Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Rusya lideri Vladimir Putin’den gelen açıklamayı hatırlayalım öncelikle:

        ”Türkiye'yi dünyanın en büyük gaz merkezi yapmak istiyoruz."

        Ardından Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözleri:

        "Akkuyu ile ilgili olarak birinci türbinin önümüzdeki yılın ilk yarısında açılmış olması dünyada farklı bir ses getirecektir. Sinop ile ilgili de bir adım atılabilirse bu farklı bir çarpan etkisi yapacaktır. Rusya tahıl ve gübresinin Türkiye üzerinden söylediğimiz gibi az gelişmiş ülkelere naklini yapma konusunda bizler de kararlıyız.”

        Bu açıklamalar tüm dünyada büyük yankı uyandırdı. Bizdeki tuhaflıklar müstesna elbette.

        Bu satırlar yazılırken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Putin Kazakistan'ın başkenti Astana'da bir araya geldi. Zirvenin notları bir sonraki yazıya.

        ÜÇÜNCÜ YOL

        Bu açıklamaların ve gelişmelerin çok boyutlu değerlendirilmesi gerekiyor.

        İşgalin başından itibaren Türkiye, dünyadaki dayatmaların dışında, deyim yerindeyse bir “üçüncü yol” inşa etmeye çalışıyor. Bu tercihi “herkesi idare etmeye çalışmak” kabalığında ele almak, ne siyasete, ne de okur yazarlarımıza itibar kazandırır.

        Ankara’nın tercihi, her şeyi yanlış yapıp bir tek konuda doğruyu bulmak şeklinde de değerlendirilemez.

        Putin’in son hamlesi karşısında muhalefetten, kimi uzmanlar ve medya mensuplarından gelen tepkiler, Türkiye’nin merkezinde olduğu coğrafyadan habersiz olmanın yanı sıra, geleceğe dair öngörüsüzlükten başka bir şey değil.

        Yakın geçmişte dış politikamızda yapılan hataları eleştirmekle, bugün yapılan her işi daha yolun başında yanlış ilan etmek arasında da uçurumlar var.

        RUSYA KÖŞEYE SIKIŞTI AMA

        Rusya apaçık biçimde Ukrayna ve arkasındaki güç merkezleri karşısında sıkışmıştır. Savaş stratejisindeki değişim ve kırılmalar da ortadadır. Dahası bu savaş karşılıklı olarak en azından çoğunluk açısından beklenmedik hamleler, örneğin sabotaj ve saldırılarla devam etmektedir. Kuzey Akım ve Kerç Boğazı saldırısı örneklerinde olduğu gibi.

        Fakat bunlara bakarak, hemen Rusya’nın yenildiği öngörüsüne gidebilmek kesinlikle aceleciliktir. Rusya yenilirse neler olabileceğini tartışmamız gerektiğini bir önceki yazıda ele almaya çalıştım. Ancak bunu yaparken, bu yenilgiyi senaryoların sabit ayağı olarak görmek bedeli ağır bir yanılgı olabilir.

        Putin, sıkıştığı alandan çıkabilmek için pek çok hamle yapıyor.

        Türkiye’yi, özellikle Avrupa’ya yönelik enerji sevkiyatının merkezi haline getirme önerisi iç içe iki hedef barındırıyor.

        Batı ittifakının kim ne derse desin vazgeçilmez üyelerinden Türkiye’yi herhangi bir senaryoda karşısında görmemek.

        İkincisi, NATO şemsiyesi altında birleşmeye zorlanan Avrupa’nın ana aktörlerine yeni enerji ve gıda seçenekleri sunarak bu ittifaktaki sızıntıları ve çatlakları büyütmek.

        Bir başka hamle ise kamuoyuna yansıdığı gibi ABD yönetimini ve Başkan Biden’ı çileden çıkarmış durumda. Bu gelişme, olup bitenin coğrafi anlamda Doğu-Batı kavgası olmaktan çıktığına ve sapasağlam görünen ittifakların bir anda yarılabileceğine işaret ediyor.

        Suudi Arabistan’ın öncülüğünde, Biden’ı öfkelendiren “petrol üretiminin azaltılması” kararı, bu ülkeyle Rusya arasındaki yakınlaşma, OPEC üyelerinin dünyanın gidişatı konusunda sanıldığı kadar net duruşa sahip olmadıklarını gösteriyor.

        Nitekim Biden sert açıklamasında Rusya ve Suud yönetimini aynı sepete koydu. Kavga dün de Beyaz Saray’dan gelen “OPEC+ ülkelerinin petrol üretimini azaltma kararı, Rusya'ya Ukrayna savaşında manevi ve askeri destek vermekle eş değerdir” açıklamasıyla devam etti.

        Şimdi ABD yönetiminde Suud’un ne kadar da otokrat olduğunun ve acımasız cinayetler işlediğinin hatırlanma zamanı.

        Unutmadan. Suudi Arabistan'a silah tedarikinin bir yıl askıya alınması için Senato’ya bir yasa tasarısı gitti bile.

        Sadece Suud mu, hayır.

        Petrol kararından hemen sonra, 11 Ekim'de BAE Başkanı Muhammed bin Zayed, Putin’le görüşmek üzere St. Petersburg'a gitti.

        FARKIMIZI KORUMAK

        Tüm bunları aktarırken tek bir noktaya işaret etmek istiyorum. Önümüzde devam eden büyük savaş, her an beklenmedik yer değiştirmelere sahne olmaya aday özellikler taşıyor.

        Rusya, İran’la kurduğu derin ittifak üzerinden, Ortadoğu’dan Körfez bölgesine uzanan hatta yeni etkinlik alanları arıyor. Enerji kartı, buradaki ülkelerin çıkarlarıyla kısmen de olsa uyuştuğu için buna zemin bulabilir.

        Türkiye ise enerji kaynakları ve zenginliği açısından değil, coğrafi konumu ve serinkanlı tercihleriyle savaşan büyük güçlerin kolayca vazgeçip karşısına alamayacağı bir yerde duruyor.

        Diğer Yazılar