Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Hafta sonu Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Yüksel Kocaman’ın nikah törenine katılmak için Ankara’daydım.

        “Çin’in Vuhan’ı oldu” söylentileri aklımın bir köşesinde ve tabii endişeyle 2 günden fazla zaman geçirdiğim başkentte gördüğüm manzaranın Vuhan’a benzer bir manzara olmadığını en baştan söyleyeyim...

        Söylentinin etkisinden midir nedir bilmiyorum ama alakası olmayan çok başka bir Ankara ile karşılaştım.

        Bir kere hafta sonu olmasına rağmen sokaklar, parklar ve dahası Ankaralıların vazgeçilmezi olarak nam salmış AVM’lerin içi bomboştu...

        Sadece oralar da değil…

        Özellikle pazar günleri dolup taştığı bilinen Anıtkabir’de önceki zamanlara oranla çok daha az sayıda ziyaretçi vardı.

        Kaldığımız otel (Çoğul kullanıyorum çünkü oğlumla gittim) kentin en popüler, marka değeri en yüksek ve genellikle boş oda bulunması zor olan otellerinden biriydi…

        Mesela orada da doluluk oranı çok düşüktü.

        Yani hem şehrin yerlisi mecburi olmadığı halde uyuyor “Evde Kal” çağrısına...

        Hem de şehri dışarıdan çok az sayıda insan ziyaret ediyor.

        Ayrıca maske ve mesafe kurallarına riayette Ankaralıyı biz İstanbullulardan çok daha başarılı buldum.

        Maskesiz insan görmek neredeyse mümkün değil.

        Olan da zaten hemen uyarılıyor.

        REKLAM

        Mesela ben!

        Anıtkabir’de mozoleye doğru yürürken telefonla konuşuyordum ve o anda hem sıcaktan hem de nefes alma güçlüğü çektiğimden maskemi çene altına indirmiştim.

        Ki bu üç beş saniyelik bir süreydi.

        Ve etrafımda da kimse yoktu.

        Önümde yürüyen en yakın insanla aramda 20 metreden fazla bir mesafe vardı.

        İşte tam o anda… Elinde dürbün mü vardı artık bilmiyorum epeyce uzakta olan bir görevli tarafından maskemi takmam konusunda sert bir tavırla uyarıldım.

        İtiraf edeyim…

        İstanbul’da pek görmeye alışık olmadığımız bu hassasiyetler beni çok şaşırttı…

        Bu arada Başsavcı Kocaman’ın nikah töreninde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’la da karşılaştım.

        Ayaküstü biraz sohbet ettik başkanla.

        Bu gözlemimi ona da aktardım.

        Mansur Bey de koronavirüse karşı alınan tedbirler konusunda Ankaralının son dönemde çok bilinçli bir tutum sergilediğini teyit etti.

        Ne diyeyim…

        Bir İstanbullu olarak hem çok utandım gördüğüm bu tablo karşısında hem de imrendim.

        Tebrik ediyorum...

        Gerçekten de Ankaralılar virüsün nasıl bir bela olduğunu ciddi manada kavramış durumdalar ve bu konuda biz İstanbullulardan da açık ara öndeler.

        Kıyaslanmayacak biçimde üstelik.

        Ankara’nın en popüler caddelerinden Arjantin’den geçerken bir an gözümün önüne bizim Nişantaşı’ndaki Vali Konağı Caddesi geldi...

        Üstelik de Cumartesi...

        Offf yani...

        Diyeceğim şu özetle...

        Biz İstanbullular fazla rahatız...

        Bu yüzden de hafta sonları cümbür cemaat sahillere, ormanlık alanlara, AVM’lere, kapalı veya açık restoranlara, kafelere falan doluşup koronavirüse adeta açık çek vermeye devam ediyoruz.

        REKLAM

        Birileri durun artık demezse daha da edeceğiz...

        Daha bugün gazeteden eve doğru yürürken gördüğüm manzaralar...

        Maskesiz kadınların adamların lay lay lom halleri...

        Sanki virüs dünyanın öbür ucunda imişcesine garip umarsızlıkları...

        Maskelilerin kendilerine şaşkın bakışlarıyla dalga geçişleri...

        Bakın söylüyorum...

        Benim gördüğüm Ankara asla olmaz ama bu gidişle İstanbul bırakın Vuhan’ı falan İtalya’yı İspanya’yı bile mumla aratacak virüs belalı bir kente dönüşebilir.

        Net!

        O Tıp Fakültesi'nde gerçekten de 1 tane bile hoca yok mu?

        Gitmişken Ankara’ya…

        Epeydir yapılan davetlerin, buluşma tekliflerinin birkaçını da gerçekleştirdim.

        Tabii maske ve mesafe kurallarına birebir riayet ederek.

        Bunlardan biri de her zaman çalışmaları ve başarıları ile gurur duyduğum hemşerim olan 3 devlet üniversitesi kadın rektöründen biri olan Malatya Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Profesör Doktor Aysun Bay Karabulut’tu…

        Esasında daveti Malatya’ya idi.

        Çok arzu ediyordu henüz iki yaşında olan üniversitesini bizzat ziyaret etmemi.

        Pandemi, yaz tatili vs derken kısmet olmadı bir türlü.

        Velhasıl… O da hafta sonu toplantı için Ankara’da olunca buluştuk.

        Muhabbetimizin tamamı tabii Aysun Hoca’nın yeni üniversitede yaptığı çalışmalar üzerine gerçekleşti.

        Heyecanla ve şevkle, keyifle anlatırken yaptıklarını, yapacaklarını...

        “Küt” diye yeni kurulan Tıp Fakültesi ile ilgili iddiaları gündeme getirdim.

        Rektör olduğu günden bu yana üniversite bünyesinde Tıp Fakültesi kurulması yönünde çok büyük çabası vardı Aysun Hoca’nın ve bu konuda verdiği uğraşa da bizzat şahidim.

        1 TANE BİLE HOCASI OLMAYAN TIP FAKÜLTESİ

        Ama son dönemlerde kuruluş kararı henüz haziran ayında imzalanan o Tıp Fakültesi ile alakalı skandal denilecek iddialar dolaşımdaydı.

        Hatta irili ufaklı birçok gazetede, tv haberlerinde; ”Malatya Turgut Özal Tıp Fakültesi’ne 80 öğrenci yerleşti ama o 80 öğrenciye ders verecek 1 tane bile hoca yok!” haberleri yapıldı.

        REKLAM

        İşte onu kurcalayayım biraz dedim...

        Ama hani...

        Derler ya; “Bir dokun bin ah işit.”

        Aysun Hoca o kadar bunalmış ki bu iddialardan ve onları cevaplamaktan...

        Tabir-i caizse freni patlamış kamyon gibi…

        “Zinhar yalan! İftira” deyip başladı içini dökmeye...

        “Allah korkusu yok bu yalanı ortaya atanların. Yahu Tıp Fakültesi’nin kuruluş kararının duyurulmasından bir buçuk ay sonra 'Yükseköğretim Kurumlarına Kadro İhdas Edilmesine İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi' ile 10’u profesör olmak üzere, 15’i doçent, 50’si doktor öğretim üyesi ve 30’u araştırma görevlisi olmak üzere 105 öğretim elemanı kadrosu fakültemize tahsis edildi!

        Ve biz de bu karar doğrultusunda hemen yola koyulduk...

        Yolun da sonuna geldik.

        O nedenle başta 80 öğrencimiz olmak üzere herkesin rahat olmasını rica ediyorum...

        Tıp Fakültemiz bütün teknik, fiziksel ve bilimsel altyapısını tamamlanmıştır ve 2020-2021 eğitim-öğretim yılı için de bomba gibi hazırdır!"

        SAĞLIK BAKANLIĞI İLE İŞBİRLİĞİ

        Tabii… İddialar YÖK’ün kadro verip vermemesi değil, o kadroların dolu olup olmadığı ile alakalıydı..

        Ve teknik donanım...

        Bunu da sordum hocaya...

        Öğrendim ki Malatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Turgut Özal Tıp Fakültesi tarafından kullanılması noktasında Sağlık Bakanlığı ile bir işbirliği yapılmış ve protokolü de imzalanmış.

        Bu güzel bir haber çünkü adı geçen hastaneyi iyi bilirim...

        Eski ve bilinen bir hastane...

        İşbirliği kazanç üniversite için.

        Ve kadroların atamalarının da neredeyse bitmek üzere olduğunu söylüyor Aysun Hoca.

        44’ünün ataması yapılmış göreve başlamışlar bile...

        REKLAM

        Diğer öğretim üyelerinin atama süreçlerinin de devam ettiğini ve önümüzdeki birkaç gün içerisinde hepsinin tamamlanacağını ve göreve başlayacaklarını aktarıyor...

        Ve son olarak da şunu ekliyor:

        “Tıp fakültemizde göreve başlayan ve her biri seçkin bilim insanları olan öğretim üyelerimizin yaptıkları bilimsel çalışmalar, ürettikleri makaleler ve yürüttükleri projelere ilişkin bilgiler dileyenler için birkaç tık mesafesindedir.

        İki yıl gibi kısa bir sürede ortaya koyduğu bilimsel performans ve ürettiği değerler ile kendisini ispat etmiş olan üniversitemizin tıp alanında neler yapabileceğini de önümüzdeki dönemlerde herkes görecek. Ve bugün eleştiri kisvesi altında Tıp Fakültemizi 'pejoratif bir üslupla' itibarsızlaştırmaya çalışanlar da o gün geldiğinde özür dileyecek!”

        AKADEMİK KADRO İSİM İSİM

        Ve işte “80 öğrencisi var ama 1 tane bile hocası yok!” iddialarına muhatap olan Malatya Turgut Özal Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin mevcutta ki akademik kadrosu...

        Prof. Dr. Abuzer GÜNDÜZ( Göz Hastalıkları A.B.D)

        PROF. DR. NURKAY KATRANCIOGLU( Kalp ve Damar Cerrahisi A.B.D)

        Prof.Dr. ERDAL AKTÜRK(Kardiyoloji A.B.D)

        Prof Dr. Murat ALADAĞ ( İç Hastalıkları A.B.D)

        PROF.DR.GÖKHAN SÖĞÜTLÜ (Genel Cerrahi A.B.D)

        PROF.DR.ERGÜN KUTLUSOY (Kardiyoloji A.B.D)

        DOÇ.DR.ENGİN YILDIRIM(Kadın Doğum ve Hastalıkları A.B.D)

        DOC.DR.BURHAN HAKAN KANAT (Genel Cerrahi A.B.D)

        DOC.DR.ERTUGRUL KURTOGLU ( Kardiyoloji A.B.D)

        DOÇ.DR.ONUR ÖZTÜRK (Temel Tıp Bilimleri A.B.D)

        DOC.DR.ÖZGÜR KATRANCIOGLU ( Göğüs Cerrahisi A.B.D)

        DOC.DR. SERDAR DENİZ (HALK Sağlığı A.B.D)

        DOÇ.DR. MUSTAFA DOĞAN (Tıbbı Genetik A.B.D)

        DOÇ.DR.ŞEBNEM ERENLER (Tıbbı Biyoloji A.B.D)

        DR.ÖGRT. ÜYESİ SERDAR BUGDAYCI( ÜROLOJİ A.B.D)

        DR.ÖGRT.ÜYESİ İREM TAŞCI ( NÖRÖLOJİ A.B.D)

        REKLAM

        DR.ÖGRT.ÜYESI RABIA AYDOĞAN BAYKARA (F.T.R A.B.D)

        DR. ÖGRT. ÜYESİ BİLGEHAN DEMİR ( ACİL TIP A.B.D)

        AYŞEGÜL GEÇKİL (GÖĞÜS HASTALIKLARI A.B.D)

        DR.ÖGRT. ÜYESİ HÜLYA ALADAĞ( KADİN DOĞUM VE HASTALIKLARI A.B.D)

        DR. ÖĞRT.ÜYESI MUKADDES PALA(FİZYOLOJI A.B.D)

        DR.ÖGRT. ÜYESİ EMRAH ZAYMAN (HİSTOLOJI VE EMBRIYOLOJİ A.B.D)

        DR. ÖĞRT.UYESI KERIM UĞUR (RUH SAĞLIĞİ VE HASTALIKLARI A.B.D)

        Diğer Yazılar