Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Nereden biliyorsun Sevilay?” falan demeyin sakın!

        Biliyorum çünkü bizzat o baskılardan birine maruz kalan delegeden aldım bu haberi.

        Yalnız bu baskıdan sakın ola CHP Genel Merkezi’nin delegesine tehdit, şantaj yaptığı filan manası çıkmasın.

        Tehdit yok! Şantaj da, rüşvet de!

        Asla.

        Sadece siyasi kariyeri konusunda usulünce uyarıda ve varsa maddi zorluk filan çözebilmesi için birtakım tavsiyelerde bulunma durumları var.

        Mesela benim görüştüğüm delegeye gelecekte kurduğu hayali ile ilgili “iyi niyetli” bir hatırlatmada bulunulmuş.

        Bulunan da tanıdık bir isim.

        Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan…

        “Aman” demiş… “Önümüzde yerel seçim var! Sakın bir hataya düşme! Ben senin belediye başkanlığına aday olabilmen için Kemal Bey’e sürekli PR’ını yaparken sen karşı tarafa imza verip de beni güç duruma düşürme!”

        Tabii bu benim kulaklarımla duyduğum. Bir de duymadıklarım var. Onlar da herkesin dilinde zaten. Deniliyor ki mesela düne kadar il ya da ilçe örgütlerinin bütçe açıkları ile ilgili parmağını dahi kıpırdatmayan genel merkez özellikle karşı tarafa kaçma tehlikesi taşıyan örgütler için kesenin ağzını açmış.

        Daha enteresan bir bilgi vereyim.

        Bilindiği gibi CHP’yi olağanüstü kurultaya taşıyacak imza süreci bugün başlıyor.

        İddiaya göre değişim isteyen tarafın yeterli delegeden imza konusunda taahhüt aldığını haber alan genel merkez bunun önünü kesmek için başka bir hamle yapacakmış.

        Yerel seçimlere adaylık süreci kampanyasını başlatıyormuş.

        İktidar tarafında belediye seçimlerinin erkene alınması yönünde herhangi bir işaret yokken CHP’nin 9 ay varken bu süreci başlatması da olağanüstü kurultay için başlatılan süreci baltalamak olduğunu hatırlatayım.

        Tabii şu var…

        Şunun da altını çizeyim…

        Bence Genel Merkez bu konuda ne yaparsa yapsın artık beyhude.

        Çünkü ok yaydan çıktı ve parti değişime doğru çoktan yol aldı bile.

        Ha bu değişim Muharrem İnce ile mi olur veya bir başkası ile mi bilemem…

        Bunu o zaman göreceğiz ama şundan emin olsun herkes CHP de değişim artık kaçınılmaz!

        ***********

        İNTİZARCI MIYIM CECELİCİ Mİ?

        İkisini de çok takip etmem ve müziklerini de beğenmem.

        Bugün bu iki ismi konu olarak ele almamın tek nedeni malumunuz birkaç günden beridir ortalığı çalkayan özel hayat durumları.

        Geçen yıl alelacele evliliğini noktalayıp sonra da başka bir kadınla evlenen şarkıcı Mustafa Ceceli şarkıcı İntizar ile eşcinsel birliktelik yaşayan eski eşini mahkemeye vermiş.

        Amacı çocuğunun velayetini almak ve verdiği nafakanın kesilmesini sağlamakmış.

        Ceceli’nin İntizar ile eşcinsel hayat yaşayan eşiyle ilgili rahatsızlık duyması ve çocuğunun bu ilişkinin dibinde yaşamasının sağlıklı olmadığını düşünüp velayetini almak istemesi bence gayet normal bir durum.

        Bunun için “Vay seni homofobik!” falan deyip adama saldırmanın, yaygara yapıp ortalığı velveleye vermenin bir anlamı yok!

        Gerçekçi olalım lütfen… Sonuçta bu durum bu toplumun yüzde 80’ine yakınının kabul edemeyeceği bir durumdur. Bu yazıyı okuyan sizler dahil, çoğu insan Ceceli’nin yaptığının aynısını yapardı.

        Ancak tüm bunlara rağmen Ceceli’ye lanet okuyorum.

        Çünkü Ceceli gerçekten evladının ruh sağlığını düşünen bir baba olsa idi böyle bir meseleyi bu şekilde çözmeye yeltenmezdi.

        Ben o olsaydım eğer, tamamen beni ve evladımı ilgilendiren bu konuyu mahkemeye intikal ettirmeden, basına yansımasına izin vermeden çözmek için başka bir yol arardım.

        Kabul ediyorum bu durum onun için büyük sorun olabilir ama bu sorunun böyle ortaya dökülüp saçılmasına hiç gerek yoktu.

        Çocuğunun hatırına kol kırılıp yen içinde kalır deyip bunu mahremiyet içerisinde çözmeliydi.

        Haksız mıyım?

        ***********

        MİLLİ VURUŞ!

        Asla öncekilerini yermiyorum ya da onlarla kıyaslamıyorum ama bence Mustafa Çalışkan İstanbul’un başına gelmiş en iyi şeylerden biri.

        Gerek 2 yıl önce gerçekleşen 15 Temmuz alçak saldırısı karşısında gösterdiği tavırlar, gerekse sonrasında hem bu yapıyla mücadele hem de diğer terör örgütlerinin eylem ve saldırılarının araştırılmasında, soruşturulmasında ve başta Reina saldırganı olmak üzere yakalanmasında Çalışkan’ın emeği çok büyüktür.

        Elbette ki sonuçta İstanbul’daki güvenlik meselesinin sorumluluğu bir başına onun omzunda değil.

        Bu bir ekip işi nihayetinde ama şu da var ki; Mustafa Çalışkan bu ekibi çok ama çok doğru yöneten ve yönlendiren bir polis şefi.

        Bunun için zaten kutluyorum ama aynı zamanda 15 Temmuz gecesi İstanbul'da neler yaşandığını ve o kıyamet gününün nasıl bertaraf edildiğini anlattığı Milli Vuruş adını verdiği kitabından dolayı da ayrıca kutluyorum.

        Ve tarafıma yolladığı imzalı kitabının o sayfasını ve arka kapağına düştüğü notları büyük bir gururla sizlerle paylaşıyorum…

        Eline sağlık “Çalışkan” Müdürüm.

        Diğer Yazılar