Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Türkiye’nin temel beklentisi net.

        Rusya’nın, Şam rejiminin saldırganlığını derhal durdurmasını istiyoruz.

        Yani esasen Rusya’nın garantör ülke olarak Soçi mutabakatının gereğini yapmasını bekliyor Türkiye.

        Peki bu mümkün mü?

        Göz göre göre Şam rejimini destekleyen ve 34 kaybımızdan çok açık bir şekilde sorumlu olan Rusya bu aşamada Türkiye’ye karşı Esad’ı durdurur mu?

        Evet… Durdurabilir…

        Nitekim büyük ihtimalle bugünkü toplantının en önemli neticesi olarak açıklanacak olan ‘Rusya gerilimi durdurmak için elinden geleni yapacaktır’ minvalinde bir cümle olacak.

        Uluslararası ilişkiler tahsili yapmış bir gazeteci olarak bence iki sebepten Rus rejimi Türkiye ile anlaşma yoluna gidecektir.

        Birincisi Moskova’nın genel stratejisi sahada kırıp döktükten sonra masada taviz vermek. Bu çok temel ve kadim bir Rus dış politika pratiği.

        Bu yüzden de Moskova’nın masada uzlaşılabilir bir çizgi izleme ihtimali yüksek…”

        TAM DA BEKLEDİĞİM GİBİ OLDU

        Dün böyle yazmıştım.

        Çok şükür, tam da beklediğim gibi hatta daha da ötesi oldu. Ateşkes kararı alındı. Rusya’nın gerilimi düşürme yaklaşımı ve riyakarca da olsa şehitlerimize yönelik taziye mesajı yeni bir sürece geçildiğini gösteriyor.

        Bu yazının yayınlandığı saatlerde ateşkes hayata geçmiş olacak. Kalıcı bir çözüm olmamakla birlikte en azından siviller bir müddet rahat nefes alacak ve politik çözüm için diyalog zemini yeniden açılacak.

        Bir güvenli koridor oluşturulacak ve Türk-Rus ortak devriyeleri önümüzdeki pazar gününden itibaren belirlenen rotada devriyeye başlayacaklar.

        Türkiye Moskova zirvesinden istediği sonucu almış olarak dönüyor. Maalesef bu arada çok acı kayıplar yaşandı öte yandan Esad’ın ordusu ciddi bir hasara uğradı. Moskova Zirvesinden çıkan sonuçta bu hasarın büyük payı olduğunu düşünüyorum.

        Tabii karşımızda mutabakatları her an ihlal etme potansiyelinde olan bir güç olduğunu unutmadan, temkini elden bırakmadan hareket etmekte fayda var…

        *

        Ya ABD ya Rusya değil

        Moskova’daki zirve başlamadan birkaç saat önce içlerinde başkonsoloslar, akademisyenler ve gazetecilerin bulunduğu yüksek profilli bir davetli grubu Dolmabahçe Cumhurbaşkanlığı Çalışma Ofisi’nde ABD Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey’i dinliyordu. O grubun içinde ben de vardım ve bu zamanlamanın tesadüf olmadığını biliyordum.

        Başkan Erdoğan, Putin ile görüşmek için Moskova’ya yola çıkarken, Trump’ın özel temsilcisinin İletişim Başkanlığı’nın düzenlediği bir panelde Erdoğan’ın başdanışmanlarından Gülnur Aybet ile yan yana oturup bir konuşma yapması, ABD ve Türkiye arasında Suriye’de ittifak etme ve hava savunma sistemleri konusunda diyalog olduğunun ifade edilmesi ve işbirliğinin hatırlatılması açık bir mesaj niteliğinde.

        Türkiye Rusya ile ilişkilerini sürdürürken NATO ve ABD’den de destek bekliyor ve iki taraflı diplomasi işletiyor. Bu zor korunabilecek bir denge. ABD dönüyor, dolaşıyor, S400’lerle bu iş olmaz demeye devam ediyor. Ancak Türkiye bu dengeyi zorluklarına rağmen sürdürebilirse kesinlikle güçlenir.

        *

        Kapılar yine kapanacak mı?

        Moskova’daki mutabakat, Suriyeli mültecilerin Avrupa’ya geçiş sürecini durduracak mı? Türkiye yeniden kapıları kapayacak mı?

        En azından kısa vadede kapamayacak. Geçişler sürecek, zira Türkiye AB’den destek beklemeye devam ediyor. 2016’da verilen sözlerin yerine getirilmesini bekliyor.

        *

        Ölümden kaçan 1 milyon insan…

        Size bugün bazı rakamlar vereceğim. Bu rakamları AFAD Başkanı Dr. Mehmet Güllüoğlu’nun çalışmasından aldım. Güllüoğlu dün sabah Dolmabahçe’deki İdlib konferansında çok etkileyici bir sunum yaptı.

        Toplantıdan sonra kendisinden hazırladığı dosyayı istedim. Sizinle o dosyadan yaşanan felaketin boyutlarını gözler önüne seren çok çarpıcı bilgiler paylaşacağım…

        Aralık 2019’dan beri İdlib bölgesinden kaçan sivillerin sayısı 961286. Bu rakam her dakika artıyor. 188582 aile evlerini terk etmiş geçtiğimiz 3 ay içinde. Bunların 187121’i erkek, 197984’ü kadın, 278493 kız çocuk ve 297688 erkek çocuk.

        EĞİTİMSİZ VE TRAVMALARLA BOĞUŞAN BİR KUŞAK YETİŞİYOR

        Bu insanların neden kaçtıkları sorulmuş. Yüzde 80’i aynı cevabı vermiş: Ölüm korkusu. Kadın, çocuk, yaşlı, bir halk ölümden kaçıyor! Yani bazılarının ileri sürdüğü gibi burada yan gelip yatmak için evlerini terk etmiyorlar.

        Türkiye kendi toprakları kadar Suriye topraklarında da çok ciddi yardımlar yapıyor. Yanı başımızda bir ülke yanıyor, yıkılıyor ve bu trajedide tek somut ve büyük çaplı yardım eli Türkiye’den geliyor.

        Fırat Kalkanı bölgesinde 116, Zeytin Dalı bölgesinde 7000 kişilik tamamını AFAD’ın yaptığı 3 ve İdlib’de 445 kamp var. Bu kamplarda yaklaşık 1 milyon insan yaşıyor.

        Bu insanlara ekmek, temel gıda, temel temizlik malzemeleri başta olmak üzere devamlı yardım yapılıyor. AFAD her yerde var. BM’nin yardımları da düzenli devam ediyor.

        Yeni başlayan Bahar Kalkanı harekatının olduğu bölgede AFAD 9 kamp inşa etmiş.

        Ancak hayatın kamplarda sürdürülmesi çok zor sevgili okurlarım… Ne zamana kadar dışarıdan gelen yardımlarla ve çadırlarda yaşanabilir?

        Normal, gündelik akışı sağlamak için de Türkiye ciddi çalışmalar yapıyor, evler, okullar inşa ediyor. Unutmayalım yanı başımızda sefalete ve bombalara terk edilmek istenen bir halk var. Bu talihsiz insanlar şayet yardım eli uzatılmazsa ciddi travmalarla boğuşacaklar. Eğitim olanaklarından yoksun bir nesil ortaya çıkacak, bu hepimiz için büyük bir problem.

        “Türkiye’nin Suriye’de ne işi var” diyenler, Suriye’nin Esad rejimi ve Rusya’nın eline bırakıldığı senaryoda Türkiye’nin nasıl büyük problemlerle karşılaşacağını ya düşünmüyorlar ya da görmezden geliyorlar.

        Diğer Yazılar