Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Fazıl Say… Yeteneği tartışılmaz değerimiz. Geçtiğimiz hafta çok acı bir olay yaşadı. Allah rahmet eylesin, annesi yazar Ayşe Gürgün Say’ı kaybetti.

        Dün yazmıştım. Her anlamda izinli olduğum için 10 gün boyunca sosyal medyaya bakmadım ama ben de Bodrum’da olduğum için Bodrum’da hayata gözlerini yuman Fazıl Say’ın annesinin kaybını çok çabuk haber aldım ve sonrasındaki gelişmeleri de aileye yakın isimlerden bizzat dinledim.

        Bir kere şunu söyleyeyim bir anne olarak… Allah tüm annelere Fazıl Say gibi bir oğul sahibi olmayı nasip etsin. Yakından tanıyanların anlattıklarından biliyorum. Say yaşarken annesine çok saygılı, çok düşkün ve bir o kadar vefalı bir evlat olarak tüm sorumluluklarını yerine getirmiş. Ölümünün ardından da ona son vedanın en güzel biçimde gerçekleşmesi için elinden geleni yapmış.

        Bitez’de bir camide düzenlenen törene katılan ortak dostumuzun anlattıklarından gerçekten çok etkilendim. Dünya çapında ün yapmış, Türkiye’nin yüz akı bir isim olan Fazıl Say’ın anacığının ardından sergilediği tipik Türk gelenek ve göreneklerine uygun evlat duruşunu anlatırken ağzından bal damlıyordu gerçekten.

        Ama tabii dedim ya… O süre zarfında hiçbir şey okumadığım, izlemediğim için söz konusu cenaze töreninin yansımalarını takip etmedim. Özellikle sosyal medyada neler yazılıp çizildiğinden haberim yoktu.

        Öğrendim ki meğerse çok aşağılıkça şeyler yazılıp çizilmiş Fazıl Say’ın annesinin cenaze namazı sırasında çekilmiş fotoğrafları üzerine!

        Bu meseleden ancak dün haberdar olabildim. O da bir gazeteci arkadaşımla Türkiye’deki kutuplaşmadan, insanların siyaseten ve ideolojik olarak kamplaşmalarının çok uç noktalara kaydığı konularından konuşurken.

        Say’ın ateist olup olmadığı tartışmasını gündeme getirip, cenaze namazı kılabilmesini sorgulamaya kalkanlara elbette söylenecek çok şey var ama hiç gerek kalmamış buna.

        Çünkü bu abuk sabuk yorumları yapan, İslamiyet, Müslümanlık adına ahkam kesen güruha en okkalı cevabı Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna vermiş!

        “Fazıl Say ateist değil miydi? Nasıl olur da cenaze namazı kılıyor?” yorumlarıyla Say’ı en acı günlerinden birinde hedefe oturtanlara sosyal medya adresinden biraz avam olacak ama kapak gibi bir cevap yapıştırmış!

        “Dehşetle izliyorum bu yazılanları… Allah’ın sonsuz rahmetine sınır koymak kimin ne haddine! Dileyen dilediğinde namaz kılar. Adamın annesi ölmüş, saygılı olun… “ yorumunun altına da parantez açarak; “Fazıl say’ın acısını paylaşıyor, annesine rahmet diliyorum” notunu düşen Salih Tuna’yı yürekten kutluyorum…

        Tüm samimiyetimle söylüyorum ki; Çok ama çok sevindim, mutlu oldum Tuna’nın bu duruşu karşısında. Ve şuna inandım ki, biz istersek eğer, en uç noktalara varmış da olsa, toplumdaki bu kutuplaşmalara son verebiliriz…

        Tıpkı eskisi gibi… Çok değil, 10 yıl önceye falan değil, 5 yıl öncesine geri dönebiliriz.

        Fabrika ayarlarımıza gidip yeniden hep beraber, “Biz bu farklılıklarımız nedeniyle zaten Anadolu’yuz… Bu toprakların yaşayanlarıyız…” diyebiliriz…

        Haksız mıyım?

        ***

        Değerlendirme değil, paketleme yapılacak!

        “CHP, 2 ay 5 gün sonra seçim sonuçlarını değerlendirecek!” başlığını okuyunca internette; “Herhalde bu bir Zaytung haberi falandır!” dedim kendi kendime…

        Yemin ediyorum böyle dedim.

        Çünkü başka bir şey gelmedi aklıma.

        Düşünün seçimin üzerinden tam 2 ay 5 gün geçmiş… Yani tabir-i caize sadece atını alan falan değil, arabasını, yatını, katını alan da Üsküdar’ı geçmiş… Ama 11 milyon vatandaşın oy verdiği CHP bunun değerlendirmesini daha yeni yapacak!

        Sizi bilmem ama ben aşağı yukarı tahmin edebiliyorum bugün saat 11.00’de toplanacak Parti Meclisi’ndeki değerlendirmenin nasıl olacağını.

        Büyük bir ihtimalle değerlendirme değil, paketleme, allama, pullama yapılacak o toplantıda.

        24 Haziran’ın yenilgisinin sebepleri değil, yerel seçimde eldeki belediyelerin nasıl bölüştürüleceğinin ön planları yapılacak!

        Malumunuz, erkene alınması beklenen ama MHP lideri Devlet Bahçeli’nin onay vermemesi nedeniyle Mart ayında yapılması planlanan bir yerel seçim var.

        Söylemiyorlar ama kendilerinin yaptığı anketlerde dahi, o kadar kötü bir oy oranına sahipler ki ellerindeki belediyeleri dahi kaybetme riski var.

        “Kim alabilir ki CHP’nin bu kalelerini!” demeyin sakın!

        AK Parti de alabilir, İYİ Parti de doğru adaylar koyarsa alabilir.

        O yüzden pek bir panik CHP Genel Merkezi. Bu yapılan PM toplantısının da tek nedeni bu panik!

        Öyle zorda olduklarının farkındalar ki, bırakın ekstradan bir ili ya da ilçeyi kazanmayı filan kale saydıkları yerlerde bile mağlubiyet yaşama ihtimalleri var. Bunun için de önlem almaya çalışıyorlar.

        Özetle, muvaffak olabilirler mi bilmiyorum ama genel merkez kızgın ve öfkeli seçmeninin yeniden gönlünü kazanabilmek için onların önünden yürüyen muhaliflerle arayı bulmaya çalışıyorlar.

        ***

        Sarımsak ve salça ne alaka Fatih Ağabey?

        Yemin ediyorum bizim de evin favorisidir menemen. Hafta içi değilse bile her pazar mutlaka yapılır. Öyle bir alışkanlık yapmış ki, Fransa’da okuyan ve tek başına yaşayan oğlumun da orda değiştiremediği tek alışkanlığıdır.

        Geçtiğimiz ay bize misafir gelen Fransız kız arkadaşını da alıştırmış.

        Kız ilk gecenin sabahı uyanır uyanmaz; “Menemen var mı?” diye sordu düşünün.

        Özetle… Menemen birçoğunuzda olduğu gibi bizim evin de vazgeçilmezidir.

        Ama soğansız olanı yeriz.

        Soğanlı olandan da tattım ama hiç sevmedim.

        Bizim malzemelerimiz; Yağ, tuz, yumurta, biber, domates!

        Zaten doğrusu da budur.

        Çünkü anneme sordum dün.

        Allah uzun ömür versin çok iyi bir aşçıdır annem. Ve yaşı da neredeyse 80.

        “Soğanı sonradan kattılar içine… Yani aslında orijinali soğansız olan ama soğanlıya da şiddetle karşı çıkmanın pek bir manası yok” diyor…

        Ama Fatih Altaylı’nın kendi yaptığı menemene sarımsak ve salça da kattığını söyleyince, “Yok artık! Daha neler!” deyip havalara zıpladı validem.

        Ben de şaşırmıştım zaten okuyunca. Yani soğanlı yedik, soğansız yedik ama sarmısaklı ve hele de salçalı filan hiç yemedim, yiyen de görmedim!

        Bol domatesli bir yemekte salça ne alaka zaten!

        Bilmiyorum Fatih Ağabey nereden öğrenmiş bu biçimde yapmayı ama bence zinhar doğru değil.

        Soğan olabilir evet ama menemen ya da onun dediği gibi melemenin de asla sarımsak ve salça olmaz!

        Olamaz!

        Diğer Yazılar