Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Birkaç yıl önce Hrant Dink Vakfı’nı davetlisi olarak Ermenistan’ın başkenti Erivan’a gittiğimde tabii Sergey Parajanov’un çılgın ev-müzesini de görmeden dönemedim. Nasıl beğendim, nasıl çılgın buldum, bitmesin diye tekrar tekrar odalara girdim çıktım. O sıradışı düş dünyasına sizi de çekiyor ve özgürlüğüne ve özgünlüğüne şaşırıp kalıyorsunuz. Tabii Ermeni asıllı ünlü yönetmenin en ünlü filmi Sayat Nova’nın DVD’ye ‘korsan’ basılmış bir kopyasını ve bir afişini de almadan ayrılmadım. Kuşkusuz yirminci yüzyılın en önemli yönetmenlerinden biri Parajanov. İşte şimdi bu büyük sanatçının, Parajanov’un, Pera Müzesi’nde gezmeye doyamayacağınız, uzun uzun vakit geçirebileceğiniz bir sergisi var; üstelik Paris’te yaşayan sanatçımız Sarkis ile birlikte. Sergey Parajanov’a ‘şiirsel sinemanın büyük ustası’ diyorlar. Pera Müzesi’nin üst iki katına yayılan sergide Parajanov’un hapisane yıllarında film çekemediği için yaptığı kolajlar ikona düzeni içersinde adeta dini bir tören gibi sergileniyor. Tam üst katında ise Sarkis, eski tip TV monitörlerinde Parajanov’un ünlü filmi Sayat Nova’dan kesitleri, bir Parajanov klasiği olan eski kilimler ve halılar arasında gösteriyor. Tam bir şölen.

        Sergey Parajanov
        Sergey Parajanov
        REKLAM

        TİFLİS’TE DOĞDU, UKRAYNA’DA YAŞADI, ERMENİSTAN’DA ÖLDÜ

        Sarkis Yosifoviç Paradjanyan, 9 Ocak 1924’te, Tiflis’te bir evde, beyaz cibinlikli bir yatakta doğar. Dedesi, köyünün yerlisi bir şarap tüccarıdır. Annesi Tiflis’in en güzel kızlarındandır. Büyükbabası fayton sürücüsüdür ve esnaf birliğine girebilmek için soyadını Parajanov’a çevirir. Çarlık ordusunda yedek subay olan babası devrimden sonra tüccar olur ve bir antikacı dükkanı açar. Sarkis üç çocuklu ailenin iki abladan sonra en küçük erkek çocuğudur. Doğduğu kent Tiflis’te, Ermeniler de kendilerini Gürcüler kadar rahat hissederler ve I. Dünya Savaşı'na kadar nüfusun çoğunluğunu oluştururlar. Parajanov’un baba evinin hemen yakınında bir Gürcü Ortodoks katedrali, Türk Hamamları ve Ermeni Ozan Sayat Nova’nın gömülü olduğu Surp Guevord Ermeni Kilisesi vardır. Aynı anda Farsça, Türkçe, Gürcüce ve Ermenice’yi konuşan ozan Sayat Nova için yaptığı film sonradan 4 yıl 11 gün hapiste yatmasına neden olacaktır. Parajanov ise Sovyet Dönemi'nde büyüdüğü ve ailesi de Ruslaşmış olduğu için Ermenice pek konuşamaz. 1951 yılında Moskova Sinema Araştırmaları Enstitüsü’nü bitirir. 1972’ye kadar Ukrayna’da çeşitli sinema projeleriyle adını duyurur. Parajanov, Erivan’da, büyük Ermeni Ozan Sayat Nova’nın 200'üncü doğum yıldönümü için ısmarlanan Sayat Nova’yı çeker. 1969’da film ilk çıktığı zaman halktan ilgi görmez, basından da ‘anlaşılması zor, dekadan ve estetikten yoksun’ damgasını yer. Bir başka yönetmene 1971’de ‘Narın Rengi‘ ismiyle bu filmi yeniden montajlatırlar. Parajanov, Sovyet rejimine olan muhalif tavrı nedeniyle yargılanır ve Kiev’de tutuklanır. ‘Sanatsal obje kaçakçılığı, eşcinsellik ve intihara sürükleme’ suçlarından 5 yıla mahkum olur. Hem SSCB’de hem yurt dışında kendisine sanatçılar tarafından verilen destek sonunda 4 yıl 11 gün sonra serbest kalır. Yurt dışına çıkabilmesi, serbest kalabilmesi için Paris’ten Yves Saint Laurent ona tasarımcılık işi bile teklif eder. Tam da işte film yapması yasaklandığı o zaman sanatın başka yüzüne, kolaj ve desenlerine verir kendini.

        REKLAM

        FİLM YAPMASI YASAKLANINCA KOLAJ YAPTI

        İyi ki de vermiş kendini kolaj ve dersenlere, biz de Pera Müzesi’nde açılan sergisini görme fırsatı elde ettik. Zaten sergi girişindeki panolarda Parajanov’dan alıntıyla karşılaşıyoruz: “Sinema yapmama fırsat vermediler ben de kolaj yaptım. Kolaj sıkıştırılmış filmdir...” Eğer yaşasaydı 95 yaşında olacaktı Parajanov. Bu sergide sinema tarihinin önemli yönetmenlerinden birinin benzersiz dünyasını biraz olsun keşfediyoruz. Resimler, kolajlar, desenler, film sahneleri, eskizler, kostüm tasarımları, objeler, fotoğraflar ve yerleştirmeler var sergide. İlk kez Türkiye’de Parajanov ile ilgili böyle bir sergi açılıyor. Serginin küratörü Erivan’daki Parajanov Müzesi Müdürü Zaven Sargsyan. Serginin tasarımı ise Bülent Erkmen’e ait. Hem tasarım, hem serginin yerleştirilmesi o kadar Parajanov’a yakışmış ki! Zaven Sargsyan çok zor bir yaşam sürdürmesine ve büyük acılar çekmesine rağmen Parajanov’un eserlerinin her zaman güzellik ve iyilik taşıdığını söylüyor. Aynı zamanda, “1989 yılında İstanbul’u ziyaret etti ve büyülendi, Ermeni mirasına sahip bu harika şehirde onun eserlerini olabildiğince dolu dolu sergilemek istedik” de diyor.

        Parajanov, 1989’da Tiflis’te son projesi ‘İtiraf’ı çekmeye başladı ancak yarım kaldı. Paris’te kanser tedavisi gördü, Erivan’a döndü ve 20 Temmuz 1990’da Erivan’da 66 yaşında hayata veda etti. Parjanov’un koleksiyonu, Erivan’da ölümünden bir yıl sonra açılan müze-ev’de sergilenmeye başladı. Parajanov iki kez evlendi ve bir oğlu oldu.

        Parajanov-kolaj
        Parajanov-kolaj
        REKLAM

        SARKİS’İN PARAJANOV’A SELAMI

        Paris’te yaşayan ve çalışan Sarkis’in, Parajanov’a büyük bir hayranlığı var. Sarkis, bir salonda Parajanov’un Sayat Nova filmine gönderdiği referanslarla, Parajanov’la aynı dili kullanarak sergilediği ikona benzeri kolajlarıyla, halılar ve kostümleriyle sergiyi tamamlıyor ve bütünleştiriyor. Diğer salonda ise Erivan’daki müze-evin fotoğraflarıyla ve metal ayaklar üzerinde duran kocaman bir sini (Rabia Çapa’dan aldığını söylediği bir tepsi) ve üzerine yığdığı 36 kocaman kırmızı nar ile ‘Narın Rengi’ ismiyle ehlileştirilen ‘Sayat Nova’ya da göndermede bulunuyor.

        Sarkis 2005’te Erivan’da açtığı sergi sırasında küratör Zaven Sargsyan ile tanışmış. 2015’in sonlarında Belçika Bogosyan Vakfı’nda Parajanov ile yine birlikte bir sergi açmış ve sahnelemeyi de Sarkis yapmış. Pera Müzesi yetkililerine de Parajanov Müzesi Müdürü önermiş Sarkis ile birlikte bir sergi açılmasını.

        REKLAM

        Sarkis: Benim canım gibi sevdiğim bir adam Parajanov, hayır demem imkansız Pera’dan teklif gelince. Size 5. katı vermeyi düşünüyoruz dediler Pera Müzesi yetkilileri. Oradan anladım ki ben beşinci kattan aşağıya dördüncü kata Parajanov’a sesleneceğim. Bu tür, yani televizyonları kilimlerle kaplama çalışmalarım 80’lerin sonundan geliyor. Hatta kilim ve halılarla böyle bir yerleştimem Arter’in koleksiyonunda da var. Bu koskocaman bir yerleştirme oldu. Sen izledin değil mi Sayat Nova’yı?

        Serfiraz Ergun: İzledim.

        Sarkis
        Sarkis

        Sarkis: Sayat Nova’nın filminin tümünü aynı anda gösteriyorum. Onun sesleri ve görüntüleri birleşiyor, birbirine karışıyor. Baş ve son, doğuş ve ölüm. Filmin sonundaki ölüm çılgınlıktır, ölüm değildir. Horozlar kesilir adamın üzerine düşer, bilmemne, yani acı yoktur ölümle gelen. Hep ısıtır. Duyguları ısıtır, kafayı ısıtır, aşkı ısıtır. Ben de hep ısıtma üzerine giden bir enstalasyon düşündüm. Bütün sevgiler aynı anda buluşsun. O yüzden 11 monitörde tüm film var.

        SE: Yani tüm monitörleri seyretseniz tüm filmi görmüş gibi oluyorsunuz.

        Sarkis: Evet, asılnda aşure gibi oluyor. Hep beraber ve tatlı. Aynı anda Sayat Nova’nın çocukluğunu da gençliğini de gösteriyorum. Bir de ben kolayca taşınabilir, heryerde kurulabilir bir enstalasyon yaratmak istedim. Kilimleri burada bulduk. Televizyonların da eski model olmasını arzuladım çünkü Parajanov bile LED ekranı tanımamıştı. Bir de bu yeni TV'leri ısıtamazsın çünkü vücutları yok. (Ben gülüyorum) Göçebe bir yerleştirme istedim aynı zamanda. Bugün sergiyi buraya kur, bitsin, al başka tarafa taşı. Bu adamın filmlerine baktığın zaman çok kültürlülük görürsün. Ermenice, Türkçe, Azerice, Gürcü dili konuşulur. Ordan oraya zıplayan, bedeni birçok kültürden oluşan bir adam Parajanov. Bende de var o. Bir de hiç geometrik olmasını istemedim serginin. Baktım eğer monitörler ya da yerleştirme kesişiyorsa hemen bozuyordum.

        REKLAM

        SE: Parajanov’un en çok nelerinden etkilendiniz? Kaftanlar, tepsideki narlar, odasının tam duvar boyu fotoğrafı...

        Sarkis: Tepsi nereden geliyor biliyor musun? Başka bir deli kadından, Rabia Çapa’dan. Narlar süs değil, almak isteyen alsın. Alsın, götürsün, yesin, kırsın, berekettir. 36 eksilince umarım Pera Müzesi tekrar yerine koyar.

        SE: Ekranların üzerine kocaman bir kaftan sarkıyor tavandan.

        Sarkis: 2000 yılında Hollanda’da 12 gecelik bir performansım oldu. Çok eski bir evde, gece saat 1’de bir kız gece rüyasında yürüyor. 19-20 yaşlarında uzun boylu bir kız. Ona bir giysi yaptırdım. Tüm geçmişini taşıyan bir giysi. Büyük giysinin üzerinde küçük küçük elbiseler var, oyuncakları var, bale ayakkabıları var. Kız tüm yaşadıklarını, dönemlerini üzerinde taşıyor.

        SE: İkonalar neden?

        REKLAM

        Sarkis: Aşağıda gördün Parajanov’un ikonalarını ya da ikona çerçevelerine yerleştirilmiş kolajlarını. Aramızdaki güzel fark benim ikonalarım çerçevelerin içinde doğuyor, mekan gibi. Bunlar adak. Eski Rum, Ermeni, Osmanlı çerçeveleri içine yerleştirdim.

        SE: Neonla yaptığınız iş Parjanov’un resmi üzerine? Sizin Rafi Portakal Sanat Evi’nde böyle bir serginiz vardı geçtiğimiz yıllarda. İmzasız, anonim eski yağlıboya tabloları neonlarla imzalamıştınız. Yani sizin sanat pratiğinizde var.

        Sarkis: Parajanov’un tek Ermenice imzası bu kırmızılı sarılı neon yazı. Venedik’te San Lazzaro Manastırı var ya.

        SE: Evet. Sizin Türkiye’yi temsil ettiğiniz Venedik Sanat Bienali’nde San Lazzaro adasındaki Manastır Ermeni Pavyonu’ydu. Sizin orada da işiniz vardı ve Ermeni Pavyonu Altın Arslan’ı almıştı o yıl, 2015’te.

        Sarkis: Evet, Parajanov sık sık yasaklı olduğu için nadir gittiği yerlerden biriydi San Lazzaro Manastırı. Yıl 1980’lerdi. Vize vermiyorlardı. Çünkü propoganda filmi yapmıyordu Sovyet çizgisinde. Adam şair. Passolini’yi çok severdi, onun vakfına gitmek istedi. San Lazzaro’ya da uğradı. Parça kumaşlarla bir kolaj yaptı. Manastıra hediye etti ve onu da Ermenice imzaladı. İşte o imza duvarda gördüğün.

        REKLAM

        SE: Aslında ben sizin imzalarınızı, vitraylarınızı, ikonalarınızı yani sanat pratiklerinizden örnekleri bu sergide görebiliyorum.

        Sarkis: Sadece ‘veren bir sergi’ yapmak istedim.

        SE: Ne demek ‘veren’ sergi?

        Sarkis: Cömert kelimesinden bile fazla. ‘Cömertliğim tuttu’ değil. Artık herşeyi veriyorsun. Hatta bak şu anda oturduğumuz yer var ya Haliç’i gören. Aslında bu büyük cam perde ile kapalı olur. Ben “Parajanov neden gün ışığından soyutlanıyor?” dedim. Açtırdım perdeleri. Bütün İstanbul’u Parajanov’a verdim.

        SE: Siz sağlığında onu tanıyor muydunuz? 1989’da Türkiye’ye gelmiş.

        Sarkis: İKSV çağırmıştı. Ara Güler’in Ayasofya’da, Kariye’de çektiği birkaç fotoğraf var aşağıda. 2005’te Akbank Sanat ve 2009’da İstanbul Modern’deki sergilerimde de Sayat Nova’yı çağırmıştım. Ben öyle isterim ki burada gelsinler sevinçten göz yaşı döksünler. Benim katımda evlensinler, çünkü Hollanda’daki sergimde geldiler evlendiler, bir masa koymuştum ziyaretçiler arzu ettikleri şeyleri üzerine bıraksınlar diye, içeri girince şok oldum. 45-50 yaşlarında çift evlenip hemen oraya gelmişler, o masaya binlerce şey bırakılmış rujlar, çantalar, mektuplar... Gelin hanımın eğilip rujunu masaya koyduğunu gördüm. Bu sergiye de gönülleri açık gelsinler. Buraya gelince de gönülleri açılsın. Tekrar gelsinler. Pencerelerin önüne halılar attık, otursunlar şurada, İstanbul’a baksınlar. Aşağı insinler Parajanov’u yaşasınlar. Bu adam çok acı çekti. Çok zor günler geçirdi maddi manevi. Hapisanede tuvaletleri temizlettiler. Karda kışta ciğerlerini kaybetti. Bu adam yaşlandıkça güzelleşti. Sadece 7-8 film yaptı. dünya kadar senaryosu çekilemedi. Fakat filmlerine baktığın zaman acı göremezsin. O acıları almış, yoğurmuş ve zengin bir hazineye çevirmiş. İlk filmini hatırlıyorum. İki gencin aşkını anlatıyor. Kamera çıldırmıştı orada, çıldırmıştı. Girdi, çıktı, duygu fışkırdı.

        Parajanov'un kaftanı...
        Parajanov'un kaftanı...

        SE: Sizinle bu kaçıncı röportajım. İlk defa bir sergiyi anlatırken bu kadar heyecanlı görüyorum. Çok içinizden gelerek anlatıyorsunuz.

        Sarkis: Başka birşey yapamam. Çünkü benim zor zamanlarım olmuştu Almanya'da 1995’te. Bonn Müzesi bana 3 bin metrekare sergi alanı verdi. Ama direktörle değil çalışanlarla sorunum oldu. Ne yaptım biliyor musun? Beslenmek için. Çalıştığım yere bir monitör getirtdim koskocaman, koydum Sayat Nova’nın filmini böylece rahatladım. Bütün serginin yerleştirilmesi sırasında 15 gün o çalıştı. Beni çok heyecanlandırır Parajanov. Filmin sürekli gece gündüz oynamasını istedim. Narları da o yüzden koydum ışığı kapat narlar yaşar. Yaşayan bir şey olsun istedim. Bizim dünyamızın böyle sanatçılara ihtiyaçları var. Ben müzeleri severim, galerileri biraz severim, ve sevgimi ben zor veririm. Ama burada sonsuz sevgi nedir görüyorsunuz. Bu serginin özeti bu. Sonsuz sevgi.

        Diğer Yazılar