Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Her normal insan, çalışan gibi ben de yıllık iznimden bir parçayı kullanıp kendimi tamamıyla tatile soktum.

        Tabiri caizse dükkana kilit vurdum.

        Mümkün olduğu kadar uzak kaldım gündemden. Arada bir ister istemez sosyal medyaya girip neler oluyor memlekette bakındım ama yalan yok bu bakınmalarım bile sadece keyfim öyle istediği içindi.

        Niye?

        Ee çünkü her normal insan gibi bizlerin de yani biz gazeteci, yazar, televizyon dünyası mensuplarının da bir bütün olarak dinlenmeye ihtiyacı var.

        Neyse… Hem fiziksel hem de ruhsal olarak yaptığım detoks dün bitti ve reel hayata döndüm artık.

        Dinlenmiş ve gayet enerji dolmuş bir ruh haliyle işimin başındayım tekrar.

        Gelelim şimdi ana konumuza...

        Yani yazıma başlığı verdiren meseleye...

        Geçen yıl izinde olmadığım için kavrayamamıştım 15 Temmuz gününün resmi tatil günü olmasının ne kadar yanlış olduğunu.

        Eminim bu yıl da çalışıyor olsaydım yine aynı şey olurdu.

        Yine farkına varamayabilirdim yani.

        Çünkü bazen bazı kararların yanlış ve ters olduğunun anlaşılabilmesi için insanın birebir içinde olması ve tanıklık etmesi gerekiyor.

        İşte ben de zaten iznimin bir bölümünü kullanıyor olduğumdan ancak bu yıl farkına varabildim 15 Temmuz gününün resmi tatil olmasının doğurduğu saçmalığın ne boyutta olduğunu!

        Neden böyle bir kanaate vardım aşağıda açık ve net bir biçimde yazacağım ama ondan önce 15 Temmuz’un ivedilikle resmi tatilden çıkarılması gerektiğini ifade edeyim.

        Önümüzdeki yıl kesinlikle resmi tatil kapsamında olmamalıdır 15 Temmuz...

        Farkında mı bilmiyorum karar verenler ama 15 Temmuz resmi tatil kapsamında olmaya devam ettikçe o gün Türkiye demokrasisine yapılan o korkunç saldırının geri püskürtülmesini hayatları ile ödeyen tüm şehitlerimizin kemiklerini sızlatmaya devam edeceğiz!

        Kimse kusura bakmasın ama 15 Temmuz'da şehit olan insanlarımızın canları pahasına verdikleri o direniş, sonraki yıllarda tüm millet iki seksen uzanıp tatil yapsın diye değildi!

        Elbette ki bu milletin hain ve alçak FETÖ’cülere karşı kazandığı büyük, onurlu bir zaferin günüdür 15 Temmuz ama hatırlatırım o gün aynı zamanda da yüzlerce masum insanımızın da şehit verildiği kara, bedbaht bir gündür!

        Zannımca çok yanlış bir karardır bu günün resmi tatil ilan edilmesi.

        Böyle ulusça matem tutulacak bir günde millet topyekün tatil havasına sokulmamalıydı.

        Yapılacak şeyler mümkün olduğu kadar günün anlam ve önemini belirten konuşmalar, açık oturumlar, paneller ve resmi anma törenleridir.

        Tabi ki yapılıyor bu dediklerim…. Yapılmıyor değil ama bir kısım bir yandan resmi ve gayri resmi 15 Temmuz anmaları yaparken, bir kısım ise günü, 23 Nisan, 19 Mayıs veyahut 1 Mayıs gibi algılayıp kendini bayramda sanıyor!

        Şunu da söyleyeyim...

        Belki yaz mevsiminin tam ortasına geldiği için zor ama eğer mümkünse okullar bile bir günlüğüne açılmalı 15 Temmuz’da ve yeni kuşaklara da hem o gün neler olduğu hem de o olanları kimlerin ve nasıl yaptıkları resmi bir dille anlatılmalıdır.

        Ben mi fazla sekter bakıyorum bilmiyorum ama 15 Temmuz’un daha 3. yılında iken millet olayı deniz, kum, güneş, uyku ve eğlence ile buluşma fırsatı sayıp rehavete düşüyorsa… Bir 20 yıl sonra bu günün nasıl hatırlanacağını düşünmek bile istemiyorum.

        Ne demek istediğimi daha net anlatmak için bariz örnek vereyim sizlere değerli okurlarım…

        Bodrum’dayım… Yazlık evimde… Anacığımla, oğlumla…

        Bilindiği gibi her yazlık belde gibi hafta sonları daha dolu olur Bodrum.

        Öyle kalabalıklaşır ki, cumartesi pazar denizde yüzerken sağdakine, soldakine çarpmamak için kafanızı hep yukarıda tutmak zorunda kalırsınız.

        Geçtiğimiz hafta sonu durum aynen buydu Bodrum’da.

        Dün baktım ki Pazartesi olmasına rağmen değişen bir şey yok!

        Niye ?

        E çünkü dün 15 Temmuz’a denk geldi ve resmi tatil olduğu için hafta sonu tatilcileri de bunu bir fırsat bilip tatillerini bir gün daha uzattı.

        Denilebilir ki; "15 Temmuz’u biz millet keyfini sürsün, istediği şekilde değerlendirsin diye resmi tatil yapmadık! Doğru anılsın ve anlaşılsın diye yaptık!”

        Mutlaka niyet budur ama milletin tamamının bu niyeti doğru biçimde algılamasını beklemek zannımca biraz fazla iyi niyetlilik olur.

        Çünkü nihayetinde o gün neler yaşandığını tam anlayanlar var. Anlamayanlar var. Bir de anladığı halde umursamayanlar var maalesef bu memlekette!

        Devlet nasıl ki daha evvel aldığı tüm resmi tatil kararlarını bir kısım vatandaşın algılamasına göre belirlemiyor idiyse...

        15 Temmuz’un da resmi tatil günü ilan ediliş kararında aynı anlayış ile hareket edilmeliydi!

        Haksız mıyım?

        REKLAM

        ***

        Karayolları Genel Müdürlüğü'ne sesleniyorum: Beni delirttiniz

        Araba kullanmayı zaten sevmiyorum… Ki şehir içinde yani İstanbul'da da kullanmıyorum çoğunlukla… Ama şehir dışına çıktığımız zamanlar, özellikle de Bodrum’a gelirken daha uygun, maliyeti düşük oluyor diye arabayla yolculuğu tercih ediyorum.

        Hem evden eve yük götürürken hem de uçak biletlerinin pahalılığından yırtmak adına iyi oluyor araba yolculuğu.

        Ancak bu son iki seyahat sonrası paralı geçişler için kullanılan HGS cihazı nedeniyle pes ettim artık.

        Bırakın arabayla yolculuk yapma düşüncesini neredeyse arabayı satma aşamasına bile erdim diyebilirim...

        Bir kere şu Osmangazi Köprüsü’nden geçiş yaparken gişede her defasında; "HGS’nizde kredi yok! Nakit ödeyeceksiniz" uyarısının ne için, hangi sebeple yapıldığını çözemedim.

        Geçen defalar bu uyarı üzerine panik olup nakit ödeyip geçmiştim ama son geçişimizde sırf ne oluyoru test etmek adına; "Param da yok üzerimde, kredi kartım da yok! Ne yapacağız?" deyince HGS üzerinden borçlandırılarak da geçiş yapılabildiğini öğrendim.

        Madem HGS üzerinden borçlanma gibi bir imkan var neden gişede vatandaşın önü kesilip; ”Krediniz yetersiz! Ödeme yapmanız lazım” deniliyor.

        Kaldı ki bir şeyi daha test ettim bu vesileyle. Köprüden çıkıp da paralı otobana girdiğimizde “Krediniz yok, yetersiz!” filan gibi bir uyarı da almadık.

        Aksine ödeme alındı dedi tüm otoyol boyunca.

        Madem Osmangazi'de kredi yoktu ve 103 Türk Lirası gibi bir rakam da borçlanmıştım.

        O halde neden borçlu borçlu otoyollarda geçişlerimizde; “Yetersiz bakiye” uyarısı almadık.

        Ayrıca yol üzerindeki HGS dolum istasyonlarının kullandığı şu program...

        Teknoloji bu kadar ilerideyken nasıl bu kadar ilkel bir program kullanılıyor istasyonlarda?

        Niye ben istasyonda dolum yaparken ne kadar borcum var, nerede geçiş ihlali yapmışım öğrenemiyorum!

        İstasyonda HGS'ye yükleme yapan satıcılara; “Borcum ne kadar? diyorsunuz...Verdiği cevap aynen şu oluyor; “Onu maalesef buradan göremiyoruz!”

        Üşenmedim PTT’ye sordum. Hatta Ziraat Bankası’na.

        Oradan da aynı yanıtı aldım; “Maalesef buradan göremiyoruz”

        Benim anlayamadığım çok mu zor bir basit programla vatandaşa böyle bir olanağın sunulması...

        Diyecekler ki şimdi o yetkililer; "Var böyle bir olanağınız… HGS Ceza Sorgulama diye bir hattımız var… Arayın o hattı ve borcunuzu, nerede ihlal yaptığınızı müşteri temsilcilerinden öğrenin!"

        Onu da yaptım.

        Aradım yani HGS Sorgulamanın yapıldığı 0 850 460 60 60 numaralı hattı.

        İlk aradığımda müşteri temsilcisi ile görüşmek için 70. sırada olduğum söylenmesine rağmen büyük bir sabır ve azim göstererek bekledim ısrarla sıramın gelmesini.

        Ve tam 24 dakika sonra geldi o sıra bana.

        Adının “Fatma” olduğunu söyleyen bir müşteri temsilcisi açtı telefonu. Kendisine plakamı verdim ve ihlalli geçişim olup olmadığını ve varsa ne kadar borcumun olduğunu ve nerelerde ihlal yaptığımı öğrenmek istediğimi belirttim…

        Ancak; "Hatta beklerseniz bu sorularınızın cevabını vereceğim" diyen o Fatma Hanım beni tam 5 dakika kuru kuru telefonda beklettikten sonra hattı düşürdü ve gitti.

        Üstelik de demiştim hanımefendiye; “Bakın 24 dakikadır sizinle bu konuşma için mücadele veriyorum. Lütfen cevap vermeden kapatmayın. Vallahi tükendim”

        “Merak etmeyin...Siz kapatmadan hat kapanmaz” demişti o da.

        Ancak kapandı.Ben kapatmadım ama kapandı ve inanın çıldırdım sinirden.

        Tekrar aradığımda; "HGS sorgulamanız için müşteri temsilcisiyle görüşmede 80. sıradasınız" deyince çığlıklar eşliğinde kapattım telefonu!

        Kapattıktan sonra baktım ki tam 29 dakikam saçma sapan bir şekilde boşa gitmiş.

        Yalan yok, riya yok, abartı yok!

        Olmadığını ispat için de aradığım hatla olan görüşme tutanaklarımı paylaşıyorum.

        Ve insan olana kafayı yedirten bu HGS Sorgulama meselesiyle ilgili Karayolları’ndan yanıt bekliyorum…

        Hiçbir şey için değilse bile Allah rızası için bekliyorum o yanıtı...

        Diğer Yazılar