Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ünlü şef Tom Wolfe, 8-18 Mayıs arası İstanbul’da gerçekleştirilen Food Art Festivali için Türkiye’de. 150 restoranın katıldığı yeme içme ve sosyalleşme festivalinde Tom, İstanbulluların yemeğe çıkma, birlikte eğlenme motivasyonunu geliştirecek

        Dünyanın bir ucundan gelen ve adı genelde “Ünlü şef” olan isimler çok da ilgimi çekmez. Sorular bellidir. Tom Wolfe’un İstanbul’a geldiğini duyunca “Bir araştırayım” dedim. Yaptığı işlere deyim yerindeyse vuruldum. Tom sanatla şefliği tam anlamıyla birleştiren bir isim. Özelliği, bir organizasyonda görsellik ve lezzet adına ne varsa hepsini tek başına tasarlaması. Cavalli ve Westwood gibi moda devlerinin görsel şölenleri, Jennifer Lopez’in hemen hemen tüm davetleri, Angelina Jolie ve Brad Pitt için hazırladığı “FoodArt” konseptli 3 günlük davet ilk aklıma gelenler. Ha bir de benim gibi 80’lerde çocuk olanlar için daha fazla şey ifade edeceğini düşündüğüm bir bilgi; kendisi Johnny Depp’in kankası...

        ■ Köklerin karmakarışıkmış gibi bir görüntün var.

        Annem yarı Fransız yarı İsveçli, babam İrlandalı, ben Amerikalıyım. Ama kendimi tanımaya başladığım anda orayı terk ettim. Londra’ya yerleştim ve çok mutluyum. İsveçli olan anneannemdi ve çok severdim. Özellikle de birlikte yemek yapmayı... Annemde pek yetenek yoktu. Avrupa’da erkeğin yemek yapması gayet normal. Sonra okuluna da gittim ve hiç bırakmadım.

        ■ “Sanatsal şeflik” işine daldın...

        O anlamda ilk büyük davetimi 2009’da yaptım ama öncesinde de hep bu işin içindeydim. Hem şef hem sanatçıyım, ikisinin tam ortasındayım. Bana “Senin yaptığın iş için 3 kişiye para ödüyoruz normalde” diyorlar.

        ■ Bunca yılını bu işe verdin, geriye ders olarak ne kaldı?

        Çiftlikte büyüdüm. Kiraz yetiştirirdi anneannem. Arada balık tutmaya giderdim. Her şey organikti, hayvanlar dahil herkes mutluydu. Ben de yaptığım her şeyde kendimin ve çevremin mutluluğunu önemsedim. Mutluluğun lezzetteki önemini anladım. İşin sanat tarafına da bu mantıkla geçiş yaptım. Yani bugünümü anneannemin mutlu çiftliğine borçluyum. Şimdi Türk şefler yarışacak, ben jüri olacağım ve böyle düşünenleri daha çok tutacağım.

        ‘RUS MUTFAĞI HAK ETTİĞİNE KAVUŞACAK’

        ■ Dünyayı gezdin... Bize öyle bir mutfak söyle ki, yakında hayatımıza daha çok girecek bir ülkenin mutfağı olsun...

        Beni en hayrete düşüren Rus mutfağı, bir süre vakit geçirdim. İlk yemek kitabım savaş sonrası büyükannelerden toplanan 110 tariflik bir kitaptı, gözüm gibi bakıyorum. Bir salataları var... Erik, pancar, badem, ekşi kremayla yapılıyor. Çok basit ve lezzetli. Bir de patates, havuç, yumurtanın sarısı, turşu karışımı var... Gerçekten yemek kültürleri inanılmaz ve yıllar sonra hak ettiği değere kavuşacak.

        ■ Nasıl bir yerde büyüdün?

        Madonna’yı keşfeden Mary Pole’la aynı yerde! Herkes bir şeyi iyi yapabiliyordu, çok acayip bir yerdi. Calvin Clein mankeni Lisa Mary yakın arkadaşımdı. Oscar törenlerini organize eden tasarımcı da arkadaşım. Madonna’yla 1994’te tanıştım. 5 gym salonu var, Moskova’dakinin lansmanını ben yaptım. O sadece en yeni ve en iyilerle çalışır. Menajeri aradı ve buluştuk. Madonna vegan biliyorsunuz; Yahudi ve Kabala inancına göre yaşıyor. Ben de Kabala’nın merkezinde çalışmıştım, beslenme alışkanlılarını biliyordum.

        Babaannemin pancake’i

        ■ Senden sonra yaptığını taklit edenler çıktı mı?

        Yemekle sanatı birleştirenler oldu ama tam olarak benim yaptığım şey değil. Londra’da bu işi tek yapan benim çünkü ilk ben yaptım ve böyle bir iş dalı yok. Paramı da sanata yatırıyorum. Bir gün Londra’ya gelirsen evimi görmen lazım.

        ■ Yenilebilir mi?

        O da sırada...

        ■Mutsuzsan ne yaparsın?

        Babaannemin pancake’ini. Süt, un, bir yumurta, bir yumurta sarısı, vanilya, tuz ve kabartma tozu. Evde misafirim olursa kesin denk gelir. Yemek yapmak beni normalleştiriyor. Ünlü şef Tom Wolfe, İstanbul’da gerçekleştirilen Food Art Festivali için 18 Mayıs’a dek Türkiye’de.

        ‘Jennifer’ın diyetini öğrendim’

        ■ Johnny Depp ve Jennifer Lopez?

        Johnny çok eski ve iyi arkadaşım. 25 yıllık... En belirgin özelliği kendi şarabını getirir. Partilerde asla sunulan şarabı içmez. Vanessa Paradise ile evliyken keşfettiği Fransa’nın güneyindeki Plan de la Tour bölgesi şarapları... Yoksa her şeyi yer ve kilo almaz. Jennifer Lopez ilk büyük müşterimdi. O olmasaydı ben de olmazdım. Ne zaman Londra’ya gelse boy boy resimlerim çıkardı sayesinde. Sonra Sony Music aradı. Sadece işe odaklandım. Bir de Jennifer’ın diyetini öğrendim, yulaf sevdiğini de. Davet neticede onundu, sevdiği şeyler olmalıydı. Sonra 3-4 ayda bir buluşur olduk, tüm özel davetlerinde aradı. İlk defa davet mönüsünü hazırlayan kişi, onu önemsemişti. Hep çok güzeldir, güler, makyajsız daha güzel bir kadın görmedim.

        ■ Brad Pitt ve Angelina Jolie?

        Angelina’nın son filmi Malefiz için bir gece yapıldı geçen ay Londra’da ve 20 kişilik bir grup için... Hayatları çok hareketli ama kendileri çok basit insanlar. Angelina çok çok güçlü bir kadın, her hareketinden belli.

        ■ Brad de öyle, röportaj yapmıştım. Sadece çok zayıftı!

        Valla benim kanepeleri gayet güzel yediler.

        ‘Onsuz yapamam’ dedikleri...

        New Orleans’tan getirttiğim bir karışım var; özel acı biber, kekik, karabiber. Lübnan zeytinyağı... Oradan getirtiyorum, bayıldım... Tütsülenmiş Meksika biberi... Çiğ bademle aşk yaşıyorum son zamanlarda... Bunları karıştırarak yaptığım bir mayonez var, inanılmaz!

        Diğer Yazılar