Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin elini öptüğü için kendi partisinin tabanı başta olmak üzere muhaliflerden büyük tepki alan ve ‘ağabey’ diyecek kadar yakından tanıdığım İYİ Parti Milletvekili Hayati Arkaz’ı aradım dün.

        Bahçeli’nin elini niçin öptüğünü ve sonrasında yaşananları filan uzun uzun konuştuk.

        Bir kere baştan şunu diyeyim; Ben hiç şaşırmadım Arkaz’ın o hareketine. Yani Bahçeli’nin elini öpme eylemine… Çünkü o hareket tam da Hayati Arkazlık bir harekettir.

        Ben değil sadece onu yakından tanıyan herkes bilir ki Arkaz’ın kendinden büyük insanlara karşı inanılmaz saygısı ve hürmeti vardır ve bunu da eyleme dökerek bir biçimde ifade etmeyi sever.

        Mesela bir karşılaşmamızda yanımdakilerin annem ve babam olduğunu öğrenir öğrenmez eğilip ikisinin de elini öpmüştü.

        Şaşırmışlardı bizimkiler…

        Çünkü Hayati Arkaz, onların yaşadığı çevrede özel hastaneleri olan zengin ve bir o kadar popüler bir isim olarak bilinirdi.

        Onun şartlarında, onun bulunduğu imkanlara sahip olmadığı halde birçok doktorun kibrine şahitlik eden iki yaşlı insanın karşılarında böyle hürmetli bir doktor görmeleri enteresan gelmişti.

        Özetle; Hayati Arkaz’ın kendisini tebrik için Meclis'te oturduğu sıraya kadar gelen Devlet Bahçeli’nin elini öpme hikayesinin tek nedeni her zaman büyüklerine saygı ve hürmet gösterme konusunda böyle bir tarza sahip olmasından kaynaklıdır.

        Bunun arkasında, altında başka bir şeyler aramak hem haksızlık hem de fenalıktır!

        Gelelim uzun telefon konuşmamız sırasında bizzat kendisinden edindiğim başka bir bilgiye.

        İddiaya göre, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Bahçeli’nin elini öptüğü için Arkaz’a çok öfkelenmiş ve vekilleri ile yaptığı toplantıda bunu da sert bir dille ifade etmiş.

        “Nereden çıktı bu bilmiyorum diyor” Arkaz ve Akşener’e ait olduğu iddia edilen; “Ben siyasi nezaketi iyi bilirim. Ancak bu yapılan siyasi nezaket değildir. Partimize; FETÖ’cü, ipsiz, sapsız diyen ve hatta genel başkanın namusuna kadar laf edenlere böyle hürmet göstermek siyasi nezaket değildir. Bizim ilkelerimiz nettir ve bu ilkelere bağlı kalacak olanlar yanımızda yer alabilir. Uymayanlar derhal İYİ Parti’yi terk etsin” ifadelerin kesinlikle söz konusu olmadığını söylüyor.

        Yani, evet bir toplantı yapılmış ve o toplantıda konuşulanlar da genellikle genel seçim değerlendirmeleri ve bugün gerçekleşecek Cumhurbaşkanı yemin töreni üzerinden olmuş ama aynı toplantıda Sayın Akşener ne Bahçeli’nin elini öpen Arkaz’a ne elini sıkan Koray Aydın’a veya başka birilerine “Ya ilkelerimize uyarsınız ya da gidersiniz!” mealinde cümleler kurmamış!

        ***********

        KAST’ÇILARIN CHP’YE “ÇÖREKLENME” NEDENİ!

        Biliyorsunuz… Eskiler, yılanın halka durumunda kıvrılıp toplanmasından esinlenerek bulmuşlar bu “çöreklenme” deyimini.

        Yazıya başlamadan evvel TDK'da bu deyimin tam karşılığına baktım. Aynen şöyle diyor değerli okurlarım; “Bir yerde, orada yaşayanları rahatsız etme pahasına sürekli kalmak, yerleşmek!”

        Ve tam manasını izah etmek için de şu örneği veriyor; Geldi, çöreklendi ve bir türlü gitmek bilmedi!

        Kemal Kılıçdaroğlu ve adını KAST (Kemal Ağabeyi Sevenler Takımı) koyduğum ekibin tam olarak CHP’de yaptıklarının karşılığı da bu oluyor işte!

        Resmen çöreklendiler CHP’nin başına ve bir türlü gitmek istemiyorlar.

        Ve aynı TDK'da yazdığı gibi; herkesi rahatsız etme pahasına devam ediyorlar çöreklenme pozisyonuna.

        Neden peki?

        Çünkü en geç 9 ay sonra belediye seçimleri var.

        Aldığım kulislere göre şimdiden pay edilmiş bile KAST’çılar arasında belediyeler.

        Mesela bütün bu değişim taleplerini görmezden gelip, ısrarla kaldıkları yerden devam etmek isteyen KAST’çılardan Tuncay Özkan’ın İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olması söz konusu…

        Özkan’ın, tüm bu yaşanılanlara rağmen üç maymunu oynayıp, bir de yaptığı açıklamalar ile CHP’nin başarısız değil, başarılı olduğu yönünde kendini paralamasının ve partiye çöreklenilmesine ses etmemesin tek nedeni de bu İzmir adaylığı meselesi.

        Ancak onlara çok kötü bir haberim var. Eğer CHP Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığında ve bu KAST’çılarla yerel seçimlere giderse onları çok büyük bir hüsran bekliyor.

        Nereden biliyorum… İnsanların söylemlerinden!

        Bunca zamandır CHP’den başka bir partiye oy vermeyen, vermeyi de düşünmeyen tüm aile bireylerim, yakınlarım, dostlarım ve arkadaşlarımdan sanki söz birliği etmiş gibi duyduğum tek şey şu; “Böyle devam ederse CHP! Bu kadrolarla giderse seçime, yemin ettim sandığa gitmeyeceğim!”

        Bunu onlar da duyuyor tabii. Benim işittiğimden fazlasını bile duyuyorlar.

        Ama işte buna rağmen bir türlü vazgeçmiyorlar yılan gibi halka olup kıvrılma şeklinden!

        **********

        AZİZ SANCAR BAKAN OLABİLİR Mİ?

        Önceki gün sabah uyandığımda telefonumda bir fotoğraf. Ve altında da şöyle bir yorum; “Amma sallamış bu arkadaş!”

        Yollanan fotoğraflı mesajda Hürriyet’ten Nuray Babacan imzalı yeni kabinede olacak isimler yazıyordu. Nereden duymuş bilmiyorum. Kim ona bunu söyledi haberim yok ama açıkçası görünce kahkahalarla güldüm.

        Çünkü Nuray Babacan benim bundan 10 gün evvel “Hayalimdeki kabine” diyerek yazdığım iki isme de bakanlık teklifi yapıldığını yazmıştı.

        Biri Aziz Sancar, diğeri Muhtar Kent!

        Güya iki isim de düşünüyormuş yapılan bu teklifi…

        Muhtar Kent’i bilemem ama Aziz Sancar’a böyle bir teklifin yapılmadığından adımın Sevilay olduğu kadar eminim.

        Çünkü Aziz Sancar’la böyle bir teklifin yapılıp yapılmadığını bilecek kadar irtibatım var.

        Böyle bir teklif yok yani. Olan tek şey davet! Bugün yapılacak Cumhurbaşkanlığı yemini için Aziz Bey de davet edildi ve bildiğim kadarıyla da katılıyor davete.

        Öğrenemedim ama acaba diyorum Nuray’a bu kulisi verenler bu davetten söz etti de o bakanlık teklifi gibi mi anladı? Yoksa “Aman yazayım gitsin, memleket konuşsun işte” mi dedi?

        Hangisi acaba?

        Diğer Yazılar