Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Emekli amirallerin imzasıyla yayımlanan bildiri meselesinin geldiği boyut tatsız.

        Bildirinin oluşmasında öncülük ettiği düşünülen 10 isme dün gözaltı yapılması gergin olan atmosferi iyice gerdi.

        Yazıyı yazdığım dakikalarda aralarında Cem Gürdeniz, Mustafa Özbey ve Kadir Sağdıç'ın da olduğu isimlerin evlerinde arama yapılıyordu.

        Bu soruşturmanın sonu nereye varır, nihayetinde ne olur kestirmek mümkün değil ama görünen o ki iş uzayacak…

        Temennim elbette ki öyle olmasında değil.

        Çünkü dün de yazdığım gibi…

        O bildiride yazılan ifadelerde ben bir darbe tehdidi ya da iması görmedim.

        Ama yineliyorum.

        Niyet ne olursa olsun doğru değildi.

        Tamam bu bir darbe bildirisi değil ama meseleye de demokratik haklar temelinde bakılıp geçiştirilemezdi.

        Bunu başka bir sivil toplum kuruluşu, bir oluşum yapmış olsaydı elbette ki değerlendirmelerin tamamı o yönde olurdu.

        Ancak “Yüce Türk Milleti” diyerek başlayan ve “Aksi takdirde” diye bitirilen cümlelerin kullanıldığı ve altına da “104 emekli amiral” imzasının atıldığı bir bildiri varsa ortada olayın boyutu değişir.

        REKLAM

        Çünkü bu ülkenin tarihi, askeri vesayet kaynaklı hikayeler ve dahası travmalarla doludur.

        Sağcı solcu şucu bucu fark etmez; Bu topraklar üzerinde yaşayan insanların askeri üslup ve asker imzası ile yayımlanan bu tür bildirilere, toplu açıklamalara karşı haklı bir alerjisi vardır.

        Bir de bu son bildirinin de hitap şekli geçmişteki tüm darbe bildirileri veya ilanlarıyla üslubu bakımından benzer olması aynı niyetle kaleme alındığı algısına neden oldu.

        Sözün özü değerli okurlarım…

        Emekli amirallerimizin yayınlamış olduğu bildirinin savunulacak hiçbir tarafı yoktur.

        Dün de dediğim gibi fikirlerini, yorumlarını bu yöntemle açıklamaları yanlış bir tercih oldu.

        Ama buna mukabil şahsi olarak gelinen noktadan dolayı mutlu olmadığımı da söylemek istiyorum.

        Bir abartı var.

        Ancak bu abartıdan kastettiğim iktidar ve çevresinin gösterdiği tepkiler filan değil.

        Bu tepkileri aşırı bulanlar var.

        Evet olabilir ama dün de üzerine basa basa dediğim gibi bu da siyasetin doğası.

        Nihayetinde muhalefetteki partiler gibi iktidar kanadındaki partiler de siyaset yapıyor.

        Her iki tarafın da kendi seçmenini konsolide etmek için kullandığı belli başlı siyasi argümanlar vardır ve emekli veya değil altında asker imzası olan bir gece yarısı bildirisi de özellikle iktidarda olan siyasal partiler için bulunmaz bir nimettir.

        Bu, dün de böyleydi, bugün de böyle ve herkes emin olsun ki yarın da öyle olacaktır.

        REKLAM

        Misal... Yarın iktidar değişse ve bugünün muhalifleri olan Millet İttifakı hükümet olsa ve bir grup emekli subay da bir bildiri yazıp, imzalayıp siyasi konular üzerinden ahkam kesip, uyarılarda bulunsa...

        Samimi olalım lütfen...

        O gün iktidar olan bugünün muhalifleri ellerine geçen malzemeyi kullanmayacaklar mı?

        Tabii ki kullanacaklar...

        Benim abartıdan kastetmeye çalıştığım şey, gözaltılar hususu.

        Net söylüyorum; fotoğraf bu olmamalıydı.

        “Deja vu” dedirten Ergenekon, Balyoz dönemlerine benzer işler...

        Sabahın köründe evlerinde aramalar, taramalar filan...

        Olmamalıydı.

        Daha üç beş gün evveline kadar iktidara en yakın televizyon kanallarının vazgeçilmez ismi olan; “Mavi Vatan” retoriğinin sahibi Cem Gürdeniz’e ve Ergenekon, Balyoz yalanları ile FETÖ tarafından yıllarca mağdur edildiğini bildiğimiz TSK’nın eski mensuplarına bu muamele reva görülmemeliydi.

        Yunan basınına; “Mavi Vatan kışkırtıcısı tutuklandı” manşetiyle nanik yapma fırsatı verilmemeliydi.

        Ayrıca…

        Şunun altını da çizmek lazım.

        Tabii ki iktidar ve çevresi bir cevap verecekti bu bildiriyle ilgili.

        Ama şahsi fikrim bu karşılık siyaset çerçevesinde kalmalıydı.

        Mesele ceza hukukuna başvurulmadan halledilmeliydi.

        Yanlış olan bu oldu.

        Unutulmamalı ki siyasi her konuyu gözaltı, tutuklama, cezalandırma vs gibi ceza hukuku yollarıyla çözmeye çalışmak demokratik siyaseti engeller, işlevsizleştirir ve demokratik tartışma ortamını ortadan kaldırır...

        Peki bizim istediğimiz, hayalini kurduğumuz Türkiye bu mu?

        Diğer Yazılar