Hollywood'un çürümüş ödül töreni
Altın Küre töreninin hep tek bir özeliği vardı: Beverly Hills’de bir otelin balo salonunda verilen içki yemekle dağıtılması, böylece ünlülerin gevşemesi, Oscar’lara kıyasla daha komik espriler yapmaları. Bu esprilerin hemen her zaman hedefi de ödülleri veren Hollywood Yabancı Basın Derneği’nin (HFPA) lüzumsuz üyeleriydi. Yoksa yaklaşık 90 kişinin verdiği bu ödüllerin ciddiye alınır bir tarafı yok.
Hollywood yıldızları yıllardır bu yabancı basın mensuplarını küçümser. Geçtiğimiz senelerde ödül törenlerinde yüzlerine karşı hakaret bile edilmişti, “Sizin tek işiniz ünlülerle fotoğraf çektirmek,” diye. Haksız da sayılmazlar, çünkü söyleşi diye bize yutturdukları beşer dakikalık görüşmeler ve karşılıklı fotoğraflar aslında birer PR çalışması. Bunların bir kısmıyla aynı ortamlarda, yuvarlık masa toplantılarında bulundum. Asla gazeteci denemez, utanç verici tipler. Bir de hepsi birbirini tanır, arkalarından konuşur.
Bu sene HFPA’in rezillikleri resmiyet kazandı. Zaten yıllardır biliniyordu. Geçtiğimiz günlerde Los Angeles Times’ın ayrıntılı dosyasına göre bazı üyeler Netflix tarafından Paris’e götürüldü, geceliği kimilerine göre 1400 kimilerine göre 900 dolar olan lüks bir otelde ağırlandı, şaşalı bir tur düzenlendi, karşılığında da senenin en kötü dizilerinden “Emily in Paris” en iyi komedi dizisi dalında aday yaptırıldı. Geçtiğimiz senelerde de böyle pek çok olay yaşanmıştı. Herkesin dalga geçtiği “The Tourist” nasıl en iyi film dalında aday yapıldı yoksa?
NBC’den ödül töreninin yayın hakları için milyonlarca dolar alan HFPA ister istemez kötü olsa da çok starlı filmleri aday yapıyor. Böylece en büyük yıldızların balo salonuna gelmesi bekleniyor. Bu sene “The Prom” ve oyuncularından James Corden’in aday gösterilmesinin nedeni de bu: Meryl Streep oynuyor, nasıl görmezden gelsinler bu rezilliği?
NETFLIX PARAYI BASTIRMIŞ
“The Prom” da Netflix yapımı bu arada. Ödül sezonunda öyle büyük paralarla kampanya yapılıyor ki çoğu Akademi ya da HFPA üyesi izlemeden filmleri aday gösteriyorlar. Yine Los Angeles Times’ın haberine göre üyelere bari bu sefer filmleri izlesinler diye binlerce dolar da dağıtılmış. Neresinden tutarsanız elinizde kalan çürümüş bir düzen işte. Üyelerden birinin bir zamanlar Türk basınının 'amiral gemisi' olan Hürriyet’te yazdığını, bu seneki HFPA başkanının da Moscow Times gazetesine yazan bir Türk olduğunu ekleyeyim. Türk başkan seneye siyahların temsili konusunda daha dikkatli olacaklarını taahhüt etti: HFPA’a tek bir siyah üye yok, aday olan bir siyah gazeteciye kimse oy vermemiş. Bu sene panik ve utançla birkaç ödülü siyah oyunculara verdiler belli ki, ama senenin iddialı siyah filmlerini aday dahi yapmadılar.
Sonuçta yine Altın Küreler’de paranın dediği oldu. Amazon nihayet komedi-müzikal dalında da olsa en iyi filme kavuştu, “Borat: Subsequent Movie Film”le. “Borat” nedense Türkiye’de yok hala. Netflix ise “The Crown”dan “Queen’s Gambit”e adayları topladı. Hele o sakız gibi uzayan satranç dizisinin “Small Axe” gibi bir başyapıta karşı kazanması sadece paranın gücüyle açıklanabilir.
Yine bir Netflix filmi olan “The Trial of Chicago 7” da vasattı, ama çok kategoride aday oldu. Senaristi Aaron Sorkin’in en iyi işi değildi, ama kampanya sonucu ödülünü aldı. En iyi dramaysa zaten herkesin konuştuğu “Nomadland” oldu. Bu rüzgarla Nisan sonundaki Oscar’larla da iddialı olacak gibi.
Bu seneki Altın Küreler sanal ortamdaydı çoğunlukla. O balo salonu atmosferi, güzel espriler yoktu. Bir kategoride aday olan Cate Blanchett tenezzül edip Zoom’la bile katılmadı törene. Ne yalan söyleyeyim, Altın Kelebek vasatlığındaki bu tören keşke son olsa, keşke HFPA’in üzerine çökse üzülmem.