Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Seçimlere artık bir yıl var. Ankara’da giderek zayıflayan sonbahar ihtimalini saymazsak.

        CHP’nin İstanbul mitinginin Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylık ilanı olduğu konusunda geniş bir mutabakat var.

        Bu sürece, esasen genelde fısıltıyla konuşulan ve anılmasını bile asla doğru bulmadığım mezhep tartışması da eklendi. Bu tartışmanın gündeme getirilmesinde Kılıçdaroğlu’nu adaylıktan vazgeçirme gayreti olduğu da çok açık.

        Geçtiğimiz yılın ortalarından itibaren, CHP liderinin adaylık konusundaki kararlılığının her geçen gün daha da arttığını gördük. Kuşkusuz kendi partisinden açık bir eleştiri almadı. Belli imalar ve dolaylı analizler dışında. Bunun bir yanıyla parti disiplininin, diğer yandan da güç kaybı endişesinin sonucu olduğu da ortada.

        Buradaki temel mesele esasen çok açık.

        Muhalefet cephesinde kanaatini açıktan ifade edenler de, belli bir suskunlukla yola devam edenler de CHP liderinin cumhurbaşkanlığı yarışında şansını düşük buluyor.

        CHP adına görüş ifade edenler az önce ifade ettiğim gerekçelerle bunu yansıtmıyor. Ama kendilerine şöyle bir yol seçiyorlar başka adaylar olduğu gerçeği hatırlatılınca: “Elbette farklı adaylarımızın olması parti içi demokrasi açısından önemli. Bu bizim zenginliğimizdir.”

        MİTİNG SORULARA CEVAP OLMADI

        İstanbul mitingi, önümüzdeki büyük siyasi sorulara dair cevaplar verdi mi? Kılıçdaroğlu’nun adaylık vurgusunun daha da güçlenmesi dışında hayır. 6’lı masanın diğer üyelerinin böyle bir ilanı destekler görüntü vermekten kaçındığı da ortadaydı.

        Ali Babacan’dan gelen “Ortak aday çıkmazsa, aday olabilirim” beyanı ise, “Kendi amblemimizle seçime gireceğiz” sözüyle başlayan sürecin doğal bir uzantısı. Hatta planlaması. Babacan’ın o ilanla birlikte yeni bir siyasi strateji izlediğini, bunun da 6’lı masanın gündeminden farklı ilerleyeceğini öngörüyorum. DEVA çevresinden aldığım izlenimler de bunu doğruluyor.

        CHP, genel başkanını aday göstermeyen bir parti olarak üçüncü kez bir başka isme geçit verir mi? Ekmeleddin İhsanoğlu ve Muharrem İnce tecrübeleri farklı olsa da, ortak yönü genel başkanın yarış dışında tutulmasıydı.

        Şimdi bu konuda bir tercihin netleşmesi için daha çok zamana ihtiyaç var. Miting konuşmasında ve devamındaki paylaşımlarda Kılıçdaroğlu, “kazanamazsın” yönündeki algıyı kırmak için hayli çaba gösterdi. Başarılı olabildi mi, epeyce tartışmalı.

        Muhalefete ya da iktidara yakın olduğu söylenen anketlerin gösterdiği ibre, cumhurbaşkanlığı yarışında CHP liderinin hayli geride olduğu. Öte yandan belli bir yükseliş yakalasa da CHP’nin de yüzde 30’a uzak olduğu.

        CHP’de çok tecrübeli siyasetçiler var. Kamuoyuna elbette genel başkanımız kazanamaz demiyorlar, ama ellerinde bu veriler varken buradan bir çıkış aramaları da sürpriz olmaz.

        AKŞENER’İN BAŞBAKANLIK İDDİASI

        6’lı masada Kılıçdaroğlu’nun adaylığına dair bir olumlu yaklaşım yok. Bunun hem saha verileriyle, hem de diğer partilerin sosyolojisi ve farklı dokularıyla ilgisi var. Mevcut sessizlik, bir yanıyla “masa adabı”, diğer yandan da tartışmaya erken girmeme gayreti. Ama asla bir onay değil.

        İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, mitingle hareketlenen siyasi atmosfere “İstanbul’da ve Türkiye’de birinci parti olacağız” ve “Ben de bu ülkenin pazarlıksız, hak edilmiş başbakanı olacağım” mesajlarıyla katıldı.

        Başbakanlık kısmı önce bir korunma stratejisiydi. Şimdi çıtayı yükseltmenin aracı olarak ortaya konuluyor. Gelinecek nokta, Akşener’in de adaylık kulvarına girmesi olacak büyük ihtimalle.

        İMAMOĞLU VE YAVAŞ

        Kendisini umut olarak görenler eliyle ağır biçimde eleştirilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ise mitingde beklenen birlik ve beraberlik görüntüsünü verdi. Adaylık tartışmasının henüz tam olarak kapanmadığını düşünsem de, enerjisinin hayli düşük ve terk edilmişlik psikolojisinin yüksek olduğu düşüncesindeyim. Kişisel gözlemim bu.

        İmamoğlu’nun partide yaşadığı siyasi operasyondan çok, İstanbul sermayesi ve okur-yazarlar düzeyinde aldığı tepkileri daha fazla önemsediğini de duyum olarak aktaralım.

        Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’la arasında soğuk rüzgarların estiği yönündeki görüntü, başka görüntülerle yalanlanmak istense de; bu siyasi rekabetin iki belediye başkanı arasındaki mesafeyi giderek açacağı ortada.

        CHP’de ise İmamoğlu’na yönelik eleştiriler için “Tamam eleştirelim, ama bunlar bir yandan da Mansur Yavaş’ın önünü açıyor” kaygısını taşıyanlar da var.

        Bizi çok hareketli bir seçim dönemi bekliyor gerçekten de.

        Diğer Yazılar