Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bir konuya neresinden başlayacağınızı bilmiyorsanız en doğrusu kendinize dair bir şeyler söyleyebilmektedir. Zaten kendinize söyleyemediğiniz bir sözün karşılığı da yoktur.

        İnsanlara doğruluk tavsiye edecek, öğüt verecek bir yerde ve konumda görmüyorum kendimi. Yaşadığım acı tecrübelerin ışığında bunu bir parça olsun öğrendim diyebilirim.

        O nedenle sizlerle sadece hissettiklerimi paylaşabilirim.

        Hayatımda pişmanlıklarım var. Şimdi olsa yapmazdım diyeceğim hatalarım. Bunları savunamam, yok sayamam.

        Ne zaman birisinin yaptığı bir işi kınadıysam, ergeç onu ya da benzeri bir durumu yaşadım. Ne zaman bir haksızlığa yeterince tepki göstermediysem, bir şekilde ona yakın bir hali ya ben ya da sevdiklerim yaşadı.

        Pek çoğunuz bunları yaşamış mıdır, bilemem.

        Hayatın akışı böyle midir, bu söylediklerim nasıl bir kader anlayışının parçasıdır, herkes dilediği gibi tartışabilir. Ben öyle inanıyorum, kendimi gözden geçirebildiğim zamanlarda bunları hissediyorum.

        MERHAMET VE ADALET

        Eğer bize yeryüzünde sadece iki şey lazım diyecek olsaydım, onlar herhalde merhamet ve adalet olurdu.

        Kaç gündür acı, yakıcı, uykularımızı kaçıran ve vicdan sahibi herkesi dehşete düşüren bir tartışma yaşıyoruz.

        Bir çocuğun 6 yaşında evlendirildiğine ve istismarına dair iddiaları kastediyorum ne yazık ki.

        Hadisenin devam eden bir hukuki süreci var, tamam. İddialara muhatap olan ailenin yaptığı açıklamalar var. Başından itibaren söylenenlerin ve ortaya atılanların gerçeği yansıtmadığına dair kanaat sahipleri de var.

        Özetle, söylenenlerin ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış bilmiyorum.

        Ama bu hadisenin özelini bilmemek, bir duruş sergilemeye engel değil.

        Benim bu noktada söyleyebileceğim öncelikle şu. Hukuki sürecin, en hızlı ve en adil biçimde tamamlanmasını, kim neyi hak ettiyse onu bir an önce yaşamasını diliyorum.

        Ülkemizde yargıya ve adalete dair sorunların hiç olmazsa böyle davalarda el birliği ile aşılmasını bekliyorum.

        Fakat eğer bize bu dünyada lazım olan merhamet ve adalet ise, şunları da ifade etmek istiyorum.

        Bu sözlerim, söz konusu iddiaların doğru, az doğru ya da gerçek dışı olmasından bağımsız. Orası bu hadiseye özel ve artık hukukun elinde. Elbette tüm kamuoyunun hassas ve sahici takibiyle.

        Hangi din, hangi inanç, anlayış, mensubiyet, yaklaşım, fetva veya gelenek olursa olsun, böyle bir çirkinliği meşru göremez, onaylayamaz, saklayamaz, kayıramaz, affedemez ve sessiz kalamaz.

        Mevcut hadisenin doğru olup olmaması, bizi böyle bir duruştan alıkoyamaz.

        YAŞANMADAN ÖNCE TAVIR ALMAK

        İddiaların ortaya çıktığı andan itibaren, daha doğruluğu yanlışlığı anlaşılmadan, belli insanları, belli toplulukları hedef alan, onları topyekün mahkum eden bir furyanın başladığını görüyorum elbette.

        Geçmişimizde bu tür mekanizmaların ne tür linçlere yol açtığına dair de çok fazla örnek var. Son olayda bu çarkın özellikle sosyal medya üzerinden çok vahim boyutlara ulaştığının da farkındayım.

        Adalet ve merhamet burada da lazım bize.

        Ama en çok şurada lazım.

        Bu ve benzeri hadiseler yaşanmadan, açık, net ve hiçbir mazerete sığınmayan bir yaklaşımla, en insanı ifadesiyle; vicdan sahibi herhangi bir anne ya da babanın evladı için kabullenemeyeceği bir fiil karşısında ortak duruş sergilemeliyiz.

        Olmadan önce.

        Yaşanıp onca acı çekildikten sonra değil.

        Bunların takibi ve cezalandırılması konusunda, cemaat, cemiyet, dernek ya da anlayış farkı gözetmemeliyiz.

        Bırakın herhangi bir inanca sahip olmayı, insan olmanın asgari gereği değil mi bu tavır?

        Hepimiz, ama en önce kendimiz, bulunduğumuz ve kendimizi ait hissettiğimiz alanda bu tür hadiseler konusunda adaletli olup olmadığımızı muhasebe etmeden; “öteki”nde kınadığımız bir işi, kendimizde görmezden gelip başımızı çevirdiğimizi anlamadan bir milim mesafe alamayız.

        Diğer Yazılar