Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÖNCEKİ gün yani cumartesi, rutin yürüyüşlerim için yine sokağa attım kendimi. Yağmur hafif çiselediğinden, görenin tanıması mümkün olmayan başlıklı bir kapüşonla yola koyuldum. 5-10 dakika sonra Akmerkez civarlarına geldiğimde bir sürprizle karşılaştım. Hani derler ya, “Hasta olanın ayağına doktor gelir”, o misal işte... Kulis haber küt diye önüme düşüverdi. Az önce Akmerkez’in giriş katındaki bir restoranda buluşmalarını tamamlayan CHP İstanbul Milletvekili Tuncay Özkan ve eski İstanbul İl Başkanı Cemal Canpolat birbirlerini sarıp sarmalayarak vedalaşıyorlardı. Her ikisi de beni çok iyi tanır ama kapüşonlu ve güneş gözlüklü kamuflajım o kadar sağlamdı ki tanımaları mümkün değildi. “Bayram değil seyran değil, bu ikili niye buluştu ve neyi konuştular acaba?” diye kendi kendime sordum.

        İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR ADAYI OLABİLİR Mİ?

        Ondan sonra da sarıldım telefona... Her iki ismi de yakından tanıyanları, bilenleri yokladım. Tabii kesin olarak “Şunu konuştular” filan demek mümkün değil; doğru da değil. Zira sonuçta aynı partinin çatısı altında siyaset yapan bu isimler sırf birbirlerini özledikleri için de bir araya gelmiş olabilirlerdi ama işte kahretsin bu gazetecilik hissiyatı... Dürtüyor da dürtüyor meret; “Sen yine de iyice bir bakın! Çünkü bu işin içinde başka bir şeyler olabilir” diyor.

        Öyleymiş de nitekim... Öğrendiğime göre Özkan önümüzdeki yıl yapılacak yerel seçimlerde İstanbul’dan büyükşehir belediye başkan adayı olmayı gönlünden geçiriyormuş. Bu yüzden başlamış bu turlara. Herhalde “Kim ne der, kim yanında olur, kim olmaz?”ı anlayabilmek için. Başka kimlerle görüştü ya da görüşmeye devam ediyor bilmiyorum ama Canpolat’ı yanına çekmeye çalışmak akıllıca bir hamle. Çünkü eski de olsa Canpolat İstanbul örgütünde ağırlığı olan bir isimdir. Özellikle de Alevi tabanda sevilen, sayılan ve de fikirlerine değer verilen bir siyasidir. Ama bu hamle Özkan’ın istediğini karşılar mı, yeter mi işte ondan emin değilim. Zira daha şimdiden o kadar çok isim duyuyorum ki İstanbul için çabalayan. Akif Hamza Çebi aylar öncesinden zaten açıkça aday olmak istediğini söylemişti. Gürsel Tekin’in de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı ne kadar istediğini bilmeyen yok zaten. Eski Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk ve daha yazsam köşeyi neredeyse tamamlayacak kadar isim var çekmecemde... Ama tabii bu isimlerin tamamı tabanın, örgütün ya da genel merkezin değil, kendileri İstanbul’u gönüllerinden geçirdikleri için adı geçenler. O nedenle şimdiden “Şu olur” ya da “Bu olur” demek sallamak olur. En iyisi biraz daha bekleyip ona göre yorumlamak...

        SON TARİH 31 MART!

        Bu arada “Nedir bu acele CHP’de? Daha seçime 1 yıl varken nedir bu aday olma hevesleri, telaşı filan?” deyip kendi kendinize sorabilirsiniz. Haklısınız böyle düşünmekte ancak değerli okurlarım şöyle bir durum var; CHP’nin aldığı kulislere göre yerel seçim tarihi öne çekilebilirmiş. Ve AK Parti ve MHP birlikteliğinin oluşturduğu cumhur ittifakı bu tarihi 15 Temmuz olarak da belirleyebilirmiş. Kesinlikle iddia etmiyorum “Olmaz” diye ama eğer böyle bir düşünce varsa, yani eğer yerel seçimler FETÖ darbe girişiminin düzenlendiği günün yıldönümünde, 15 Temmuz’da yapılacaksa bunun için son tarih bu ayın son günü. Yasalara göre 31 Mart’tan sonra böyle bir şey mümkün olamaz artık. Şahsen ben zaten böyle bir şey olacağına ihtimal vermiyorum. Ha... Erken seçim mümkün elbette ama bu genel seçim için olabilir ancak ve bunun da tarihi 15 Temmuz değil, önümüzdeki ekim ya da kasım olabilir. O nedenle naçizane tavsiyem CHP’ye, CHP’lilere... Bu belediye kapmaca yarışları yüzünden “Dimyat’a pirince gideyim derken, evdeki bulgurdan olma” riskine karşın kimin hangi belediyedeki koltuğa oturacağının hesabını bir kenara bırakıp “Cumhurbaşkanlığı kiminle, nasıl alınabilir?”, ona odaklanmalarıdır.

        ***********

        BAYATLAMIŞ DEĞİL, ŞİDDET ÇAĞRIŞTIRIYOR

        CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, partisinin kongreleri için il il geziyor. O gezilerinden de zaman zaman çok ilginç anekdotlar yansıyor. Bunlardan biri de geçen hafta sonu gerçekleşen Ordu İl Kongresi’nde yaşandı. Cumhurbaşkanı konuşurken tribünlerden her daim çok gereksiz, anlamsız ve saçma sapan bulduğum sloganlardan biri olan şu “Vur de vuralım, öl de ölelim” sesleri yükselmiş. Buna karşılık Erdoğan da “Arkadaşlar, bu bayatlamış sloganları atmayın. Bunlar bize yakışmaz! Biz nerede öleceğimizi, nerede vuracağımızı çok iyi bilen bir teşkilatız. Her şeyden önce bir siyasi parti olduğumuzu unutmayın!” diyerek müdahale etmiş. Cumhurbaşkanı’nın bu müdahalesinin önünde saygıyla eğiliyorum ancak bu sloganların kullanılmamasına sunduğu gerekçeyi doğru bulmuyorum. Çünkü ne yazık ki bayat değil bu slogan ve tek de değil! Buna benzer kötülük, faşizm, vandallık ve şiddet çağrıştıran onlarca slogan var ve bu tür sloganlar hemen her yerde kullanılıyor, futbol maçları da dahil. Ve ne hikmetse kimse de bir şey demiyor. Aksine o tür sloganlar atıldığında kürsüde konuşan gaza geliyor, daha bir coşuyor. Neyse ki çok şükür Cumhurbaşkanı Ordu’da bir ilke imza attı ve “Vur de vuralım, öl de ölelim” diyenleri çok güzel şekilde uyardı. Umarım tribüne seslenen herkes, siyasi veya değil, alanında lider olan her isim bu tür durumlarda Erdoğan’ın gösterdiği tavrı gösterir de bu sloganlar ciddi ciddi bayatlayıp rafa kaldırılır...

        ***********

        NE OLACAK BU HAVANIN DURUMU?

        DİĞER illerde havanın durumu nedir bilmediğim için sadece İstanbul’da yaşayanlar için yazıyorum. Size de oluyor mu bilmiyorum ama gerçekten son günlerdeki hava değişikliği benim psikolojimi bozdu. Dolapta neyi, nereye koyacağımı şaşırdım artık. Bir gün önce günlük güneşlik, ertesi gün buz gibi, yağmurlu bir hava. Tamam İstanbul’un havası her daim değişkendir filan ama hiç bu kadar olmamıştı. Fark ediyoruz ki küresel hava değişimleri gitgide kendini daha çok hissettiriyor. Böyle giderse 10 sene sonra nasıl bir hava olacak bilmiyoruz. Belki de yazımız kış, kışımız yaz olacak ama şu kesin ki iyi olmayacak! Bilmiyorum sizlerin de aklınıza geliyor mu ama ben zaman zaman, özellikle de beni adeta depresyona sokan bu hava değişimlerinde düşünüyorum torunlarımın geleceğini. Ve çok üzülüyorum. Çok hem de ama o kadar. Çünkü başka hiçbir şey gelmiyor elimden.

        Diğer Yazılar