Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün sabah Ekrem İmamoğlu’nun toplantısı için Saraçhane’deki İBB binasından içeri girerken ister istemez geçen hafta ile bir kıyaslama yaptım.

        Tam bir hafta önce aynı gün, aynı saatte ilk toplantıyı izlemek için de buradaydım. O toplantıda kapıdaki kalabalık daha azdı, arabayı park etmek için kolaylıkla yer bulmuş, rahatlıkla içeri girmiştik.

        Bu kez her yeri hınca hınç dolu, arabaları kaldırımların üzerine çıkmış buldum. Süreç ilerleyip tansiyon yükseldikçe ilgi artıyor diye düşündüm ki içeride gördüğüm kadarıyla medya katılımı bakımından bu kesinlikle doğru. Çok daha geniş bir katılım vardı dün.

        Ancak geçen hafta DEVA hariç (Mustafa Yeneroğlu’nun yurtdışı seyahati nedeniyle) 6’lı Masa’nın temsilcileri kürsüdeyken bu kez Ekrem Bey tek başına sahnedeydi. Zannediyorum bunun sebebi bu hafta Ankara’da grup ve MYK toplantılarının olması. Geçen hafta meclis yoktu. Bu hafta herkes başkentte olduğu için içeride geçen haftaya kıyasla diğer partilerden katılım daha azdı. Ben İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu ve İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz’ı gördüm. Bir de Demokrat Parti İstanbul İl Başkan Yardımcısı Aşkın Höbek vardı. Atladıklarım da olabilir ama bu kez görüntü çok daha baskın bir şekilde “CHP toplantısı”ydı.

        REKLAM

        Dikkatimi çeken başka bir fark da geçen haftaki toplantıya kızını yurt dışına yolcu ettiği gerekçesi ile gelmeyen Canan Kaftancıoğlu’nun bu kez en ön sırada hazır bulunmasıydı. Canan Hanım tam toplantı başlarken Sezgin Tanrıkulu ile birlikte girdi içeri. Geçen haftaki yokluğuna tezat net bir ‘varlık’ fotoğrafı verdi.

        İBB’ye yönelik kayyum senaryoları hız kazanırken CHP safları sıklaştırarak çok doğru yapıyor.

        Önceki gün İBB’nin önüne kurulan Haysiyet Duvarı
        Önceki gün İBB’nin önüne kurulan Haysiyet Duvarı

        ÖNCEKİ GÜN İBB'NİN ÖNÜNE KONAN PANO

        Geçen haftaya kıyasla gördüğüm başka bir fark da CHP Gençlik Kolları’nın dışarıdaki kapının önüne önceki gün kurduğu Haysiyet Duvarı. “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” yazılı duvar ile İmamoğlu yönetimi sanki şimdiden olası bir kayyum hamlesine karşı vatandaşları birlik olmaya çağırıyor. Bu duvar bende dejavu hissi yarattı, çok derin bir hüzün verdi. Bu ülkede filmi sarıp sarıp yeniden izliyoruz sanki. Sadece isimler yer değiştiriyor, bir zamanlar aynı slogan ve afişlerle yürüyenler şimdi o afişlerin yeniden yazılmasına sebep oluyor… Hadi artık bizi geçtim, yazık değil mi çocuklarımıza?

        İZMİR'DEKİ 15 KİŞİ

        Gelelim toplantıya… Ekrem İmamoğlu bence sert ve etkili bir sunum yaptı. Toplantıda yeni olanlardan biri İzmir boyutuydu.

        İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun belediyenin iştirak şirketlerinde çalışanlarla ilgili işten çıkarma yetkisinin olmadığını söylemesine karşı İmamoğlu İzmir Belediyesi iştirak şirketlerinden İz Enerji ve İzelman’da çalışan 15 işçinin arşiv taramasından çıkan sonuçlara göre Bakan’ın onayıyla işten çıkarıldığını öne sürdü.

        Mevlüt Uysal dönemi, tartışılan itfaiye çalışanı gibi bir çok konuyu dile getirdi ama bence bu ayrıntılardan çok kullandığı kelimeler ve üslubu akılda kalıcı oluyor. Kendisine yöneltilen suçlamalara cevap vermesini anlıyorum fakat bence detaylar artıp, iş dallandıkça ilgi azalıyor, ne neydi, birbirine karışıyor.

        REKLAM

        BU TABİR POPÜLERLEŞİR

        Ben daha çok ‘Ben ılık su demokratı değilim’ çıkışını ve ‘Kavgayı büyütüyorum’ cümlesini önemsedim. Ilık su demokratı Tayyip Erdoğan’ın ‘tatlı su demokratı’ atfına cevap. ‘Kavgayı büyütüyorum’ ile ise ‘hodri meydan’ diyor İmamoğlu.

        Ekrem Bey son derece mücadeleci bir karakter. Meydan okumalar karşısında asla geri adım atmıyor, aksine bence seviyor meydan okunmayı. Şayet kayyum gibi bir senaryo hayata geçerse sokak sokak, il il gezip hak mücadelesi vereceğini söylerken bunu çok iyi yapacağından emin ve o hissi karşı tarafa geçiriyor.

        Ben böyle bir çılgınlık yapılacağına ihtimal vermek istemiyorum ama şayet görevden alınırsa bu, Türkiye’de telafisi zor bir toplumsal yarılmaya sebep olur.

        MÜFETTİŞ ARİF YILDIRIM HANGİ BELEDİYE BAŞKANINI TEHDİT ETMİŞ?

        Ekrem İmamoğlu sunumu sırasında İBB’yi teftişle gönderilen kurulun başındaki müfettiş Arif Yıldırım ile ilgili ne kadar taraflı ve militan olduğunu anlatırken “Belediye başkanlarını nasıl tehdit ettiğini biliyorum” dedi.

        İBB kaynaklarına sordum, sonra baktım Deutsche Welle’den meslektaşım Can Bursalı toplantıdan hemen sonra yazmış… İmamoğlu’nun kast ettiği 2021 yılında istifa eden AK Partili Belediye Başkanı Rasim Arı imiş. Hatta Arı’nın Yıldırım ile ilgili “Bu dünyada hukuk önünde ve öteki dünyada iki elim yakasında” diye tweeti de var.

        İMAMOĞLU'NA SORDUĞUM İKİ SORU

        Toplantıda İBB Başkanına iki soru yönelttim.

        İlki önceki gün Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözleri ile ilgiliydi. Kılıçdaroğlu kayyum senaryosunun hayata geçme ihtimaline istinaden “Bunu yapmaya kalkarlarsa kimse Bay Kemal’den sabır beklemesin. Cehennemin kapılarını açarlar, kimse için iyi olmaz” diyerek çok kuvvetli bir çıkış yaptı.

        REKLAM

        Kendisiyle bu açıklamasından sonra görüşüp görüşmediğini, şayet böyle bir şey gerçekleşirse ortak bir eylem planları olup olmadığını sordum.

        “Zaten genel başkanla biz her zaman istişare halindeyiz.” diyerek Cuma gününe işaret etti, büyük bir açılışta bir araya gelecek ve orada yüz yüze değerlendireceklermiş. ( Dudullu-Bostancı metro hattı açılışı var, İmamoğlu 6’lı Masa’nın diğer liderlerini de bu açılışa davet etti-na) “Ama” diyerek ekledi “bunu tasarlamak, konuşmak dahi bana zul geliyor, zulüm geliyor…”

        İkinci sorum ise önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözleşmeli personellerle ilgili yaptığı açıklamalar sırasında sarf ettiği “Büyükşehir belediyelerinde dahil kapının önüne konanları gördük. Onlar yasal düzenleme ile görevlerine dönecek” açıklamasıydı. İki seçim arası işe alınanların iş akitlerini feshettiğini daha önce açıklamıştı İmamoğlu. Bu sözleri nasıl değerlendirdiğini sordum. Şayet göreve iade edilirlerse ne olacak? İBB onları işe almamakta direnebilir mi?

        Buna “Biz kimsenin iş akdini haksız yere sonlandırmadık. Bunun hesabını defalarca verdik. Düşünsenize üzerimize gelmek isteyen bu irade varken en ufak bir hukuksuzluk yapsak başımıza neler gelirdi?” yanıtını verdi.

        Ancak bir düzenleme ile fiili durum yaratılırsa İBB’nin tepkisi ne olacak? Bu sorunun cevabı bende hala yok…

        Diğer Yazılar