Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HABERTÜRK Gazetesi çıktığı günden, yani 2009’un Mart ayından beri bu kurumdayım. Şimdi kapanıyor olmasından, en azından bilinen anlamıyla kâğıda basılan formunu yitiriyor olmasından derin bir üzüntü duyuyorum.

        Geriye doğru baktığımda her şeyin her zaman kolay olmadığını hatırlıyorum. Ama her şeyin “organik” olduğunu da hatırlıyorum. Acısıyla tatlısıyla bu gazeteye emek verdiğim 9 yıl boyunca yaşadığım tartışmalar da mutabakatlar da sahiciydi.

        Gazetemizin CEO’su Kenan Tekdağ’ın dünya ve Türkiye tarihi okumalarından; olaylara hukuk perspektifinden bakan sohbetlerinden ne kadar faydalandığımı hatırlıyorum sonra. Tekdağ’ın Ergenekon ve Balyoz’dan tutuklu olanların yargılamalarında gerçekleşen hukuk skandalları ışığında yaptığı “cemaat” analizleri, yapıyı terör örgütü olarak nitelendirilmeye kadar götürecek sürecin ilk ve en erken okumalarıydı.

        FETÖ’nün bu devletin yargısına nasıl zarar verdiğine dair ilk birikimim bu sohbetler sayesinde oldu desem yalan olmaz. Bilişim devrimine ayak uydurmakla ilgili azmini hatırlıyorum gazetemizin. “HT Blog”da, “HT Dokun”da yazılı baskıyı internetle harmanlama arayışının ürünleriydi. Sözün özü talimatla değil tahkikatla, dayatmayla değil tartışmayla yol alan, yeniliklere açık, hepsi birbirinin aynısı olan insan malzemesiyle değil çoğulcu bir yapıyla hareket etmeye önem veren bir yapıydı Habertürk Gazetesi.

        “Gücü Özgürlüğünde” sloganı bir lafügüzaf değildi. Nitekim içini doldurmak için gece gündüz çalışan kadrosuyla elde ettiği itibarı ve saygınlığı sonuna kadar hak etti. Şimdi en üzücü olanı, onu okumaya hazır hale getiren çalışanlarının, emek verenlerin işlerini kaybetmeleri olacak. Çünkü ne yaparsanız yapın sizin dışınızdaki değişimin sizi alt ettiği zamanlar olacaktır. Çünkü hem Türkiye değişti hem dünya.

        Türkiye’nin yaşadığı sarsıntılar, 15 Temmuz başta olmak üzere bir dizi olumsuz operasyon girişimi, ülkenin demokratik hayatı üzerinde sert tedbirler alınmasına yol açtı.

        Sonra bir de dijital devrim meselesi var. Televizyonun, internetin, mobil iletişim imkânlarının öne geçtiği, insanların haberleri tweet’lerden okuduğu günlere gelindi. Eğitim ya da gelir seviyesinin artışı da gazete okumayı pozitif yönde etkilemiyor artık. Uydukentlerin, güvenlikli sitelerin artışı ile kâğıda basılı gazetenin okura ulaşımı bile birbirini olumsuz etkiliyor. Misal işinden çıkıp bakkalsız, mahallesiz bir bölgeden geçerek güvenlikli sitesine gelen; kapalı garajına park ettiği arabasıyla direkt dairesine çıkan ve televizyonu açıp bir yandan da internette sörf yapmaya başlayan yeni nesil çalışan kesimin gündeminde kâğıda basılmış gazete yok.

        Hiç kuşkusuz, Habertürk Gazetesi’nin çoğulcu, demokratik, objektif, haberci ruhu başka platformlarda devam edecek, ama bu “ruh” artık eski bedeninde olmayacak. Oysa tıpkı insanlarda olduğu gibi gazetelerde de beden, kimliğin yarısıdır. Habertürk’e artık dokunamayacağız, kahvaltımıza eşlik etmeyecek, sayfalarını karıştırıp üzerine kahve damlatamayacağız.

        İnşallah daha iyi olur, diyelim. İnşallah “Elveda dünya. Merhaba kâinat” dizelerinde olduğu gibi olur. İnşallah bu kayıp daha büyük ve kuşatıcı bir düzleme geçişin sancısıdır. Umut edelim, öyle olsun.

        Diğer Yazılar