Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Şuradan başlayalım Mısır etrafındaki tartışmalara.

        AK Parti, Türkiye’deki İslami siyasi tecrübenin önemli bir parçası. Hatalarıyla sevaplarıyla bu meselenin doğru anlaşılmasına ihtiyacımız var.

        Bu çabanın, özellikle Türkiye’yi anlama kapasitesinden yoksun ve iyi niyetten uzak oryantalist bakış açısından arınması gerekiyor.

        Türkiye’nin tarihini, dinamiklerini ve özellikle de İslam dünyasının merkezi önemde bir parçası olduğunu yok sayarak ortaya konulan yaklaşımları kastediyorum.

        Öncelikle Türkiye’nin kendisine özgü yorumunu görmezden gelip, başka ülkelerdeki İslami tecrübe ya da hareketlerle aynı parantezde gösterme çabası yeni değildir. İyi niyetten yoksundur. Aynı zamanda operasyonel bir faaliyettir.

        Öte yandan son 20 yıla damgasını vuran AK Parti iktidarlarının, “Türkiye’nin farkı”nı anlatma noktasında yeterli çaba göstermediğini de unutmayalım.

        TÜRKİYE BAY YANLIŞ MI?

        Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Katar’da Mısır lideri Sisi ile el sıkıştı. Oradaki kare tarafların birbirine duyduğu ihtiyacın yansıması olduğu kadar, samimi bir hava estiriyordu. Nitekim iki taraftan gelen açıklamalar yeni bir sürecin başladığını gösteriyor.

        Aylar önce değinmiştim. Keşke bu yakınlaşma özellikle İsrail’le normalleşme sürecinden önce gerçekleşebilseydi.

        Birkaç gündür devam eden tartışmada, bu hamlenin çok geciktiği ve her iki tarafa da maliyetinin yüksek olduğu yönündeki genel kanaate katılıyorum.

        Ancak bu noktaya gelmenin hiç kolay olmadığını unutmamak kaydıyla.

        Sisi’yle el sıkışmanın ardından Türkiye’yi “bay yanlış” ve muhataplarını günahsız görme meraklısı olanlar yine aynı teraneler etrafında dönmeye başladı.

        Siyasetten okur yazarına kadar pek çok isim ve kesim, tatsız, yakışıksız ve kesinlikle haksız benzetmelerle bu kervana katıldı.

        Türkiye’nin Mısır konusunda yaptığı ciddi hatalar var. Bunlardan AK Parti iktidarı sorumlu elbette. Kimse bunu yok sayamaz. Zaten uzun zaman boyunca ciddi muhasebeler yapılarak, istihbari ve diplomatik süreçler yürütülerek bu noktaya gelindi. Sonuçta Mısır’la yeni bir dönemin kapısı aralandı.

        DARBEYE KARŞI ÇIKMAK

        Ancak insaflı olup bazı doğruları hatırlamakta da yarar var.

        Meşru ve açık seçimleri kazanan bir siyasi partiye Mısır’da önce hükümet kurma imkanı verilmedi. Milyonlarca insan meydanlara döküldü ve hakkını aradı. Bu süreçte Türkiye kamuoyunda bu hak gaspına yönelik ciddi bir tepki oluştu.

        Kısa bir hükümet sürecinin ardından yapılan darbeyle İhvan-ı Müslimin’den iktidar alındı. Akılalmaz baskılar ve hukuk cinayetleri işlendi.

        Türkiye bu duruma sert tepki gösterdi ve tavrını demokrasiden yana koydu.

        Arap baharında özgürlük ve adalet arayışlarında aynı duruşu sergiledi. Dünyanın görmezden geldiği baskıcı rejimlerin değişmesi yönünde irade beyan etti.

        Bunların hepsi ilkesel olarak doğruydu ve ne utanılacak ne de mahcup olunacak bir yanı vardı.

        Darbeyi alkışlayan veya sessiz kalarak destekleyenlerin bulunduğu çirkin tabloda yer almadı Türkiye.

        KONTROLSÜZ DESTEK

        Ancak birkaç noktayı eleştirmek gerekiyor.

        Birincisi, İhvan hareketiyle ilgili değerlendirme ve yaklaşımlarımız, belli bir ideolojik ekibin etkisiyle şekillendi ve kontrolsüz, abartılı bir desteğe dönüştü. Bu hatamızın Muhammed Mursi ve ekibini yanlış yönde etkilediği de bir başka ciddi sorundu.

        İkincisi, İhvan’ın iktidar boyutunda stratejik hamlelerden ve kuşatıcılıktan yoksun olduğunu gördük.

        Üçüncüsü, Mısır yönetimine gösterilen bu tavır gerçekten anlamsız denecek kadar uzatıldı. Bu kilitlenme halini çözen bir başka büyük çatışma alanı oldu bir bakıma. Doğu Akdeniz’de ortaya çıkan yeni denge arayışları ve özellikle enerji savaşları, istese de istemese de tarafları el sıkışmaya iten en önemli faktör oldu.

        Her durumda gelinen nokta önemli. Bu yakınlaşmanın muhtemel sabotajlar dikkate alınarak hızlandırılması önemli.

        BİTMEYEN TARTIŞMA

        Şöyle bir tartışma açarak tamamlayalım.

        Türkiye’nin din, dindarlar ve genel manada din-devlet ilişkileri bağlamında AK Parti ve Erdoğan’la çok önemli mesafeler aldığı malum. Bu yönde sağlam bir denge kurabildiğimiz ise hayli kuşkulu.

        Demokratik kazanımların nasıl kalıcı hale geleceğini hala bir zemine oturtamadık.

        İlk yıllarını hatırlayalım. AK Parti tecrübesi farklı gerekçelerle olsa da tüm dünyada, aynı zamanda İslam ülkelerinde büyük bir dikkatle takip ediliyordu.

        AK Parti, İslam dünyasındaki diğer tecrübelerden farklı olarak, dinin bir yorumunu öne çıkararak ya da merkeze alarak değil, geniş kesimleri kuşatacak bir yaklaşımla toplumdan destek aldı. Bu sözgelimi İhvan’la arasındaki büyük farklardan sadece bir tanesiydi.

        Post-modern darbeye maruz kalan Milli Görüş hareketinden sonra, geniş kesimlerin değer ve taleplerini temsil edebilme başarısını gösteren bir partinin, bu farkını ortaya koyma noktasında daha fazla çaba göstermesi gerektiğini söylerken tam da bunu kastediyorum.

        Diğer Yazılar