Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Referandumda ortaya çıkan tabloya ilişkin yapılan değerlendirmeler olanca hızıyla sürüyor. Olanı anlamaya yönelik zihinsel uğraşıda en fazla tartışılan seçim coğrafyası, Batı kıyı Türkiye. Trakya’dan başlayarak, kıyı Marmara’dan Ege’ye, Akdeniz’e uzanan referanduma ilişkin seçmen tercihleri haritasında açığa çıkan eğilimlerin derinlemesine analize ihtiyaç olduğu açık. Salt illerdeki “evet” ya da “hayır” tercihlerinden hareket ederek çok iddialı çıkarsamalar yapma imkanına en azından siyasetin bilimi adına şu anda sahip değiliz. Çünkü, olgunun arka planında yatan siyasetin sosyolojisini çözümleyebilmek için somut verilere, bu verilerden üretilecek bulgulara ihtiyaç var. Yoksa, oranlara bakıp, bunlardan kendi ideoloji ya da parti bağlılıklarımız için neyi görmek istiyorsak onu üretip dillendirmek bilimsellik adına riskli.

        +

        Tabii ki bu bilimsel çekingenliğimiz olana dair hiçbir şey söylenemeyeceği gibi bir sonuca yol açmaz. Vurgulamak istediğimiz husus; bu konuda temkinli olunması ve şimdilik çözümlemelerin ancak varsayımlarla sınırlı kalmasıdır. Bu saptamayı yaptıktan sonra, referandumda ‘Ege’de neler oldu’ şeklindeki spekülatif bir soruya varsayımlar ışığında yanıt bulmaya çalışalım.

        +

        İzmir’den Muğla’ya uzanan coğrafi hatta yerleşik seçmenlerin referandumdaki tercihlerinin “hayır” ağırlıklı oluşu, belirgin biçimde Türkiye’nin sosyolojilerinin siyasal tercihlerinde yansımasını bulan Batı ile Doğu arasında psiko-sosyal mesafelerin artışıyla ilgili. Sosyal-psikolog Nuri Bilgin’den ödünç aldığımız bu kavram siyasi partilerle seçmenler arasında hayat tarzları bağlamında oluşan uzaklıktır.

        Hayat tarzları ise inançları, değerleri, tutumları, alışkanlıkları içermekte olup, bireyin parti tercihleri ya da parti politikalarına destek örüntüleri bu olgular üzerinden şekillenmektedir.

        +

        ‘Türkiye’nin kıyı Batı ve Güneydoğu’su dışında, seçmen nezdinde liderinin karizmasıyla da pekişen bir AK Parti bağlılığı Kıyı Ege’de niçin yerleşemiyor’ şeklindeki soruya yanıt ararken, AK Parti’ye karşı açılan psiko-sosyal mesafe üzerine düşünmek gerekir. Ya da Türkiye siyasetindeki kadim sağ-sol bölünmesinden beslenmiş ezeli ‘DP geleneği - CHP karşıtlığı’ nasıl oluyor da bugün kıyı Ege’de CHP tarafından seferber edilebiliyor.

        Bu sorulara aranacak yanıtlar bir şekilde özellikle kıyı Ege’de siyaset sosyoloğu Nur Vergin’in de ifade ettiği gibi, hayat tarzları, semboller ve ardında yatan anlamlarla ilintili.

        Kıyı Ege seçmeni ile AK Parti’nin 3 Kasım 2002 genel seçimlerinden beri kurmaya çalıştığı organik bağın, Anadolu ya da Karadenizli seçmenlere göre arzu edildiği ölçüde tesis edilememesi üzerine mutlaka parti elitlerinin kafa yorması gerekmektedir. Yapılması gereken; sadece düz bir oy oranları okuması değil, psiko-sosyal mesafenin derinliklerinin irdelenmesidir.

        +

        Sözü edilen coğrafyadaki “hayır” oylarında CHP, MHP ya da DP oylarının ağırlığını kestirmek, veri ve bulgularla desteklenmediği ölçüde spekülasyondan ibaret kalır. Sadece şunu söyleyebiliriz ki, MHP’nin Orta Anadolu’da yaşamış olduğu taban kaymasıyla buralarda çok fazla karşılaşmamış olması kuvvetle muhtemeldir. Özellikle Ege’deki milliyetçi hassasiyetlerin şiddeti veri alındığında bu daha iyi anlaşılabilir.

        Yazıyı sonlandırırken, olanı anlayabilme adına olguların arka planındaki psiko-sosyal dürtülerin derinlemesine çözümlemeye ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.

        Tüm tarafların kendilerine dair seçmen algılarını önce keşfedip, ardından daha iyi yönetebilmeleri, önümüzdeki seçimde kendilerini başarıya götürecek anahtardır.

        Diğer Yazılar