Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kim bilir kaçıncı kez söylemiş olacağım. Dünyada, bölgede ve elbette ülkemizde olup biteni anlamaya çalışıyoruz.

        Farklı pencerelerden ve kaçınılmaz olarak zihnimizdeki bagajların etkisiyle.

        Yeni bir dünya kuruluyor, orada yeni ittifaklar, arayışlar şekilleniyor derken; genel anlamda birbirini etkileyen, belirleyen ya da dönüştüren bir dizi hadiseden, iç içe geçmiş dinamiklerden söz ediyoruz.

        Ancak daha en başında, kağıt üzerinde düşünüp öngördüklerimizin, beklenmedik gelişmelerle alt üst olabileceği gerçeğini kabul ederek.

        Analiz, bir yönüyle zihnimizde oluşturduğumuz hayali bir binadır. Bazen bina tümüyle yıkılır, bazen harap olur, kapısı, penceresi kırılır.

        Bazen de beklediğinizden çok daha sağlam bir zihin faaliyeti olarak sizi haklı çıkarır.

        Bunları göze almadan analiz yapmak, geleceği okumak mümkün değildir.

        MUMLA ARANAN İSTİSNALAR

        Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonrasında yaşananlar herhalde hiç olmadığı kadar öğretici oldu bu alanda.

        Kuşkusuz dünyada her güç odağı, mücadele ettiği alanda algılar oluşturmak ve oyun kurmak için, yönlendirici ve yanıltıcı analizler, bunları besleyen çalışmalar yapar.

        Bunların peşinde kimi ne kadar koşturabilirseniz, o kadar güçlü oyun kurabilirsiniz.

        REKLAM

        Öte yandan elbette daha bağımsız ve görüp anladığını aktarma gayretinde olanlar da var.

        İşte onların da ciddi ölçüde yolda kaldığı, en hafif deyimle analiz binalarının çöktüğü bir dönemdeyiz.

        İstisna sözcüğü, hiç olmadığı kadar anlamlı bu zeminde. Çünkü geleceğe dair söylediklerinde en azından genel hatlarıyla yanılmayanlar şaşırtıcı derecede az.

        BÜYÜK İDDİALAR VE GERÇEKLER

        Rusya-Ukrayna savaşının, esasen ABD-Rusya arasında bir büyük pay kavgası olduğunu, ne yolun başında kahramanlaştırılan Zelenskiy’nin, ne de ülkesinin zerre kadar değeri olmadığını söyleyenler istisnaydı mesela.

        Bir de büyük iddialar vardı.

        Bir yanda Ukrayna’nın Rusya’ya karşı zaferler kazandığını ilan edenler; diğer yandan Kiev’in kısa sürede düşeceğini ve Moskova’nın yeni bir yönetim kuracağını söyleyenler.

        ABD-İngiltere ittifakı öncülüğünde Rusya’ya uygulanan ambargolar sonrasında bu ülkenin kısa sürede ekonomik olarak çökeceğini, Putin’in devrilip yerine daha ılımlı bir yönetimin geleceğini öne sürenler.

        Kuzey Akım 2 projesi iptal edilirken, Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın alternatif kaynaklarla Rusya’ya bağımlı olmaktan kurtulacağını dile getirenler.

        Bizde de durum farklı değildi.

        Mesela daha ilk günlerde Türkiye’nin Rusya’nın güdümünden kurtulması gerektiğini söyleyen bir muhalefet vardı.

        Onlara eşlik eden, hatırı sayılır okur-yazarların dile getirdiği başka bir tez daha vardı.

        “Yaptırımlara uymamız gerekiyor, yoksa Batıyla ilişkilerimiz büyük hasar alır.”

        Bunlar da geride kaldı, “NATO’dan ayrılmalıyız, Türkiye’nin geleceği Avrasya’da” diyenler de.

        REKLAM

        Ankara, savaşı bitirmeyi istemeyen küresel güçlere rağmen, ısrarla aktif bir denge ve müzakere zemini olarak yol aldı.

        Bu dengenin ne kadar kıymetli ve hayati önem taşıdığını zamanla daha iyi anlayacağımızdan eminim.

        Tek kaygım, içeride dengeleri kurmakta zorlandığımız ve partizanlığın iyice çığrından çıktığı bir döneme, bu dengelerin ve emeklerin kurban edilmesi.

        Peş peşe gelen hadiseler, dilerseniz aralarında hiçbir irtibat olmadığını düşünün, bizi bekleyen geleceği yeterince endişeli kılıyor.

        Fransa’da Macron’un güçsüzleşmesi, İngiltere’deki “kabine darbesi”, Japonya’daki suikast ve Sri Lanka’daki olaylar.

        Kendimizi ve olup biteni daha fazla ciddiye almalıyız.

        Diğer Yazılar