Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ORTAOKULU bitiren öğrencilerin hangi liseye gideceğine yön verecek yeni sistemi Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz sonunda açıkladı dün. Ama tam anlatılamadığından mı ya da beklentilerin başka türlü olduğundan mı nedir, kafalar hâlâ karışık. Yani en azından benim orta son sınıfta çocuğu olan çevremdeki velilerden edindiğim izlenim bu yönde. Dün birkaçıyla konuştum. Enteresan tepkilerle karşılaştım. Garip daha doğrusu. Diyorlar ki: “TEOG ile ilgili sıkıntının esası, çocukların at yarışında koşturuluyor misali bir sınav sistemine mahkûm edilmesiydi. Güya çocukların ergenlik öncesi psikolojilerini olumsuz etkileyen bu saçmalığın ortadan kaldırılması için yeni bir yöntem sunulacaktı. Sunulamadı. Evet isteyen öğrenci evinin yakınındaki okula gidebilecek ama seçkin, iyi liselerde eğitimine devam etmek isteyen öğrenci de yine sınava girecek! Yani çocuklar yine aynı stres altında at gibi koşturulmaya devam edecek!”

        Bilmiyorum velilerin beklentisi ne yöndeydi ama ben açıklanan yeni sistemi çok da berbat bulmadım. Bir-iki husus var benim de kafamı kurcalayan, onu da yazacağım ama seçkin liselere girişte merkezi bir sınavın olacak olması beni hiç şaşırtmadı. Ne olması bekleniyordu ki! Aralarında Galatasaray, Kabataş, İstanbul Erkek gibi yıllarını özel zekâya sahip öğrencilerin eğitimine adamış bu tip okulların da sadece etrafında oturan öğrencilerin kayıtlarını falan mı yapması bekleniyordu!

        Hülasa... Açıklanan yeni sistemde tek bir defalık da olsa merkezi sınavın yapılacak olmasının bence hiçbir mahsuru yok! Böyle olmak zorundaydı zaten. Böyle olmasa başka türlü ve çok daha karmaşık olacaktı. Seçkin diye bilinen okullar kendi sınavlarını kendileri yapacaktı ve çok daha büyük tartışmalar kaçınılmaz olacaktı. Düşünsenize, Galatasaray kendi sınavını kendi yapıyor. O zaman Çemişgezekli, Şırnaklı, Erganili yeni Mahir’lerin Galatasaray gibi liselerde okuma şansı nasıl olacaktı?

        Özetle, tatavaya gerek yok! Sınavsız bir eğitim sistemi mümkün değil Türkiye’nin eğitim düzenine göre. Adı ister TEOG olsun, ister MEOG fark etmez ama bu eğitim şartlarıyla çocuklar bir sınava mahkûm.

        Ben sınav olayına değil ama şu evine en yakın okul olayına takıldım. Aslında ilk anda akla mantığa uygun geliyor. Çünkü eğitimde işi bilenlerin genel olarak söylediği şey: “En iyi okul, eve en yakın okuldur.” Bence de öyle ama bu şimdiler için çok geçerli bir görüş olmayabilir. Zira aldığım duyumlara göre söylüyorum, neredeyse düz lise kalmamış memlekette. Çoğunun imam hatip modeline dönüştürüldüğü iddia ediliyor. Eğer gerçekten bu iddia doğruysa büyük fecaat! Çünkü imam hatip liselerini tercih tamamen ailenin dünya görüşüyle bağlantılıdır. Açıkça yazıyorum, eğer benim oğlum şu anda böyle bir sisteme göre okumak durumunda kalsaydı ve tek şansı da eve en yakın olan okullardan birini tercih etmek olsaydı bu asla bir imam hatip lisesi olmazdı. (Rica ediyorum kimse bana zart, zurt etmesin ve boşuna kükremesin çünkü ben bunu kendi evladım için söylüyorum. Eğer evlat benim evladımsa, onun neyi, nasıl okuması gerektiğine de ancak ben karar veririm.) Düşünsenize... Evimize yakın 5 okulun 5’i de imam hatip lisesi ve ben oğlumun imam hatipte okumasına razı değilim. Ne yapacağım bu durumda? Nasıl başa çıkacağım bu sorunla? Acaba Sayın Milli Eğitim Bakanı’mız İsmet Yılmaz şu anda milyonlarca insanın kafasındaki bu soruya tüm açıklığı ve samimiyetiyle cevap verebilir mi?

        **************

        BAYRAM DEĞİL SEYRAN DEĞİL, ENİŞTE NİYE ÖPTÜ?

        CUMARTESİ günü sürpriz bir buluşma gerçekleşti Antalya’da. Enteresan bir buluşma... Ben de bir kez yazmıştım hatırlarsanız bu köşede Almanya’nın Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel ile ilgili. Çok değil, birkaç ay öncesine kadar Türkiye ve Almanya ilişkilerinin gerilmesinde epeyce önemli bir rol üstlenen ve eski eşi Türk olan Gabriel’i “enişte” şeklinde anmıştım. İşte, o dönem Türkiye aleyhtarlığı yapan “Gabriel Enişte”yle ilgili yazdıklarım, Almanya’da yaşayan bazı eniştesever Türkleri çok kızdırmış ve yaptığım yorumları acımasız bulmuşlardı.

        Uzatmayayım... Antalya’ya gelmiş enişte. Bu çok kritik buluşmayı Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Twiter’dan “Gabriel’le buluştuk ve ülkelerimiz arasındaki zorlu konuları ve beklentilerimizi konuştuk” şeklinde duyurmasa hiçbirimizin haberi olmayacaktı. Helal olsun, iyi atlatmış Türk basınını Gabriel...

        Çavuşoğlu’nun kendi hesabından yayınladığı görüşme fotoğraflarından yansıyana göre, Almanya ile ilişkilerin yavaş yavaş eski haline döndürülmeye çalışıldığı anlaşılıyor da... Tabii insan ister istemez soruyor; daha düne kadar Türkiye’ye öfke kusan enişte niye geldi buralara kadar? Öyle ya! Bayram değil, seyran değil, bizi niye öptü?

        **************

        EVET! PORNOGRAFİK GERÇEKTEN DE!

        BAZEN bir şey düşünürsünüz ama seslendiremezsiniz. Çünkü esas düşündüğünüz şeyi anlatacak tam tanımlamayı, cümleleri falan kuramazsınız. Sonra bir bakarsınız ki başka biri bulmuş ve kurmuş! “Yaşa be” dersiniz! “Ağzınla, aklınla bin yaşa!” Ben de Leman Sam’ın meşhur şef Nusret’le ilgili söylediklerini okuyunca öyle dedim işte kendi kendime! Evet iğrenç şeyler yapıyor Nusret etlerle birlikte. Denk geliyor, ister istemez videoları izliyor ve inanın onları gördükten sonra uzun süre et falan yemek istemiyorum. Ben bulamıyordum Nusret’in etlerle yaptığı şovları nasıl tanımlayacağımı. Leman Sam bulmuş işte. Demiş ki: “Nusret’in yaptığı tamamen pornografi!” Aynen ya! Gerçekten öyle! Koca bir danaya sarılmış, onu okşayan kara gözlüklü bir adamın bende yarattığı ve her gördüğümde midemi bulandıran şey buydu işte! Yaşa Leman Sam, aklınla, dilinle bin yaşa!

        Diğer Yazılar