Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Önceki gün çok eski ve sevdiğimiz bir aile dostumuzun düğünündeydim.

        Uzun zamandan bu yana görmediğim, göremediğim birçok insanla buluşmamıza vesile olan düğünde her şey çok güzeldi ama ah bir de 31 Mart seçimlerini konuşmak zorunda kalmasaydım.

        Çoğu, hatta neredeyse tamamı CHP seçmeni olan dostlarım beni görünce; “Hazır bulmuşken bizim kızı içimdeki tüm kurtları dökeyim” anlayışında olunca zaman zaman düğün atmosferinden kopmak durumunda kaldım.

        Fena da olmadı aslında… Çünkü hem İstanbul’un değişik ilçelerinde ikamet eden dostlardan, “Yaşadıkları ilçelerde seçim sonucu ne olur”a dair nabız yoklama fırsatı buldum.

        Hem de CHP’nin adaylarının kampanyalarına dair enteresan yorumlar, bakış açıları aldım…

        Ancak seçime az bir zaman kala bu konuda aktarılanları yani hangi ilçede kimin kazanacağına ilişkin yapılan analizleri paylaşmayı etik bulmadığım için maalesef bu anlatılanları aktarmayacağım.

        Bu arada davetlilerden bazılarından CHP’nin İBB Adayı Ekrem İmamoğlu ile ilgili ilginç yakınmalar işittim…

        Ben farkında değildim. Sivas kökenli ve yaşadığı ilçede partinin aktif üyesi de olan Hasan Ağabey’im söylemese farkında da olmazdım.

        Meğer İmamoğlu kampanyasında ısrarla CHP’yi yani parti kimliğini kullanmıyormuş.

        (Aslında bunu yazmazdım… Çünkü benim için mevzu edilecek bile bir konu değil. Ama o gece bu konuda çok dert yanan Hasan Ağabey’i başkaları da katılıp destekleyince ve bizzat dikkatini çekmem için yazmam konusunda ricada bulununca elzem oldu kaleme almak.)

        Şöyle diyorlar;

        “Hani CHP’liliğini saklayan ve konuşmalarında CHP’li olduğuna vurgu yapmayan bir Ankara Adayı Mansur Yavaş olsa anlarız. Nihayetinde Mansur Yavaş köken olarak zaten CHP’li değil. Ama Ekrem Bey bizden biri. Bizim içimizden çıkmış bir isim. O nedenle anlam veremiyoruz CHP kimliğini ısrarla dile getirmemesini. Gerek yaptığı mitinglerde, gerekse katıldığı TV programlarında İmamoğlu’nun ağzından bir kez olsun; “Partim CHP, CHP’liyim” gibi bir ifade çıktığını duymadık. Ekrem Bey sanki CHP’nin içinden çıkmış, CHP’nin yetiştirdiği bir isim değil de, başka bir partiden transfer olmuş gibi bir havada. Tamam İstanbul’u kazanmak için her kesimden oy alması lazım. Her kesime uygun mesajlar vermesi lazım. Ama bunu yaparken sanki CHP cüzzamlı bir oluşum, partiymiş gibi yaklaşım sergilemesi de kabul edilecek bir şey değil! Nihayetinde 'Seçimi kazanacağız’ diye kendimizden, partimizin kimliğinden ödün vermenin de anlamı yok! CHP bu ülkenin kurucu lideri Atatürk’ün emanetidir bizlere. ‘Seçmenden bazıları CHP adını duyunca oy vermez’ diye CHP’li kimliği saklamak hoş da değil, doğru da değil!”

        Dedim ya! Bu konu benim açımdan mevzu bile edilecek konu değil. Zira onlara da söyledim. Bana göre doğrusunu yapıyor İmamoğlu.

        Neden?

        Çünkü gerçek olan şu ki; O kimliğe dair bir kısım seçmenin özellikle muhafazakar seçmenin, ki bunlar İYİ parti ve AK parti tabanındaki seçmen… O kesimin aşırı bir alerjisi var CHP’ye ve İmamoğlu da bunun bilincinde ki ona göre davranıyor.

        Genetik de kabul edilen o alerjinin depreşmemesi adına CHP’li kimliğini askıya alıyor.

        REKLAM

        ***

        Benim için 31 Mart ne demek?

        Kimi için önümüzdeki Pazar günü yapılacak 31 Mart seçimi ülkenin siyaseten döneceği çok kritik, mühim bir seçim gibi görülüyor olabilir ama açık söyleyeyim benim nazarımda öyle değil.

        Benim için bu seçim, sadece ve sadece yaşadığım kentte, İstanbul’da yaşam standartlarımı daha iyiye kim taşır, belediyecilik de kim ekip olarak bana en doğru ve sorunsuz hizmeti verir onun seçiminden öteye bir anlam taşımıyor.

        O nedenle meseleye çoğunluktan farklı bakıyorum.

        Ha… İşim gereği tüm bu tartışmaların göbeğindeyim ve işim gereği mecburen dahil oluyorum 31 Mart ile ilgili tüm polemiklere ama itiraf edeyim bir yurttaş olarak hiç haz almıyorum.

        Çünkü maalesef genel siyasi polemiklerin, tartışmaların içerisinde asıl konuşmamız gereken sorunlarımızın konuşulmadığına, heba olup gittiğine inanıyorum.

        Mesela ben bir İstanbullu olarak bana hizmet için aday olanların en büyük sorunlarımdan biri olan trafik sorunumun çözümünde gerçekten neler yapabileceklerini ve bunun ne kadar zamanda gerçekleştireceklerini öğrenmek istiyorum…

        Ya da çok yakın bir zamanda büyük bir deprem olacağını varsaydığımda bu adayların bana çözüm olarak neler sunacaklarını ve bunların ne kadar zaman içerisinde hayata geçireceklerini bilmek istiyorum…

        Ve mesela Bahçeşehir’de oturmakta olan anneme özel araç kullanmadan, toplu ulaşım kullanarak rahat rahat beni kısa zamanda götürecek başkanın kim olduğunu doğru tespit etmek istiyorum…

        Daha çok şey var… Yazmaya kalksam 31 Mart’ta yapacağım seçime nelerin etki edeceğine, nelerin sebep olacağının…

        Yazı dizisine döner iş.

        Ama yazı dizisi de olsa 31 Mart Yerel Seçimimde yapacağım tercihte genel siyaseti alakadar edecek bir sebebim olmaz.

        Daha doğrusu olamaz...

        Çünkü Kusura bakmasın farklı düşünenler ama benim endişelerim seçimin niteliği gibi yerel...

        Endişem mesela hepimizi çileden çıkaran, sağlığımızı bozacak düzeye varan şu İstanbul’un berbat trafik kabusundan gerçekten bizi kimin kurtaracağıdır.Ya da İstanbul’u hakettiği gibi dünyanın en gözde kentleri arasına kimin taşıyacağıdır.

        Ötesi fazla abartıdır...

        Anlatabildim mi?

        Diğer Yazılar