Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bugün çok garip, çok ilginç ve çok güzel bir gün.

        Yenikapı’da bir demokrasi ve şehitler mitingi yapılacak.

        Yaralarımızı “birlikte” sarma yolunda “Bismillah” deyip, demokratik bir toplum inşası için hep beraber geleceğe niyet edeceğiz.

        Yeni bir şey olacak.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım sadece AK Partililere değil, CHP’lilere de konuşacak. 15 Temmuz öncesi olsa bu kitleye Atatürk’çüler, solcular, liberaller, Aleviler ve bazı Kürtler derdik.

        Kemal Kılıçdaroğlu da sadece CHP’lilere değil, AK Partililere de konuşacak. 15 Temmuz öncesi olsa bu kitleye muhafazakârlar, demokratlar, dindarlar ve bazı Kürtler derdik.

        Devlet Bahçeli sadece MHP’lilere değil herkese hitap edecek. 15 Temmuz’dan önce olsa bu kitleye milliyetçiler, ülkücüler ve bazı Alperenler derdik.

        Ama bugün bu “kimlik”lerin de, kimlik siyasetlerinin de ötesinde bir yerdeyiz.

        Kimliklerin aşırı baskılanmasının da, üst kimliği unutturacak ve vatana muhalefet etmeye götürecek denli kışkırtılmasının da, ne kadar kötü sonuçlar doğurduğunu anladığımız bir yerdeyiz.

        Hangi partiden olursa olsun, hangi eğilimde olursa olsun Yenikapı mitingi bugün, toplumun hemen her kesiminin bağrında kaynayan millet, vatan sevgisine hitap edecek.

        Çünkü saldırıya uğrayan o.

        Erdoğan’ın şahsına tertip edilen suikastın hedefi, sadece bir şahsı, bir yöneticiyi ortadan kaldırmak mıydı? Hayır.

        Saldırının hedefi tercih yapamayacak hale gelene kadar dövülmesi planlanan, milletti.

        Bu ülkeyi geleceğe doğru borçlandırmaya, geleceğe doğru küçültmeye azmetmiş olanlar “Hayır efendiler, sizin dediğiniz gibi olmayacak” diyebilen bir seçilmiş yönetici nezdinde aslında ülkenin kendi kendini yönetme hakkını yok etmek istediler. Bu ülkenin onuruyla hayatta kalma azmine ateş ettiler.

        FETÖ’cüler ülke yönetme hırslarını nihayete ulaştıracaklar, kendileri hükmedecekler ve karşılığında da darbe gecesi yayınladıkları bildiride geçtiği gibi NATO’nun Türkiye’ye kader yaptığı “yükümlülükleri” yerine getireceklerdi.

        Çok açık ki, Türkiye’yi NATO’ya, özünde ABD’ye “El aman” diyen bir “beylik” statüsünde tutma karşılığında, darbe için gereken onayı da almışlar. Çok belli. Hiçbir darbe ülkenizle yaptığı ithalatı ihracatı kesip halkı ekonomik isyana sürükleme gücü olan, yahut darbeciyi itibarsızlaştırarak uluslararası sahneye adım atamaz hale getirme yetisi olan küresel aktörlerden izin almadan yapılmaz.

        Gazetelerinden, düşünce kuruluşlarından oluk oluk “Erdoğan nefreti” aktı, açık açık “darbe önerisi” yaptılar. Bu öneri ve teşvikleri yerine getirmekten mutluluk duyabilecek durumda olan FETÖ’nün varlığını bilmediklerini varsayamayacağımıza göre, yaptıklarını sıradan bir “onay” gibi de göremeyiz. Bu darbede daha fazlası vardı. Sadece izin yoktu, teşvik vardı.

        İşlerine gelmeyen her yapıyı, velev ki devlet olsun, sarsmak için her şeyi yapabileceklerini 17-25 Aralık’ta kanıtlamış ama özellikle Batı nezdindeki tüm meşruiyetlerini “silahsız” ve “şiddetsiz” bir hareket olmalarına borçlu olan FETÖ’nün böyle bir şiddet uygulayacağı kimsenin aklına gelmedi. Ama yaptılar. Onaylı ve “teşvikli” darbeleri özellikle ABD ile ilgili başka gerçekleri yeniden hatırlattı: Demek ki, ABD’nin Ortadoğu ile ilişkilerinde esas olan bağımlılık ilişkisidir, sömürü ilişkisidir. Demokratik meşruiyet mühim değildir.

        Brezilya’da 13 yıldır devam eden İşçi Partisi iktidarını soruşturma darbesiyle, Mısır’da Arap baharıyla iktidara gelen Müslüman Kardeşler iktidarını askeri darbeyle, Erdoğan’ı ise hem yargısal ve son olarak askeri darbeyle indirme gereksinimi duymalarındaki güdüleyici ortak: Bağımlılık dayatması.

        Neo emperyalizmin yeni meydan okuması: Diz çökmezsen, iç savaşlar, darbeler ve yeniden iç savaşlar eliyle yönetilemeyen bir ülke haline gelirsin.

        ***

        Yenikapı’dan bugün yükselen ses bu meydan okumaya karşı olacak.

        Yenikapı’dan bugün yükselen ses vatan eksenli yeni bir barış andının ilk tohumu olacak.

        Umuyorum ki siyasetler, kimlikler, partiler arası nefret döngüsünü kıracağız.

        Umuyorum ki ruh için beden neyse, millet için vatan odur, nihayet anlayacağız.

        Diğer Yazılar