaynaklandığını gördüm.

        Bakın çığ felaketlerinde bilinmesi gereken neler var…

        Çığ düştükten sonra altında kalanları canlı çıkartmak ilk 20-30 dakikada mümkün. Sonrasında bu ihtimal yok denecek kadar azalırmış. Yani ertesi gün kurtarma yapmaya gelen ekibin herhangi bir kişiyi canlı çıkarma şansı yok zaten. Dolayısıyla hava daha elverişli hale geldiğinde gidilmeliydi.

        Duyunca çok şaşırdığım ikinci nokta kurtarma ekibinde bu tip aramalarda olmazsa olmaz olan transponder cihazlarının bulunmayışı. Bu, ortalama 700 TL’ye alabileceğiniz bir çeşit elektronik vericiymiş. Sinyal yayıyor. Çığ altında kalındığında nokta atışı bulunmayı sağlıyor.

        20 yıl önce AKUT’ta varmış, şimdi giden ekiplerde yok mu?

        Kaza yerinden gelen görüntülerde kurtarma ekibinin elinde uzun çubuklar var. Bu öyle ilkel, öyle 2020 Türkiyesine yakışmayan bir görüntü ki!

        20-30 kişi yanyana dizilip aynı anda çubukları kara saplıyor ve altında canlı olup olmadığını bulmaya çalışıyorlar. Dünkü görüntülerde bu vardı. Halbuki arama kurtarma ekiplerinde transponder bulunsa karın altından sinyal verecek, nokta atışı yapılacak…

        DEMİR KÜREK KURTARAYIM DERKEN ÖLDÜREBİLİR!

        Yalnızca o da değil. Ekipler bir de ağır demir küreklerle karı kazıyorlardı. Konuştuğum AKUT yöneticisine göre bu da iki açıdan çok yanlış. Öncelikle ağır kürek kar altında bulunduğu varsayılan kişilerin kafalarına denk gelip, kurtarmaya çalışırken orada bir insanı öldürebilir. İkincisi de bu kürekler çok ağır olduğu için kullananı hemen yorar ve operasyonu yavaşlatır.

        Halbuki alüminyum ya da sert plastik dağcı kürekleri varmış dünyada bu tip çalışmalarda kullanılan. Anlaşılan ekiplerin elinde ya bu küreklerden yok ya da böyle küreklerin varlığından haberleri yok…

        TÜRKİYE'DEKİ ÇIĞ PARKURLARI BELLİ

        Çığ kendine yeni parkurlar çizen bir doğa olayı değil. Parkuları belli imiş. Her yere çığ düşmezmiş.

        Bu tehdidin var olduğu gelişmiş ülkelerde ya çeşitli yöntemlerle biriken kar kontrollü bir şekilde aşağı indirilerek çığ düşmesinin önüne geçiliyor ya da parkura demir kafesler konarak karın düşmesi engelleniyor ya da beton tünel yapılarak yolun üzerinden akması sağlanıyor.

        Karabet Kar Tüneli bunun için yapılmıştı ama yeterli değil. Zaten yapılma kararı verilen iki tünel daha var. Ancak iki yıldır bekliyor maalesef…

        92'DE PATLAMA YAPAN ÖLÜMLER

        Çığ Türkiye’nin doğu bölgelerinin bir gerçeği. Dünkü felaketler nedeniyle 1992 yılında 443 kişinin çığın altında kalarak yaşamını yitirdiğini öğrendim. O yıl çok fazla sayıda çığ düşmüş ama genel ortalama da yılda 100’ün üzerinde.

        Çığ genelde yaylaya giden köylüye düşüyor ve toplu bir hadise olmadığı için büyük haber yapılmıyor, o nedenle maalesef kamuoyu pek de bilmiyor tehlikenin boyutlarını…

        Fakat dünkü olay bütün vahameti ile bu konuda ne kadar eksik, donanımsız ve bilgisiz olduğumuzu gözler önüne serdi.

        Sevgili okurlar, doğa olayları bu yılın başından beri bize bir uyarı gönderiyor. Saçma sapan, hiçbir yere varmayan konularla zamanımızı heba edeceğimize artık gerçek meseleler üzerine yoğunlaşalım, tartışmalarımızı, gerekirse kavgalarımızı sonuç alınabilen konularda verelim..

        Türkiye ancak böyle ileri gider…

        Aynı siyasi mevzuların etrafında tavaf edip zaman harcamayı sürdürürsek olduğumuz yerde sayar, kar altında demir kürek ve çubuklarla arama yapan bir ülkenin çocukları olarak yaşamaya devam ederiz…

        *

        Uçak hadisesi de aynı sebepten

        Yalnızca çığ da değil, bir de uçak faciası yaşandı. Rüzgarın ani sıçraması ve yön değiştirmesi ile kontrolünü kaybeden bir uçak. Yine Pegasus… 2 yıl içinde üçüncü kez…

        Bu konunun en önemli uzmanlarından Habertürk yazarı sevgili Güntay Şimşek’i ve güvendiğim bazı uzmanları dinledim. Pilot hatası üzerinde duruyorlar. Yani bu da önlenebilir bir facia gibi görünüyor.

        Bu yazıyı yazarken can kaybı 3'tü Umarım bu sayı artmaz.

        Konuyu yazmaya devam edeceğim… Pilot hatası ya da uçaktaki teknik eksiklikler nedeniyle yaşanmış bir olay olup olmadığının takipçisi olacağım. Bir havayolu 3. kez aynı hadiseyi yolcularına yaşatıyorsa bunun sebeplerinin muhakkak araştırılması ve hesabının sorulması gerekir…

        Diğer Yazılar