Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HABERTÜRK Gazetesi’nde yaptığı röportajlarla ses getiren Kübra Par, Habertürk TV’de kısa süre önce başlayan programı “Açık ve Net”te de aynı başarısını devam ettiriyor. Hemen her hafta değişik platformlardan aldığı konuklarla yaptığı söyleşilerle gündem oluyor.

        Önceki akşam eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ı konuk olarak ağırlayan Kübra, sorduğu net sorularıyla yine şahane bir iş yaptı. Tabii onun yaptığı işi şahaneleştiren, konuğu Arınç’ın yaptığı açıklamalardı.

        SÖZLERİ DELİYE DÖNDÜRDÜ

        Sağolsun Sayın Arınç, FETÖ ile ilişkisinden KHK ile görevine son verilen ve FETÖ üyeliği iddiasıyla tutuklanıp serbest bırakılan damadı Doktor Ekrem Yeter dahil bu konuda Kübra’nın sorduğu sorulara öyle cevaplar verdi ki sosyal medyada yer yerinden oynadı.

        Milletin adeta zekâsıyla, aklıyla dalga geçer gibi açıklamalarda bulunan Arınç’ın, “80 milyonluk kitlede 80 kişi hariç herkes Gülen’e sempati duymuştur” sözleri insanları deliye döndürdü.

        Ben de o deliye dönenlerden biriydim! Çünkü söylediklerinin tamamı kendi ve kendi gibi olanların paçasını kurtarma maksadı taşıyor. Tamam, hakkındaki FETÖ’cü ya da Cemaat sempatizanı gibi iddiaları çürütme gayretini anlayabiliyorum ama bunu yaparken memleketin 80 kişi hariç tamamını da Cemaat sempatizanı ve ağlak, alçak bir imamın hayranı gibi göstermesini kabul etmiyorum, aksine şiddetle reddediyorum!

        BEDDUA SONRASI AÇIKLAMA

        Biliyoruz ki Sayın Arınç bu örgütün ne kadar hain ve memleketin başına ne bela bir yapı olduğu konusunda bırakın memleketteki 80 milyonu falan, kurucusu olduğu AK Parti içerisinde bile en geç uyananlardan biridir.

        “Neye dayanarak böyle söylüyorsun?” diye soranlar varsa internete girip biraz araştırma yapmalarını rica edeceğim onlardan. Bırakın 7 Şubat MİT darbesini, FETÖ’nün 17/25 Aralık’taki hükümeti devirme girişimi sonrası bile Gülen’e kol kanat germeye çalışmış bir kimsedir Arınç!

        Mesela şu meşhur beddua seansları sonrası dedikleri bugün gibi aklımdadır. “Olaya şöyle bakmak lazım, sonuçta hocaefendi duygusal bir insandır. Kırılmış bizim tarafa, bizimkilere ve beddua etmiş işte. Bunda abartılacak bir şey yoktur!” şeklinde bir yorum yapmıştı...

        DERDİM SUÇLAMAK DEĞİL

        Neyse... Devam etsem Arınç’ın o vakitlerden söyledikleriyle ilgili alıntılara, dizi yapmam lazım. Çünkü o kadar çok ki Arınç’ın canhıraş şekilde FETÖ’nün elebaşısına sahipliğiyle ilgili anekdot, ama buna gerek yok.

        Çünkü derdim Arınç’ı o örgüte yakın olmakla, sempatizanı olmakla suçlamak filan değil, derdim onun yaptığı suç ortağını çoğaltma gayesine karşı çıkmak.

        Evet, kendisi çok geç uyanmış olabilir Arınç’ın ama bu geç uyanmışlığını örtbas için bu ülkenin 79 milyon 999 bin 920 kişisini aynı kategoride göstermeye de hakkı yoktur!

        **************

        ZARRAB’IN GİTMESİNE KİM GÖZ YUMDU?

        ALLAH’tan aylar önce yazmışım... Daha kimsecikler bunu mevzu bile etmezken! Daha Zarrab’ın ABD’yle anlaştığı ve itirafçı ya da tanık olduğu iddiaları ortaya atılmazken!

        Bir önceki yazımda, “Zarrab ABD’yle gidişinden önce anlaşma yapmıştı” iddiasını bana güvendiğim bir istihbaratçı kaynağım daha o günlerde söylemiş, ama benim o günlerde yazabileceğim bir köşem olmadığı için yazamamış ve bu bilgileri ancak Habertürk’te yeniden yazma fırsatı elde edince aktardığımı söylemiştim.

        Dün yine bazı kaynaklarımla konuştum. Zarrab ile ilgili bu tezin gitgide güçlendiği ve bu doğrultuda yüksek rakımlarda da artık, “Peki bu adamın ABD’ye gitmesine kim göz yumdu?” sorusunun yanıtının arandığı söyleniyor.

        ÖLÜM KORKUSU

        Aslında bende o yanıt da var. Bana bu bilgileri veren istihbaratçı kaynağım, Zarrab’ı ABD’yle anlaşmaya sevk edenlerin kim ya da kimler olduğunu da söyledi, ama bunu şu an için yazmam mümkün değil; çünkü elimde hiçbir belge yok bu iddiayla ilgili.

        Son olarak, Zarrab’ı bu anlaşmaya iten ölüm korkusu, can güvenliğiyle alakalı bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. Sanılıyor ki Zarrab’ın öldürülme korkusu İranlı ajanlar dolayısıyla... Onlar da var ama bu korkunun asıl sebebinin İran mafyası olduğunu da eklemeliyim.

        Biliyorsunuz Zarrab’ın ortağı olan Babek Zencani, yolsuzluk yaptığı suçlamasıyla İran’da yargı önüne çıktı ve hakkında idam kararı verildi. Bu karar uygulanmadı ama bildiğim kadarıyla İran, Zencani’nin devlete 14 milyar dolar borcunu ödemesi için süre verdi. Eğer öderse idamdan da hapis yatmaktan da kurtulacak.

        Söylenene göre İran’daki mal varlığı filan bunu karşılamıyormuş. Ve bu paranın karşılanması için ortağı Zarrab’a haber salmış Zencani. Zarrab da sanırım aldığı bu haber üzerine başının çaresine bakmanın artık bir zorunluluk olduğunu görmüş ve kendisi için en güvenilir liman olan ABD’ye teslime karar vermiş...

        Velhasılı kelam... Rakamlar o kadar büyük ve işin içerisinde olan tipler, insanlar ve olaylar öyle enteresan ki; bu durumda Zarrab değil, kim olsa ölüm korkusu yaşardı ve bu korkuyla da değil Türkiye’yi, babasını bile satardı!

        Haksız mıyım değerli okurlarım?

        Diğer Yazılar