Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Parti’nin referandum kampanyası başladı. Başbakan Binali Yıldırım’ın torunu Bahar Sena ile salonu selamlamasının çok iyi bir fikir olduğunu hemen söylemek gerek. Kamuoyu Bahar Sena’yı Başbakan Binali Yıldırım’ın 15 Temmuz darbe girişimini anlattığı günden tanıyor. Yıldırım o gecenin dehşetini anlatırken torunu Bahar Sena’nın kendisine, “Dede bunlar bizim askerimiz değil mi? Neden bize bunu yapıyorlar?” diye sorduğunu, cevap veremediğini aktarırken gözyaşlarını tutamamıştı. 15 Temmuz’da gösterilen direncin enerjisini “Evet” çatısı altında toplamak ve bunu yaparken de kararsızları ve “Hayır”cıları provoke etmemeyi başarmak için bir çocuktan, hele hele Bahar Sena gibi o geceyle ilgili en doğru soruyu sormuş olan bir çocuktan daha iyi bir bağlam olabilir mi?

        Çocuk aynı zamanda gelecektir. Yıldırım, Bahar Sena üzerinden, geleceğin inşası için mümkün olan tek seçeneğin “Evet” olduğu temasını, Necip Fazıl’ın ve Nâzım Hikmet’in mısralarıyla zenginleştirdi. Dünkü yazımda belirttiğim, CHP’nin stratejik, planlı sessizliği, muhatabının kampanyasını da belirlemiş görünüyordu. AK Parti’nin kampanyası “Hayır” blokunu tahkim eden CHP’nin epey düşürdüğü frekanstan; şahısları hedef almayan, “Hayır” verecek insanlara değil, “Hayır”ın tarihsel karşılığına itiraz eden, sorumlu ve nihayetinde başarılı bulduğum bir formülle başladı. Konuşma metni, “Evet”çi AK Partilileri mühürden değil gönülden evet vermeye, “İyi de Erdoğan sonrası ne olacak?” diyen kararsız AK Partilileri ise “cesarete”, “korkmamaya”, yani “Evet” demeye davet ediyordu.

        Dediğim gibi, Yıldırım’ın konuşma metninde “Hayır” vermeyi düşünen vatandaşları terörizmle iltisaklı gösteren satırlar yoktu, ancak FETÖ, DEAŞ ve PKK’nın hayır kampanyası yaptığı, çünkü yeni modelin daha muhkem, terörizme zemin vermeyen bir sistem getireceği vaadi yinelendi. Ancak bana kalırsa konuşmanın en can alıcı kısmı “Evet”in önemini anlatmak için “Hayır”ın arkasındaki tarih perspektifinin ortaya konduğu kısımdı:

        Alparslan Anadolu’ya gelirken ‘Hayır’ diyenler oldu, Selahaddin Eyyubi Kudüs’e giderken ‘Hayır’ diyenler oldu. Fatih Sultan Mehmed İstanbul’u fethetmek için yola çıkarken ‘Hayır’ diyenler oldu. Gazi Mustafa Kemal Samsun’a giderken ona ‘Hayır’ diyenler oldu. Recep Tayyip Erdoğan milletvekili olamaz, muhtar bile olamaz, ‘Hayır’ dediler. Millet ‘Evet olacak’ dedi. 2007 yılında ‘Hayır siz Cumhurbaşkanı seçemezsiniz’ dediler. Biz millete gittik, milletimiz ne dedi? ‘Evet’. Onlar her reformda ‘Hayır’ dediler. Biz her seferinde ‘Evet’ dedik”.

        Bu cümleler “Evet” ve “Hayır” pozisyonlarının, tarihteki seçimleri itibarıyla ve en iyimser ihtimalle anahtar-kilit ilişkisi çerçevesine yerleştirmeye yönelikti. “Evet” açmak, ilerlemek; “Hayır” ise kapatmak ve direnmek olarak konumlandırıldı. “Evet” anahtar, “Hayır” kilitti. “Evet” açar, akar, fetheder; “Hayır” stabildir, kapalı tutar, kilitler teması eşliğinde ilerleyen Yıldırım’ın konuşması, tarihi anekdotları da bu dikotomi etrafında şekillendirdi. Rehavet, yorgunluk, mızmızlık, korkaklık, statükoculuk ve durağanlık “Hayır”la; yenilik, heyecan, coşku, inşa etme, cesaret ve reformculuk “Evet” ile özdeşleştirildi. Tarihteki önemli sınavlarda hep “Evet” diyenlerin kazandığı, geleceğe doğru tarih yazacak olanların da yine, “Evet” diyecek olanlar olduğu vurgulandı.

        Maddelerin Binali Yıldırım sadeliğinde tek tek, tane tane anlatıldığı kısım da önemliydi. Gerekirse kapı kapı dolaşılıp değişmesi beklenen maddelerin anlatılacağı ifade edildi.

        Keşke mümkün olsa da, TV kanallarının stüdyolarında halktan kişilerin de katılımıyla kurulacak platformlarda karşılıklı soru ve cevaplardan müteşekkil canlı yayınlar yapılsa ve cevapları herkes duysa. Zira kapı sayısı çok, sorular çok, doğru yanıtları ve geleceğe yönelik teminatları verebilecek müstakbel sorumluların sayısı ise az.

        Diğer Yazılar