Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Emekli Büyükelçi Yalım Eralp, Dışişleri’nin atipik bir büyükelçisiydi. İkinci kitabını yazdı. Birincisi (Doğan Kitap’tan çıkan Perdeyi Aralarken) bir anı kitabıydı. ‘Sefir Olmak’ ise bir hariciyecinin yaşamı boyunca karşılaştığı manzaralardan bazı kesitler. Dolayısıyla ilginç. Hem mesleki ifşaatlar var hem de eleştiri. Ağzından piposunu, boynundan papyonunu eksik etmeyen Yalım Eralp Hindistan’da ve Viyana’da Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) nezdinde büyükelçilik yaptı. Dışişleri'nin Hasan Esat Işık, Orhan Eralp, Feridun Cemal Erkin, Bakan İhsan Sabri Çağlayangil, Osman Olcay, Ecmel Barutçu, Coşkun Kırca gibi efsanevi diplomatlarıyla çalıştı. 2000 yılında emekli oldu. Ama daha önce 1991’de Başbakan Mesut Yılmaz’ın 1993’te Tansu Çiller’in ve 1996’da tekrar Mesut Yılmaz’ın Dışişleri danışmanlıklarını yaptı. Emekliliğinden sonra Mehmet Ali Birand’ın önerisi ile CNN Türk’te dış politika yorumcusu olarak çalıştı. Milliyet ve Tercüman Gazeteleri'nde yazdı. Kendisi biraz ‘Atom Karınca’ gibidir. Şimdilerde de İstanbul Kültür Üniversitesi’nde ders veriyor ve dans ediyor. Dans dedimse Yunan Dansları. Sirtaki, Zorba, Zeybek. Dans ekibiyle Atina, Selanik, Halkidiki ve Midilli’de dans gösterilerine katılıyor. Aynı zamanda Defne Türk Yunan Dostluk Derneği Başkanı. O zaman Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, Davos Dünya Ekonomik Forumu’nda Şimon Perez’e ‘One Minute’ dediği zaman Eralp’in yorumunu soran CNN HaberKanalı'na bu davranışın diplomatik teamüllere aykırı olduğunu söylemişti. Başbakan da kendisi için “Monşer” sıfatını yakıştırmıştı. Yalım Eralp de bu kitabının adını ‘Sefir Olmak-Bir “Monşer”den Anekdotlar’ koymuş. Kitabı Eralp, yılın uzun zamanını geçirdiği Büyükada’da yazmış, yayıncısı da Adalı Yayınları. Dışişleri ile çıkan birçok kitap ve her emekli diplomatın yazdığı anılardan derlenen ve Yalım Eralp’in kendi anılarıyla harmanlanan ‘Sefir Olmak’tan bazı benim ilgimi çeken bölümlerle sizibaş başa bırakıyorum.

        Yalım Eralp
        Yalım Eralp
        REKLAM

        DIŞ POLİTİKADA SERTLİK

        Dış politikada kelimeler ve sözler önemlidir. Karşınızdakiler anlam çıkartmaya çalışırlar, aynı şekilde ses tonu da önemlidir... Bu alanda da Batı ile Doğu, daha doğrusu İslam ülkeleri liderleri ile Batı ayrışırlar. Batı liderleri, yumuşak konuşur ama gerektiğinde aksiyona geçmesini bilirler. İslam ülkeleri liderleri genelde bağırarak konuşur ve ağdalı ifadeler kullanırlar... Böyle konuşmak uluslararası planda pek işe yaramaz. Hele tehdit dili karşılık bulmaz. Bu çeşit konuşmacılar arasına ABD Başkanı Trump da katıldı. Savurduğunuz tehditle ciddiye alınmazsınız. Gerek de Gaulle, gerek Churchill harp yıllarında dahi bağırıp çağırmadan konuştular. Obama yumuşak ses tonuyla etkiliydi. Mısır lideri Nasır bağırdı, çağırdı; ülkesin harbe sokup yenildi. ABD Başkanı John Kennedy’nin abluka altında iken Batı Berlin’de söylediği “Ben Berlinliyim” (Ich bin ein Berliner) on binleri ayağa kaldırmıştır. Bu içten söz, Sovyetlere yönelik “Berlin’i size bırakmam” ifadesinin en güçlü şekilde dile gelişidir.

        Yalım Eralp Hindistan'da...
        Yalım Eralp Hindistan'da...

        ŞANTAJ VE MUHTEŞEM KARŞI CEVAP

        ...Sovyetler Birliği’nin iyice yokluk zamanları. Biri Türk iki ülkeden iki erkek diplomat vur patlasın çal oynasın yaşıyorlar... Bu iki bekar, Moskova’nın bekar hanımları tarafından da biliniyor. Gel zaman git zaman KGB’nin de ilgi odağına yerleşiyorlar Ve bir gün KGB, diplomatlardan birine çektikleri resimleri gösteriyor. "Ya bizimle çalışırsın ya da bu resimleri sefirine yollarız" şantajıyla birlikte. Diplomat pişkin, cevap veriyor; "Mutlaka yollayın, benim sefir bu tür resimlere bayılır." Tabii sefirine haber veriyor ve başka bir ülkeye tayinini istiyor.

        FERİDUN CEMAL ERKİN

        Rahmetli Erkin, Dışişleri'nin önde gelen sefirlerinden idi. 1961 İnönü hükümetinde Dışişleri Bakanlığı yaptı. Ordu ilinden milletvekili oldu. Erkin “Dışişleri'nde 34 Yıl“ kitabında anlatır. ABD Bakan Yardımcısı Averell Harriman ile karşılaştığında, Amerikalı muhatabı, 1945 yılında Sovyetlerin Boğazlar talebi karşısında Türk notalarının yazımına hayran olduğunu, kimin yazdığını merak ettiğini söylemiş ve Erkin’in kaleme aldığını öğrenince de yanındakilere tanıştırmış. Erkin enteresan bir şahsiyetti. Protokole ve görgü kurallarına çok bağlı idi. Bakan iken makama dosya getirecek kişinin en az genel müdür yardımcısı olması kuralını koymuş. 3'üncü katip iken beni odasına dosya ile yollamışlardı da, fena halde kovulmuştum.

        Eralp, Tansu Çiller'le...
        Eralp, Tansu Çiller'le...

        PROTOKOL

        Protokol deyince akla diplomatlar gelir... Diplomatların davetlere, kokteyllere meraklı oldukları düşünülür. Tam tersine sıkıcı bulurlar. Ancak, kokteyller görevdir. Oralarda bilgi toplanır. Dostluklar kurulur. Makamlarda resmen söylenemeyen şeyler orada konuşulur... Bazen bu tür yemeklerde tatsız şeyler olabilir ve protesto etmeniz gerekebilir (resmi akşam yemeklerinden bahsediyor). Genelde protesto için masa terk edilir ve çıkıp gidilir. Ancak bir keresinde Dışişleri Protokol Müdürü fevkalade bir şey yaptı. Yemeğin başında Türkiye aleyhine konuşmalar yapılınca, tabağını ters çevirdi, hiç yemek almadı ve hiç konuşmadı. Buna neden olan ev sahibi Büyükelçi’ye yemeği zehir etti.

        Yalım Eralp, Beyaz Saray'da..
        Yalım Eralp, Beyaz Saray'da..

        KIBRIS ECMEL BARUTÇU

        Kıbrıs konusu Dışişleri'ni en çok meşgul eden konuların başında gelir. Sürüncemede kalmasından da çoğu kez Dışişleri mesul tutulur. Doğru değildir. Tabiatıyla Dışişleri'nde de şahinler vardır. Özellikle dosyayı elinde tutan veya Kıbrıs’ta görev yapmış olanlar arasında. Ama asıl siyasi iktidarların kararsızlığı ve askerlerin şahinliği daha büyük rol oynamıştır. Rahmetli Denktaş Türk siyasilerini parmağında oynatmıştır. Deniz Bölükbaşı’nın “Dışişleri İskelesi” adlı kitabında bu bölünme açıkça görülür. Kıbrıs çıkartması denince akla rahmetli Ecmel Barutçu gelir. Yanında 3'üncü katiplik yaptım; zevkle. Çok şey öğrendim ondan. Ama Barutçu şahinler arasında değildi... Unutulan nokta, resmin bütünü içinde Kıbrıs’ın ne kadar görülebildiğidir. Nitekim, Kıbrıs Rum Kesimi'nin Avrupa Birliği’ne alınacağına Dışişleri uzun süre inanmamıştır. Olduğunda da iş işten geçmişti. Mesele artık Türk-Yunan meselesi olmaktan çıkmış, bir Türkiye-AB meselesine dönmüştür. Yunan tarafının büyük başarısıdır bu.

        KÜRTÇE DİLİ VAR MI?

        Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Viyana’da insan hakları ve etnik sorunlarla da ilgilidir. 1990’lı yılların sonuna doğru Dışişleri Bakanlığı Kürtçe yayınlanan gazete, dergi ve mecmualarla ilgili istatistiki bilgi yolladı. Amaç Türkiye’nin etnik sorunlarla ilgili yükümlülüklerini yerine getirdiğini göstermek. Biz de bilgi notu hazırladık ve teşkilata vereceğiz. Metni tam gönderecekken Başbakan Ecevit, Kürtçe diye bir dil olmadığını TV’de söyledi. Bakanlığa telgraf çekerek bu durumda ne yapacağımızı sordum. Öyle ya, olmayan bir dilde gazete vs. çıkıyordu. Bakanlık bilgi notunun ilgili yerlere ulaştırılmasını istedi. Dışişleri, Başbakan'ın beyanını dikkate almıyordu. 1970’li yılların başında Mısır radyosu Kürtçe yayın yapıyormuş. Sefire talimat gitmiş. Başkan Nasır’ı görüp, durumu anlatması isteniyordu. Sefir, Nasır’a durumu anlatmış, Nasır dalgasını geçmiş. Kürtçe diye bir dil olmadığına göre, demek ki Kürtçe yayın yapılmıyor ve ortada protesto edecek bir durum yok.

        BURGAZ-BULGARİSTAN VE HOROZ

        (Bir başkonsolos Burgaz-Bulgaristan’a tayin oluyor ve burası küçük sevimli ama ancak yaz aylarında canlanan bir şehir.) Zamanla şehre alıştı. İş durumu fazla değildi. Okumak ve ülkeyi gezmek mümkündü. Başkonsolosluğun bahçesi genişti. Tarıma merakı yoktu ama kümes hayvanları bulundurmak mümkündü. Bunlar arasında bir horoz favorisi idi. Horoz her sabah erkenden öter ve kalkma saatinin geldiğini haber verirdi. Yıllık izin zamanı geldi. Bakanlığın onayı ile bir Avrupa seyahati yaptı ve Burgaz’a döndü. Ve bir şokla karşılaştı. Çok sevdiği horoz ortada yoktu. Kavaslara çıkıştı. Onlar sonunda baklayı ağzından çıkardı. Horozun erken ötmesine kızan o ters muavin konsolos horozu kesmiş ve yemişti. Bakanlığa derhal bir telgraf çekerek durumu anlattı. Cezalandırılmasını ister gibiydi. Dışişleri tarihine “horoz telgrafı” olarak geçen o telgraftır... Horoz olayı dolayısıyla muavin konsolos başka bir ülkeye tayine edildi.

        KÖPEK YİYECEĞİ ÖDENEĞİ

        Asala ve ardından PKK terörü artınca, yurt dışında da önlemler alındı. Bazı sefaretler koruma görevlisi dışında, eğitimli köpek de aldılar. Gel zaman git zaman, bir büyükelçimiz köpeğin yiyeceğinin hangi fasıldan ödenmesi gerektiğini sordu. Bakanlık telgrafı alınca şaşırdı. Ama kısa zamanda cevabı verdi. Ziyafet ödeneği. Ziyafet ödeneği konuklar için verilecek davetlerde kullanılacak paraydı...

        İNGİLİZ KRALİÇESİ NEDEN PASAPORT TAŞIMAZ?

        Sadece Kraliçe pasaport taşımaz. Eşi, çocukları ve torunları pasaport taşımak zorundadır. Kraliçe pasaport taşımaz çünkü pasaportlar kraliçe adına verilir. Kendi adına kendine pasaport veremeyeceğine göre...

        Diğer Yazılar