Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bugüne kadar Türkiye’deki seçmen davranışlarıyla ilgili yaygın ezber mağdura sempati duyulduğuydu. Darbe dönemlerinde zindana atılan siyasetçilere halkın yeniden görev vermesinden, hapishaneye girdiğinde siyasi hayatına bitti gözüyle bakılan Recep Tayyip Erdoğan’ın tarihin akışını değiştirmesine kadar seçmen hep mağdurları destekledi. Hatta birçok siyasi yorumcu adayların kendilerinden mağdur yaratabilmelerini bir strateji olarak onlara öneriyor, pek azı başarılı oluyor.

        Hal böyleyken Mansur Yavaş’a yönelik iddiaların seçim yaklaşırken gündeme gelmesinin kimin işine yarayacağını yorumlayamıyorum. Bildiğim, seçmenin küçük çaplı yolsuzluk iddialarıyla pek ilgilenmediği. Hatta büyük çaplı yolsuzluklarla bile ilgilenmiyor olmalı ki zamanında Cem Uzan yüzde 7 oy aldı.

        Ben başından beri Mansur Yavaş’ın Ankara’yı kazanabileceğine şüpheyle yaklaşıyorum. Anketlere zaten güvenmiyorum. Muhalifler arasında yaratılan hava fazlasıyla Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecini anlatıyor. Karşısındaki aday kuvvetli olmayabilir, ama yine de iktidar partisinin adayı olmanın doğal avantajını taşıyor. Öte yandan Yavaş -sebebi ne olursa olsun- başından beri medyada gözükmüyor, ilginç sözler söylemiyor, kendisinden konuşturmuyor. Kazanacağından o kadar emin ki, adeta bir iletişim kazasıyla şansını zorlamak istemiyor gibi.

        MAĞDUR YARATMA

        En başından kendimizi kayıtsız şartsız Mansur Yavaş’ın kazanacağına inandırmamızın bir dayanağını bulamıyorum. Bu aşırı özgüven seçim günü elinde patlar gibi geliyor bana.

        Son birkaç gündür o kadar emin değilim ama.

        Kendinden konuşturmayan, bu yüzden de kazanmasına hiç ihtimal vermediğim, görmezden gelinen Mansur Yavaş şimdi gündeme oturdu. Siyasette reklamın kötüsü elbette olur, ama Mansur Yavaş’a yönelik soruşturma başlatılması en yüzeysel haliyle bakıldığında bile bir mağduriyet doğurmaya yaramıyor mu? Hele hele ceza alıp seçime giremezse onun mağduriyeti etkisini başka şehirlerde gösterebilir mi?

        Gerçi bu mağduriyeti siyaset malzemesi yapabilecek, kendi lehine dönüştürecek bir muhalefet hareketi var mı, tartışmalı. İktidar da rakibinin beceriksizliğine güveniyor olabilir. AK Parti’nin bugüne kadarki seçim başarısı da herkesten birkaç adım önde olduğunu, birkaç hamle sonrasını önceden kestirebildiğini gösteriyor. O yüzden belki de ben “Bu olay ters tepebilir” derken onların bildiği, bizlerin de ancak gerçekleştikten sonra anlayacağımız bambaşka bir taktik söz konusu olabilir.

        Mansur Yavaş olayının nasıl sonuçlanacağı Türkiye siyasetinde mağduriyetin ne kadar karşılığı olduğunu da gösterecek. Seçmen ya düşene bir tekme daha vuracak, ya da onu bağrına basacak. Her halükarda bu son derece sıkıcı geçen seçim süreci sadece Ankara örneğiyle seçim strateji ve taktiklerinin yeniden gözden geçirilmesine vesile olacak.

        REKLAM

        ***

        İnternet hızı neden seçim malzeme yapılmıyor?

        Türkiye’de siyasi partiler genç oyları kapmak için ellerinden geleni yapıyor, ama mesaj çokluğunda bu çaba görmezden geliniyor. Halbuki benzer bir dalgayı Tansu Çiller çok kolay yakalamıştı 90’lı yıllarda “Radyomu istiyorum” deyip özel radyoların yasallaşmasını sağlayan süreçte. Tayyip Erdoğan da gençlerin en önemli konularından biri olan bedelli askerlik vaadi ve askerlik düzenlemesiyle bu oyları kendisine topladı.

        Aynı seçimlerde Muharrem İnce ise bedelli askerliğe karşı olduğunu söylüyordu. Aradaki farkı sandıkta gördük işte. İnce’nin siyasi kariyeri Yalova kaymakamlığından ibaret.

        Genç oylarını toplamak için yeni stratejiler icat etmeye gerek yok aslında, siyasetçilerin yapması gereken tek bir mesaja odaklanıp sürekli onu tekrarlamak. Bütün dünyada başarılı olmuş siyasi stratejiler bunu gerektiriyor.

        Muhalefetin hala gençleri harekete geçireceği tek bir alan var, neden üzerlerine gitmiyorlar anlamak mümkün değil: İnternet hızları. Geçen seçimde Kemal Kılıçdaroğlu o dandik animasyon video’da değindi, İYİ Partide güya çok yaratıcı olduğunu zannettiği tweet’ler atarak konuyu gündeme getirmeye çalıştı. Ama mesajları o kadar dağınık ve kalabalık ki arada kaynıyor. Dahası çok şeyden bahsedince internet hızı da atmasyon vaat gibi duruyor.

        AK Parti ise her seçimde bir ya da iki baskın mesaj üzerinde duruyor: Kek mesela. Şimdi de beka sorunu. Aynı mesajı arka arkaya tekrarlayarak seçmene ezberletiyor, kafasını karıştırmıyor.

        “Less is more” ne demek, bir zahmet Selin Sayek Böke çevirsin eğer Genel Başkan’ına telefonla ulaşabilirse. Meral Akşener de Fehmi Koru’nun yeğenine sorabilir; akıl danışacak başkasını bulamamıştı ne de olsa.

        BİNALI YILDIRIM’IN EN ZAYIF YÖNÜ

        Aslında İnternet hızını gündeme taşımanın tam zamanı şimdi, çünkü Binali Yıldırım aday. Türkiye ulaştırma bakımından büyük yol kat etti. Havalimanları yaptı, THY büyüdü, yollar modernleşti, genişledi. Ama İnternet hızı bakımından çok ama çok geride kaldı. Bu ulaştırma hamlelerinin arkasındaki isim, büyük projelerin mimarı Binali Yıldırım’dı. Haklı olarak “yapan adam” imajı oluştu. Aynı Yıldırım bir türlü İnternet’i geliştiremedi ama.

        Tam da muhalefetin saldırması gereken bir zayıf nokta değil mi? Ama bu bile akıllarına gelmediği için Türkiye’de seçmen iktidar partisi dışında birine güvenmiyor. Şaşırıyorum, troll aday Selim Kotil (bkz aşağıdaki kutu) bile bu konuyu gündeme getirmiyor.

        Türkiye’de İnternet hem çok yavaş, hem de çok pahalı.

        Mesela ben Brooklyn’de ayda 39 dolara 100 Mbps internet alıyorum ve acaba hız yeterli mi, daha da yükselmesi için ayda 10 dolar daha fazla versem mi diye düşünüyorum. Bu ücretin TL karşılığını değil, satın alma paritesine göre ne anlama geldiğini hesap edin. Aylık bir evin bütçesinde epey düşük bir kalem.

        Bizde 100 Mbps hızında internet bağlatmak içinse büyük bir servet ödemek gerekiyor. Daha da vahimi parasını vermeye razı olsanız bile daha hızlı bir paket yok. Mobil teknolojiler 5G’ye geçmeye hazırlanırken evdeki internet hızı hala o çevirmeli modemlerdeki gibi. Neredeyse bir e-posta indirmek için beş dakika gerekiyor. Yeni ve büyük bir seçmen bloku olan gençleri bu konu çok daha fazla ilgilendiriyor.

        Diğer Yazılar