Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İç siyasete ya da seçim sonuçlarına etkisi tartışılsa da; mevcut hükümetin avantajlar listesinin başına dış politikayı yazmak mümkün.

        Nitekim, küresel ölçekteki krizin ortasında Türkiye, barış ve müzakere konusunda öncü rolüyle takdir topluyor. Rusya-Ukrayna savaşındaki esir mübadelesi de, sanıldığının aksine son derece zorlu aşamaların ardından gerçekleşti.

        Bugün bu denklemin diğer tarafına bakmayı deneyelim.

        Seçime doğru hızla ilerliyoruz.

        AK Parti seçime doğru giderken kendi iç dengelerinde neler yaşıyor? Nasıl bir hazırlık içinde, vereceği mesajlar ve ana stratejisi ne olacak?

        Seçim yaklaştıkça bu başlıklar altında daha çok bilgi ve izlenim aktarmaya çalışacağım.

        SAHAYA GÖVDESİNİ KOYMAK

        Güçlü liderliğin önemine, özellikle de küresel ölçekte yaşanan krizlerin neredeyse tam ortasında yaşadığımızı da dikkate alarak sıkça vurgu yaptım.

        Bugün de aynı düşüncedeyim.

        AK Parti’nin seçim başarılarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliği her zaman tartışılmaz derecede önemli rol oynadı. Ama 2014’e kadar partinin de sahada ciddi bir dinamizmle ona eşlik ettiğini söyleyebiliriz. Başarılı kampanyaları da buraya ekleyebiliriz.

        2014 itibarıyla işlerin seyri değişti.

        Erdoğan, partisini sürükleyen, zaaflarını gideren ve seçimlerin yükünü daha fazla omuzlayan bir rol üstlendi.

        2018 seçimlerinde geçmişle kıyaslanamayacak ölçüde etkisiz bir kampanyaya, yorgun ve dağınık teşkilat yapısına rağmen sahayı toparlayan ve sonuca götüren bir rol oynadı.

        2019 yerel seçimlerinde kayıpların daha fazla büyümemesinin ana aktörü de Erdoğan’dı.

        Seçmenin “sahaya gövdesini koymak” diye tanımladığı bir durumdan söz ediyoruz.

        GÖRMEK, BİLMEK VE HİSSETMEK

        Peki 2023 seçimlerine doğru giderken bu dengeler ne durumda?

        Cumhurbaşkanı, hiç tartışmasız sahayı en iyi gören, bilen ve hisseden lider olarak bunca seçim kazandı.

        Saha tecrübesi ona her zaman avantaj sağladı. Dinamik bir teşkilata sahip olduğu dönemde en küçük ilçe merkezlerine kadar siyasetin nabzını elinde tuttu.

        En önemlisi kurumsal yapı içinde ayrı bir yer verdiği saha çalışmalarıyla düzenli olarak sağlıklı verilerle muhatap oldu.

        Şimdiki tabloya bakalım. Üç soruyla.

        Birincisi, Erdoğan geçmişteki kadar sahayla yakın mı?

        Eski sıcak temaslarını ve dokunuşlarını devam ettirdiğini söylemek kolay değil. Toplumun sıcak gündemiyle kendisi arasındaki bağın da yine eskisi kadar kuvvetli olmadığını, gittiğim her yerde parti tabanından duyuyorum.

        İkincisi, teşkilat eski dinamik ve sahayı elinde tutan halini koruyor mu?

        Bunun cevabı gayet açık. Hem partide, hem teşkilatlarda dağınıklık ve motivasyon sorunu var. Milletvekillerinin sahada görünmesiyle, sahada gerçekten var olmaları arasındaki fark da bu tabloya eklenmeli.

        Üçüncüsü, bir dönem son derece profesyonel ve soğukkanlı çalışmalarla elde edilen veri akışı aynı şekilde devam ediyor mu?

        Bunun da cevabı hayır. Bu durum partinin durumuyla paralel olarak görülebilir.

        Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sağlıklı verilere erişimi noktasında da soru işaretleri var. Sadece şu ayrıntı önemli. Erdoğan’ın partinin kurumsal yapısı dışında farklı saha çalışmalarına bakmak gibi bir özelliği var. Buradan farklı veriler ve tablolar elde etmesi muhtemel.

        KAMPANYADAN ÖNCE

        Kısa bir süre önce partinin strateji toplantılarına bizzat katılma kararı alması, farklı isimleri bu süreçlere ekleyerek kampanya hazırlıklarını başlatması, Erdoğan’ın bu sorunlara el koyma hamlesi olarak görülebilir mi?

        Buna cevabım evet. Ancak partinin ve teşkilatın şu konfordan vazgeçmesi hiç kolay görünmüyor. “Şapkadan yine bir tavşan çıkacak ve seçimleri kazanacağız.”

        2015 itibarıyla iyiden iyiye karizmatik liderliğe yaslanarak hareket eden bir yapının mevcut haliyle buradan çıkması zor.

        Bu yapıyı yenilemek ve radikal değişimler yapmak için önümüzdeki 9 ay ne kadar yeterli olabilir, o da tartışmalı.

        Tüm bunların iyi bir kampanya ile aşılacağını öngörenler var partide. Bu yöndeki hazırlıklara da başlanmış durumda.

        Böyle bir yaklaşımın da sorunlu olduğunu düşünüyorum.

        Başarılı bir kampanya, öncelikle mevcut siyasi tabloyu, sorunları ve gidişatı doğru okuyan bir stratejinin ve onun gereği olan hamlelerin üzerine inşa edilebilir.

        Tam burada bırakalım.

        Devamı pazartesi yazısında.

        Diğer Yazılar